Politikada hıyarın önemi

Güncelleme Tarihi:

Politikada hıyarın önemi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 1997 00:00

Haberin Devamı

Benzetmenin kategorileri

Türk siyasetinde benzetmelerin yoğunlaştığı kategori meyve-sebzeler ve hayvanlar. Bu kategorileri mutfak benzetmeleri ve havalı benzetmeler izliyor. Benzetmelerin doğruluğu ise hiç tartışılmıyor. Ne de olsa politikacılarımız da ‘Teşbihte hata olmaz’ özdeyişiyle yetişen kuşaktan..

‘Süleyman Korutürk’ benzetmesi, siyasetin popüler deyimleri arasındaki yerini aldı. Hem de benzetmelerin siyasetteki önemini bir kez daha sergiledi. Rakiplerinin yapamadığını, Tansu Çiller bu benzetmesiyle başardı. DYP'liler, eski liderlerinin ‘Çankaya noteri’ne benzetilmesini kabullenemeyip, isyanlara kalktılar. Çiller, yanıtını Hüsamettin Cindoruk'un benzetmesiyle aldı: ‘İmelda Marcos Çiller...’

Aslında bu benzetme, Türk siyasetinin dışa açıldığının bir kanıtı. Çünkü bizde benzetme deyince ilk akla gelen de doğadır, meyve-sebzelerdir. Türk politikasında ‘hıyar’ın çok özel bir konumu vardır. Politikacılarımız, sevmedikleri rakiplerine kestirmeden bu adı verirler: ‘Hıyar’. Bu sebzenin anlatım gücünü, sonunda ANAP Lideri Mesut Yılmaz bile kabul etti. Yılmaz, geçen gün Bursa'da bir pazarda dolaşırken salatalıkları görünce dayanamadı: ‘‘Başkent bunlarla dolu.’’

‘Hıyar’dan sonra en çok başvurulan doğa benzetmesi de ‘bostan korkuluğu’ 1997'nin altı aylık arşivleri ‘bostan korkuluğu’nu kullanan ilk politikacının CHP Genel Sekreter Yardımcısı Haydar Oymak olduğunu gösteriyor. Oymak sormuş: ‘‘Erbakan yoksa bostan korkuluğu mu?’’ Erbakan, bu soruyu üstüne almamış. Bir süre sonra Yılmaz, bu işin üstüne gitmiş: ‘‘Hükümetin kendisi bostan korkuluğu.’’ Refahyol hükümetinin ‘bostan korkuluğu’ndan hoşlanmadığını açığa vuran da Şevket Kazan olmuş: ‘‘Ben Adalet Bakanıyım, bostan korkuluğu değilim.’’ Söz bostandan açılınca, karpuzu unutmak olmaz. Yılmaz'ın Erbakan tanımlaması da karpuzlu: ‘‘Erbakan karpuz gibi, dışı yeşil içi kırmızı.’’

Çiller de Cindoruk'a şeftaliyi hatırlatıyordu: ‘‘DYP Kongresi şeftali şenliğine benziyor. Orada şeftali güzeli seçildi.’’ Cindoruk, Türkiye'deki durumu anlatırken de portakala başvurdu: ‘‘Ülkeyi bugünkü durumuna, seçimi portakal sandığı sananlar getirdi.’’ Anlaşılan o, meyveleri seviyor!

Doğa benzetmelerine şairane katkılar da olmamış değil. Milletvekili İsmail Ünlü, BBP'ye katılırken şiir gibi konuştu: ‘‘BBP, Bozok yaylasının serin rüzgarı.’’ Anlaşılan ANAP'ta çok terlemişti!

DTP Genel Başkan Yardımcısı İsmet Sezgin'in, eski partisi için yaptığı benzetme de şiirleri çağrıştırıyordu: ‘‘DYP milletvekilleri gölgede kalmış ayçiçekleri...’’ Doğa konusundaki en kibar benzetme Aydın Menderes'ten geldi: ‘‘Demokrasi hassas ve nazik bir fidandır.’’ Tabii doğa benzetmeleri bu nezaketin tersi örneklere de vesile olabiliyor. Ne demişti, MDP lideri Turgut Sunalp: ‘‘Cop sokmaya ne gerek var, taş gibi delikanlılarımız var.’’ Taş da böylece işkenceye alet edilmişti.

Cumhurbaşkanı Demirel de kayaları daha farklı bir örnekte kullandı; ‘‘Türkiye Cumhuriyet kaya gibi, yel kayadan ne aparır.’’

Benzetme bir birikim işi. Yumruğu atıp, yüzünü benzetmeye benzemiyor. Her benzetme, politikacının kültürünü, birikimini yansıtan bir ayna...

Kimileri mutfağı iyi bilir

Benzetebilmek için benzettiğini iyi bilmek gerek. Bilmeden benzetemezsiniz. O zaman politikacılarımızın, mutfaklardan, yemeklerden yola çıkmaları da çok doğal. Yoksa politika tarihinin en ünlü benzetmesi, Erbakan'ın ‘‘Kadayıfın altı kızarmadı’’ sözleri olur muydu? Demek ki, Erbakan kadayıfın iyisini biliyor.

