Ramazan’ın gün sayısını azaltma girişimi Şeyhülislám’a takıldı

Güncelleme Tarihi:

Ramazan’ın gün sayısını azaltma girişimi Şeyhülislám’a takıldı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2003 01:43

Ramazan'ın getirdiği yükümlülüklere katlanamayanlar, bir zamanlar kutsal ayın gün sayısını azaltma girişiminde bulunurlardı. Meselá, Ramazan'ın 29 gün olduğu 1910 senesinde bazı kişiler zamanın Şeyhülislámı Musa Kázım Efendi'ye Ramazan'ın bittiğini, zira yeni doğan ayı gördüklerini söylemiş, hiddetlenen şeyhülislám, 'Bu şahadeti kabul etmeyin. Sonra tarih, benim şeyhülislamlığımda Ramazan'ı 28 güne indirdiğimi yazar' demiş ve ertesi gün de oruç tutturmuştu.

Eski devirlerde, Ramazan'ın ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceği şimdiki gibi günler öncesinden belli olmazdı. Astronomi bugünkü kadar gelişmediği için, Ramazan'ın başlangıcını tespit etmek için açıklık yerlere çıkılır, gökyüzüne bakılır ve yeni ayın doğuşu beklenirdi.

Ancak oruç tutmakta yahut Ramazan'ın şartlarını yerine getirmekte zorlanan bazı uyanıklar, zaman zaman 'Ya tutarsa' diyerek garip girişimlerde bulunur, hatta Ramazan ayının gün sayısını azalttırmaya bile çalışırlardı.

Böyle girişimlerin tarihlere geçen bir örneğini, İttihad ve Terakki Partisi'nin iktidarda bulunduğu 1910 senesinde yaşamıştık.

1910 Ramazan'ının 28. günü, Şeyhülislám Musa Kázım Efendi'nin konağında enteresan bir tartışma olmuştu. İftara gelen İstanbul Kadısı ile Fetva Emini, bir şahidin 'Ramazan bitti, bir sonraki ayın hilálini gördük' dediğini söylemişlerdi. İddianın doğru olması halinde Ramazan ayı bir gün kısalacak ve 28 güne inecekti. Hiddetlenen Şeyhülislám, ‘Bu adamın şahadetini kabul etmeyin. Sonra tarih, benim şeyhülislámlığında Ramazan’ı 28'e indirdiğimi yazar' demiş ve ertesi gün oruç tutturmuştu.

Şeyhülislám'ın dayanağı, 'Rü'yet-i Hilál' uygulamasıydı. O devirlerde Ramazan yahut dini bayramlar eski bir gelenek olan 'Rü'yet-i Hilál'le, yani hilálin görülmesiyle başlardı. Osmanlı döneminde kullanılan Hicri takvime göre, yeni bir aya gökyüzünde yeni hilálin görülmesi ile girilirdi. Ayın dünyanın çevresinde dolaşması 29,5 günde tamamlandığı için aylar bazen 29, bazen de 30 gün çekerdi. Ramazan'ın başlangıcı Şaban ayının son günlerinde belli olur, takvimleri hazırlamakla görevli müneccimler, Ramazan'ın ne zaman başlayacağını yetkililere haber verir fakat her zaman müneccimlerin dediği tarih esas alınmaz, hilálin bizzat görülmesine çalışılırdı.

Hazreti Muhammed'in, 'Hiláli görünce oruca başlayın, onu tekrar görünce bayram yapın. Eğer hava kapalı ise içinde bulunduğunuz ayı otuz güne tamamlayın' diyen bir hadisi vardı. Ramazan, bu hadis doğrultusunda Bolu, Bursa ve Edirne gibi denizden yüksekliği fazla olan şehirlere gönderilen görevlilerin yahut halktan bazı kişilerin yeni hiláli gördüklerini haber vermesi ile başlardı. Hiláli tek kişinin görmesi yetmez, şahit de istenirdi. Hiláli görenler yanlarına en az iki şahit alıp mahkemeye gider, Ramazan hilálini gördükleri söylerlerdi.

