Rakı yoksa ispirto içiyordum

Güncelleme Tarihi:

Rakı yoksa ispirto içiyordum
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 2000 00:00

Haberin Devamı

İstanbul'a gelen ilk Urfalı Nuri Sesigüzel aşkına karşılık bulamayınca kendi alkole vermişti

İstanbul'u 1453'te fetheden Fatih Sultan Mehmet Han, gerçek fetih konusunda ne kadar 'ilk'se; 1960'ta o güne kadar Antep pavyonlarını geçemeyen türkücülerin 'makus talihi'ni yenen Nuri Sesigüzel de, İstanbul'da müzikseverlerin gönlünü fethederek şöhret olan 'ilk' Urfalıdır.. Genişlemeye yüz tutan, ama henüz serpilmemiş İstanbul varoşlarında atan 'ilk' nabızdır, o. Anadolu insanına, türküleriyle ve de filmleriyle 'Gel' diyen 'İlk' ses, 'İlk' çağrı kahramanıdır.

Kısacası karayağız Urfalı Nuri, yıllar sonra Harran'ı geçip gelecek olan 'İbo'nun 'ağa'sı olarak üzerine düşeni en iyi şekilde yapar. Yolu açar. Bu yazıda 'ilk Urfalı'yı anlatacağız sizlere. İşte Nuri Sesigüzel'in hayatıyla, verdiği mücadelenin özeti.

RÜŞVETLE NÜFUS CÜZDANI

Nuri Sesigüzel, 1943 yılında Şanlıurfa'nın Birecik kazasında doğdu. Asıl adı Nuri Kaçtaş'tır. Babası 'Mağo Ağa' (Mehmet) Urfa'ya bağlı Halfeti'nin Karamezra köyündendir. Mağo Ağa, Beziki; annesi Nazey ise Ketik aşiretlerindendir. Nüfus cüzdanında doğum yılı 1943 yazsa da Nuri Sesigüzel, nüfus cüzdanıyla ilgili ilginç şeyler anlatır.

'1943'ü yazan nüfus müdürüdür. Ayını, gününü kimse bilmez zaten. Anneme sormuştum bir keresinde. O da şöyle anlatmıştı:

'Seni üzüm bağında doğurmuştum. Kara üzümlere nişan düştüğü zaman!'

Bu hesapla temmuz ya da ağustos ayları olması gerek. Çünkü üzümler o aylarda siyahlanmaya başlar. Ortaokula gitmeye başlayınca nüfus müdürüne gittim. Nüfus cüzdanım yoktu çünkü. Hiç unutmam, vilayetten Birecik'e gelen nüfus müdürü Kiro Ali'ydi.'

Nüfus cüzdanını rüşvet karşılığında alır Nuri Sesigüzel. Hem de çok ilginç bir rüşvet karşılığında.

'Kiro Ali'yi tanıyanlar, 'İki şişe rakı götür, kafa kağıdı değil canını bile alırsın' dediler. Ben de aldım iki şişe rakı gittim. Kapıyı çaldım ve hazırolda girdim içeriye.

'Ne ariysen!' dedi Kiro Ali.

Valla ağa kafa kağıdı istirem dedim.

'Çüşşşş' dedi, Kiro Ali, 'Kafa kağıdı degil oglim, nüfus cüzdanı, nüfus. O kağıdın daha adını bilmirsen pok herif'.

Öyle olsun ağam dedim.

'Yaşın kaçtır?' dedi.

Bilmirem karşılığını verdim. Sıfatımı süzdü süzdü, 1943 yazdı. Nüfus cüzdanımı işte böyle aldım.'

AŞKI YÜZÜNDEN VEREM

Günler ayları, aylar yılları kovalar. Nuri'nin yüreği müzik aşkıyla dolup taşar. O dönemin ünlüsü Celal Güzelses'i dinleyerek büyür. Sonra ilk kez aşkı tanır.

'Babası Birecik'te memurdu. Memur kızı o, çiftçi oğlu ben. Uzaktan uzağa bakışırdık, o kadar. Yüreğim cız ederdi onu gördüm mü, yanardı. Bir yandan onun aşkı, diğer yandan İstanbul hayalleri. İstanbul'u kafama koymuştum, mutlaka gidecektim. Henüz 16 yaşındaydım, içkiye başladım. Rakı yoksa ispirto içiyordum.'

O ara hastalanır Nuri. Teşhis; veremdir. Hastaneye yatırılır, aylarca tedavi görür, sonrasında pırıl pırıl olan ciğerleriyle Denizli Er Eğitim Merkezi'nde vatan borcunu ödemeye başlar.

