Polonya’nın gururu

Güncelleme Tarihi:

Polonya’nın gururu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 1999 00:00

Haberin Devamı

Andrej Wajda filmlerinde hep toplumun başkaldırısını yansıttı. Savaş sonrası Polonyası'nın ‘‘babası’’ kabul edilen ünlü yönetmen, rejim karşıtı filmleriyle verdiği mesajlarla komünizme karşı mücadele etti.

Bu yıl Venedik'te ‘‘Özel Altın Aslan’’ ödülünü kazanan Wajda ‘‘Bu partizanlığımın meyvesidir’’ diyor.

Hayatı boyunca açlıkla, savaşla, rejimle, ilkelerle mücadele etmek zorunda kalan Polonyalı aydın yönetmen Andrej Wajda, sesini duyurmak, karşı koymak için sinema sanatını seçip kullandığını itiraf ediyor. Savaş sonrası Stalin baskısı altında ezilen toplumunun başkaldırısını beyazperdenin verdiği mesajlarla anlatmaya çalışan 72 yaşındaki yönetmen çağdaş Polonya kültürünün bir elçisi ünvanına geç de olsa ulaşmanın mutluluğunu taşıyor.

Savaşı unutmadı

Ressamken babasını savaşta kaybettikten sonra partizanlığa soyunan Wajda, o çilekeş günleri şöyle anlatıyor: ‘‘Savaşta her türlü acıyı, dramı yaşadım. Stalin'in zulmünü gördüm. Ailemi kaybettim. Kişiliksizliğin altında ezildim. Buna karşı koymak için sinema sanatını seçtim. ‘A Generation', ‘Kanal', ‘Ashes and Diamonds' ilk başkaldırı yapıtlarımdır. Nazi despotluğunu yermektir. Savaşa hiddettir. Rejime nefretimdir. Hiç yılmadım. Tabii bana bunu aşılayan asistanlığını yaptığım büyük insan büyük yönetmen Aleksandr Ford'dur. Yeni realizmin ustasıdır. Onun etkisinde kaldım. Ancak daha sonra lirik realizme sürüklendiğim de bir gerçek.’’

Eserlerinde Polonya'nın artistik, sosyal ve siyasi değişimlerini ustaca ve püf noktalarına değinerek yansıtabilen Wajda, 80'li yıllarda başlayan Solidarnos'la biraz nefes alabiliyor: ‘‘Ülkemde rejim bana soğuk bakarken ben ‘Danton', ‘A Love in Germany', ‘Czlowiek z Zeleza', ‘Ziermia Obiekana' gibi filmlerle uluslararası festivallerde ödüller kazanıyor, Cannes Film Festivali'ni ayağa kaldırıyor, Oscarlara aday gösteriliyorum. Tabii bu askeri komünist yönetimini huzursuz ediyor, beni vatan haini ilan ediyordu. Sendikacı Lech Walesa'nın başlattığı provokatör dayanışmayla biraz kendimi unutturdum. Sürgündeyken bile Polonya'nın geleceğini düşünerek etkili rol oynadım.’’

Wajda 1989 yılında Polonya'ya dönüyor. Hemen Varşova Powszechny Tiyatrosu'nun başında buluyor kendisini. Aynı yıl Walesa'dan bir öneriyle senatör seçilerek siyasete atılıyor. Ülkenin geride kalmış kültür faaliyetlerini başlatıyor. Senatörken son yapıtı ‘‘Doktor Korszak’’ı çeviriyor. Ardından Polonya Kültür Konseyi Başkanlığı'na getiriliyor:

Siyasete atıldı

‘‘Walesa'yı kıramadım. Bu değerli görev için senatörlüğü bıraktım. Yapılacak çok iş vardı. Yeni tiyatroların kurulmasını sağladım. Sinema okulları açtım. Ama yine yetersiz. Geçen yıl Fransa Akademisi üyesi seçildim. Şimdi Paris-Varşova arasında mekik dokuyorum. Fransa'dan maddi ve manevi yardım alıyoruz ve Polonya kültürünü geliştirmeye çalışıyoruz.’’

Andrej Wajda Venedik'te sahneye çıkarak ‘‘Özel Altın Aslan’’ ödülünü alırken gözleri yaşlanınca ‘‘Kusura bakmayın. Bu 72 yılın bir birikimi. Tanrı kimseye ne savaş, ne katı rejim ne de tiranlar göstersin’’ dedi.

Andrej Wajda, 1982 yılında çevirdiği ve başrolünde Gerard Depardieu'nün oynadığı ‘‘Danton’’la büyük ses getirmişti.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!