Yetkililer durumu araştırır, hilálin görüldüğü doğru çıkarsa haberi getirenler ve şahitler yüklü bir ödül alırlardı. Aynı sistem Ramazan'ın bitişinde de tekrarlanır, hilál eğer 29. günde de görülmezse Ramazan 30 gün kabul edilir, bayram bir sonraki gün başlardı ve buna 'tekmil-i selásin' denirdi.

Ramazan ayının başlangıcını, bitişini ve Kadir gecesinin ne zaman olduğunu tespit etmek, İstanbul Kadısı'nın göreviydi. Kadının adamları minarelerden hiláli gözetlerler, gördüklerinde de şahitleriyle birlikte kadının huzurundaki mahkemeye çıkarlardı. Hiláli görenler, 'Şu saatte gördüm. Bu gece Ramazan'ın başlangıcıdır, şahadet ederim' dedikten sonra, şahitlerin de ifadeleriyle durum kesinleşir ve Ramazan başlardı. Bütün bu işler gizlilik içinde yapılır, hiçbir bilgi dışarıya sızdırılmaz, Ramazan'ın başladığını halka duyuracak mahyacılar mahkemenin dışında beklerlerdi.

Hilál görülüp Ramazan'ın başlangıcı tespit edildikten sonra, Başbakanlık vasıtasıyla padişahın onayı istenir, onay alınınca artık Ramazan'ın başlangıcının 'hükm-i şer'i', yani şeriatın emrettiği gibi tespit edildiği, halka duyurulurdu. Halk camilerin minarelerini gözetler, kandiller yandığı zaman Ramazan'ın başladığını anlaşılırdı.

Şaban ayının sonunda herhangi bir hava muhalefeti yüzünden, eğer hilál görülmez ise durum biraz karışırdı. Hilálin görülemediği durumlarda, Ramazan'ın başladığı günü belirleme işi 'Dárü'l-hiláfetü'l-Aliyye'ye, yani Osmanlı Devleti'ne düşer, duyurunun yapılmasından sonra tüm camilerle mescitlerin minareleri mahyalarla aydınlatılırdı.

Ramazan'ın başlangıcı ile ilgili 1812 senesinde bir karışıklık yaşanmış, Hafız Hızır İlyas Ağa bu hadiseyi 'Letaif-i Enderun' isimli kitabında şöyle anlatmıştı:

'Yeni ay çıktı mı, çıkmadı mı diye tartışmalar oldu. Oruç tutanlar, tutmayanları ayıpladı. Ama, ayın başlangıcını şehrin içinde kimseler görmemişti. Saraydaki Sofu Tiryaki Mehmed Ağa gibiler ise hiláli gözleriyle görmedikçe sigaraya ve kahveye devam ediyorlardı. Ama Ramazan'ın gerçekten bir gün önce başladığı ortaya çıkınca eyvah dediler'.

Kolay Ramazanlar!

Bu sayfada her yıl olduğu bu yıl da Ramazan ayı boyunca kültür ağırlıklı, hoş vakit geçirtici konularla beraber olacağız. Her gün tarihimizle ilgili olarak konunun uzmanı bir heyetle beraberce hazırladığımız resimli bir olay ele alınacak; gazetemizin yazarlarından, Diyanet İşleri'nin eski başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, okuyucularımızın dini sorulara her hafta verdiği cevapları bundan böyle günlük olarak verecek. Hat sanatının yaşayan büyük üstadı Prof. Dr. Ali Alparslan'ın seçtiği hat örneklerinin yanısıra 16. asırda hazırlanan, Hazreti Muhammed'in hayatını çizimle anlatan ve 'İslam'ın çizgiromanı' sayılan 'Siyer-i Nebi'den minyatürler de sayfamızı süsleyecek. Eskiler, Ramazan hakkında birbirlerine temennide bulunurlarken 'Kolay Ramazanlar' derlermiş ve aslında temenninin en doğrusu da buymuş. Biz de öyle yapıyor, 'Kolay Ramazanlar' diyoruz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!