Saldırganların elinde azınlık listeleri vardı

Güncelleme Tarihi:

Saldırganların elinde azınlık listeleri vardı
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 05, 2005 00:00

Ä°stanbul’da 1955 yılının 6-7 Eylül günlerinde yaÅŸanan yaÄŸma olaylarının üzerinden tam 50 yıl geçti. O dönemde baÅŸhakim olan Tümamiral Fahri Çoker, fotoÄŸrafları yıllarca sakladı.Dr. Dilek Güven tarafından yapılan ve Tarih Vakfı tarafından yayımlanan araÅŸtırmaya göre, gayrımüslimlerin ev ve iÅŸyeri adresleri, ayaklanmayı organize eden elebaşıların eline önceden verilmiÅŸti. O dönemde BeyoÄŸlu Bölgesi Sıkıyönetim Mahkemesi’nde askeri hakim olarak görev yapan Tümamiral Fahri Çoker’in ilk kez yayınlanan arÅŸivinde yer alan fotoÄŸraflar ise meselenin boyutlarını bütün ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor. 6 Eylül 1955’te devrin akÅŸam gazetelerinden Express’in sabah saatlerinde basıp öğle saatlerinde kentin belli baÅŸlı meydanlarına dağıttılan baskısına göre ‘Yunan teröristler, Mustafa Kemal’in Selanik’teki evini bombalamıştı.’ Daha ‘haber’ duyulmadan Taksim Meydanı’nı doldurmaya baÅŸlayan kalabalık, küçük gazete dağıtıcılarının ‘Yazıyor...’ çığlıkları arasında birdenbire artacak ve dananın kuyruÄŸu da ondan sonra kopacaktı.MUHTARLARDAN LÄ°STE Ä°STENDÄ°Dr. Dilek Güven’in Ä°ngiliz, Fransız, Alman ve Yunan arÅŸivlerinde yaptığı araÅŸtırmalar, ‘Atatürk’ün evi bombalandı’ gerekçesiyle 6-7 Eylül 1955’te Ä°stanbul’da yaÅŸanan olayların baÅŸtan sona bir tertip olduÄŸunu ve azınlıkları korkutup kaçırmayı amaçladığını ortaya koyuyor. Dr. Güven’in Fransız Devlet ArÅŸivleri’nde bulduÄŸu belgelere göre olaylar baÅŸlamadan birkaç hafta önce, mahalle muhtarlarından azınlıklara ait ev ve iÅŸyerlerinin listelerini istendi. Zaten Ä°kinci Dünya Savaşı sırasında böyle listeler hazırlanmıştı. 6-7 Eylül’ün elebaşılarının elinde iÅŸte bu listeler bulunuyordu. Dr. Güven, Tarih Vakfı tarafından yayımlanan ‘Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları BaÄŸlamında 6-7 Eylül Olayları’ isimli kitabında şöyle diyor: ‘Grup önderlerinin görevi, her ÅŸeyden önce, tahrip edilecek nesneleri keÅŸfetmekti. Bunu yapmak için çeÅŸitli yöntemlerden yararlanıyorlardı. Bir kısmında, gayrimüslimlerin ev ve iÅŸyerlerinin adreslerinin yazılı olduÄŸu listeler bulunuyordu. Hatta daha uzak semtlerde yaÅŸayan gayrimüslimlerin ev ve iÅŸyerleri bile, adresler sayesinde kolayca bulunabiliyordu. Tarihi Yarımada’da (özellikle Eminönü’nde) bu yöntemle, kapısında isim ya da numara olmayan büyük binaların dördüncü, beÅŸinci katlarındaki Rumlara ait eÅŸya depolarına dahi zarar verilebildi.’EVLERE YALDIZ BOYA Ä°LE Ä°ÅžARET ÇİZÄ°LDÄ°Kitapta yer alan ve TBMM zabıtlarından elde edilen bilgilere göre, ayaklanmalardan kısa bir süre önce, mahalle bekçileri bazı evlerin sakinlerinden duvarlardaki ev ve iÅŸyeri numaralarını belirginleÅŸtirmelerini bile istemiÅŸti. Hatta, gayrımüslimlere ait bazı ev ve iÅŸyerleri, tıpkı Nazi Almanyası’nda olduÄŸu gibi iÅŸaretlenmiÅŸ, bazı kapılara ‘Türk’, bazılarına da ‘Türk deÄŸil’ diye yazılmıştı. Güven’in söyleÅŸi yaptığı Dokdais Danios, tanık olduklarını şöyle anlatıyor: ‘Ben o zaman Yedikule’de oturuyordum. Olaylardan iki hafta evvel genelde Rum, ama Ermeni evleri de, yaldız soba borusu boyası ile iÅŸaretlendi. Biz bu iÅŸaretleri siliyorduk, ama ertesi gün evler yine boyanıyordu.’Ben ölünce yayınlansınHakim Tümamiral Fahri Çoker (1913-2001), 6-7 Eylül’de gayrimüslimlere ait ev, iÅŸyeri ve kiliselere yönelik saldırılardan sonra açılan soruÅŸturma ve mahkeme sürecinde, BeyoÄŸlu Bölgesi Sıkıyönetim Mahkemesi’nde baÅŸhákim olarak görev yaptı. Tümamiral Çoker, görev sırasında edindiÄŸi fotoÄŸraf ve belgeleri, ölümünden sonra yayınlanması koÅŸulu ile Tarih Vakfı Belge-Bilgi Merkezi’ne bağışladı. Bu fotoÄŸraflar ilk kez gün ışığına çıkıyor. BAKIN SÃœNNETLÄ°YÄ°M Olayların neden olduÄŸu kargaÅŸada bazı tuhaflıklar da yaÅŸanıyordu. Türkler evlerine Türk bayrakları asarak ve bütün ışıklarını yakarak saldırılardan korunmaya çalışırken, gayrımüslimler de kendilerince birtakım tedbirler alma yoluna gidiyorlardı. Dr. Güven’in söyleÅŸi yaptığı tanıklardan Jorgos AdosoÄŸlu, gördüklerini şöyle anlatıyor: ‘Yüksekkaldırım’da bir Yahudi, o kargaÅŸada kendi levhasını bir Türk dükkánının tabelasıyla deÄŸiÅŸtirdi. Yahudinin dükkánına hiçbir ÅŸey olmadı, ama Türkünki yaÄŸmalanmıştı. Sonra komÅŸusuna dedi ki ‘Ne yapalım, senin insanların bunu yaptılar.’ Ama garip hatalar da oluyordu. Benim bir profesör arkadaşım vardı. Muayenehanesinin üzerinde ‘Doçent Dr.’ diye bir levha yazılmıştı. ‘Doçent’ kelimesini gayrimüslim bir isim zannedip muayenehanesini tahrip etmiÅŸler.’ Yine olayların tanıklarından Şükrü Ä°. ise ÅŸu ilginç bilgiyi veriyordu:‘Tünel’de Cevat Beye ait bir kumaÅŸ dükkánı vardı. Adam Türktü, ama onun da iÅŸyerini yaÄŸmalamaya baÅŸladılar. Adam hemen pantolonunu aÅŸağı indirdi ve sünnetli olduÄŸunu gösterdi. O da bu ÅŸekilde adamları durdurmaya çalıştı.’ Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!