'Askerlik sonrası Birecik'e döndüm. Duydum ki, sevdiğim kızın babasının tayini vilayete çıkmış; Urfa'ya gittiler. Kızı istetmek istedim, bunu bile kabul etmediler. Yıkıldım. Baktım gene fena oluyorum, buradalarda duramam artık dedim ve İstanbul'a gittim.'

RADYOLARDA YANIK SES

İstanbul'a gelen Nuri, Balat'ın yolunu tutar. Ablasının evine yerleşir.

'Ablamla eniştemin yanında kalmaya başladım. Elimde sazım o yıllarda Balat kahvelerinde, artık yerinde yeller esen Ayvansaray kayıkhanelerinde türkü söylerdim. Arada bir yürüyerek Aksaray'a Ahmet Yamacı'ya gider ondan feyzlenirdim.'

Sonrasında İstanbul Radyosu'nun sınavlarına girer Nuri. Kazanır. Ve radyoda kendi derlediği ilk türküsünü okurken ona sazıyla Nida Tüfekçi eşlik eder:

'Gidin Haber Verin Yarime Benim / Dağlar Dayanmıyor Zarıma Benim / Sardı Ciğerimi Dermansız Bir Dert / Gelmez Oldu Zalim Yanıma Benim.'

Bu yanık sesli Urfalı delikanlı müzik dünyasının dikkatini çeker. Soyadı Sesigüzel olarak değiştirilir. Ardından 'Kore Dağlarında Kar Bölük Bölük' adlı ilk 45'liğini yapar. Bu kez onun gözü Ankara'dadır. Çünkü, Ankara Radyosu sesini bütün Türkiye'ye duyurmaktadır.

'470 kişi arasından sıyrılıp Ankara Radyosu sınavını ben kazandım. Artık Türkiye duyuyordu sesimi ve Urfa'dan mektup yağıyordu, 'Seninle gurur duyuyoruz' diye.'

Bu arada Nuri'nin Balat'taki ablası boş durmaz, ona bir kız bulur.

'Aynı mahalleden Aysel'di. Güzeldi hoştu. Her şey yıldırım hızıyla gelişti. Radyoda okuyordum, gazinoya çıkıyordum, plaklarım iyi satıyordu. Ve Aysel'le evlenmiştim. Mutluydum.'

Nuri'nin plakları öylesine satar ki, bu kez filmciler düşer onun peşine. Sinema macerasını Nuri'nin kendisinden dinleyelim.

'Aklıma hemen Hülya Koçyiğit'le oynadığım 'Kara Sevda' filmi gelir. Hem hasılat rekoru kırdı bu film, hem de taklit rekoru. Bizden sonra, bu filme benzeyen tam 220 taklit senaryo yazıldı, çekildi. Filmin yapımcısı Cemil Uyanık, bu filmden kazandığı paralarla Beyoğlu'ndaki Sevda Han'ı satın aldı. Bana da para yerine Firuzköy'de beş dönüm bağ vermişti.'

AJDA PEKKAN'A TOKAT

Sinemada da anısı çoktur Nuri Sesigüzel'in. Ama o Ajda Pekkan'ı tokatladığı filmi hiç unutmaz.

'Yönetmen Ajda Hanım'dan yüz bulamadığı için içerleyip duruyordu. Bu durumdan sonradan haberim oldu. Bu yüzden amacı bizi birbirimize düşürmekmiş. Sıraselviler'deki Suat Kulüp'te çekimdeydik. Çekeceğimiz planda Ajda Hanım birisiyle dansa kalkacak, ben de kızıp aralarına gireceğim ve Ajda Hanım'ı tutup savuracağım. Yönetmen 'Tokat atman daha iyi olur' dedi. Ve beni öyle bir dolduruşa getirdi ki, elimin tersiyle Ajda Hanım'a bir tokat attım, iki metre uçtu. Durumu perişan tabii. Ağlamaya başladı. Bu arada küpelerinden birisi de düşmüş, kayıp. Yüreğim cız etti. Yönetmen memnun tabii. Benim elimle Ajda Hanım'ı dövdü ya. Kameraman da sırıtarak 'Pardon Nuri Bey, film takmayı unutmuşum' demez mi! Kameramanı zor elimden aldılar, parçalıyordum. Ajda Hanım, bir ara bana durumu anlattı. Biz de yönetmene inat film çekimlerinde iyiden iyiye samimi olduk. Tabii yönetmenin halini varın siz düşünün.'

Nuri Sesigüzel'de anılar öyle çok ki. Arada bir hafızasının durgun sularına düşen bir kıvılcım, geniş helezonlar yaratarak neler hatırlatıyor ona neler. Ancak, ilk Urfalı olarak her zaman gurur duyuyor yaptıklarıyla.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!