Bu alandaki son örneği YDP Genel Başkanı Hasan Celal Güzel verdi. Cumhurbaşkanı ile ilgili söylentileri ‘turşu’lu benzetmeyle yanıtladı: ‘‘Demirel parti değil, turşu bile kuramaz.’’

Mutfakla ilgilenen politikacılar, ‘tencere’yi de severler. Kenan Evren, hep, politikacıları anlatırken, ‘tencere dibin kara, seninki benden kara’ tekerlemesini kullanırdı.

Evren'in boşuna konuşmadığını, BBP Genel Sekreteri Hilmi Güneş'in ‘düdüklü tencere’ benzetmesi de kanıtladı! Ne demişti, Güneş; ‘‘Türkiye düdüklü tencereye benziyor. Düdüklü tencerenin gazı mutlaka alınmalıdır.’’

Politikacılarımızın ‘yemekli’ benzetmelerinden bir sanatçımız bile etkilendi. Timur Selçuk, bir gün televizyonda laiklik tartışmaları sorulunca müzikli örnek veremedi: ‘‘Müziğin laiki, anti-laiki olmaz. Haşlaması kızartması olmaz.’’

Hayvansız olur mu?

Hayvanların politikadaki konumu çok özel. Hakaret edecek politikacı hemen hayvanlar alemine başvuruyor. Türk politikasında en çok anılan hayvan ise fare. Sık sık ‘Dağ fare doğurdu’ ya da ‘Gemiyi önce fareler terkeder’ denilenerek fareye atıfta bulunulur.

Hakaret amacı taşımayan hayvan benzetmeleri çok nadir. Son altı ayda tek örnek Erbakan'dan; ‘‘Halkımız tuz yemiş koyun gibi, Refah iktidarına koşuyor.’’ ‘Tuz yemiş koyun’ olmak, gerçekte övgü müdür, o da tartışılır!

RP liderinin bu sözlerine Yılmaz da yine hayvanlı bir yanıt vermişti: ‘‘Erbakan aç tavuk gibi. Kendisini darı ambarında görüyor.’’

ANAP'lı eski Başbakan Yıldırım Akbulut'un konuşması da aynı kategorideydi: ‘‘Erbakan şişen kurbağaya döndü.’’

Bunlar, anlaşılır yanıtlar. Çünkü Erbakan, hayvanlar dünyasını gayet iyi tanıyor. O nedenle de benzetme yapacağı zaman bu dünyaya sık başvuruyor. Ecevit'i aynı anda birkaç hayvana birden benzetmişti:

‘‘Ey Ecevit, siz deve misiniz, kuş musunuz? Halka gidip kuş numarası yapıyorsunuz, Meclis'e gelip deveyi oynuyorsunuz.’’

Ecevit'i hayvana benzetenlerden biri de Tuğrul Türkeş; ‘‘Ecevit kargaya benziyor.’’ Yılmaz da hayvanlara sık başvuruyor. Bir keresinde Çiller için en uygun hayvan olarak ‘sülük’ü buldu. Erbakan'ın eleştiriler karşısında suskun kalmasını da ‘‘Dut yemiş bülbüle döndü’’ sözleriyle özetledi. Refahyol gensorusu sırasında üzerine yürüyen RP ve DYP'lilere ‘Köpek' dediği bile öne sürüldü.

Çiller, hayvanlara pek dokunmuyor. Bu alemle ilgili tek benzetmesi ‘Truva atı.’ Onu da Yalım Erez ve Yıldırım Aktuna için kullandı. At deyince, yazar Çetin Altan'ın bir tanımlamasına değinmeden geçmek olmaz. Altan, bir yazısında, bir kişinin kendisi için hiçbir değeri olmadığını kestirmeden anlatıyordu: ‘‘O, atın samanlıkta kaybolan sidiği gibidir.’’ Öyle ya, atın sidiği samanlıkta görülür mü?

Siyasette ‘padişah’ tanımlamalarına da sık başvuruluyor. CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin, Erbakan'ı ‘Padişah’a benzetti. DTP'li Rıfat Serdaroğlu da aynı kaygıyı Çiller için dile getirdi: ‘‘Çiller padişah mı?’’

Necmettin Cevheri de DYP Genel Başkan Yardımcılığı'ndan istifasını Osmanlı'ya başvurarak açıkladı: ‘‘Horlanan bir padişah olmaktansa, fukara bir dilenci olmak daha iyidir.’’

Erbakan ise Osmanlı'ya saygısından olsa gerek, benzetmelerinde Merih'ten, Afrika'dan sözediyor; ama padişahlara hiç karışmıyor. Belki de padişahları kutsal kabul ediyordur!

RP liderinin, dokunmadığı konulardan biri de tarikatlar. Ama herkes tarikatlar konusunda Erbakan kadar ölçülü değil. Örneğin yazar İsmail Nacar, Erbakan'ın iftar verdiği tarikat liderleri için sözünü sakınmadı: ‘‘Bunlar peştamalli şeytan, hangisinin bir eseri var?’’ Nacar, bununla da kalmayıp tarikatları ‘yılan ini’ne benzetti.

Türkiye uzun süre tarikatlar tefrikasını izledi. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek de tarikatları ‘Dallas’ dizisine benzetti. Emire ve Fadime'yi de Su Ellen rolünü takdir etti. Perinçek'in bu adlandırması da ‘klasik’ bir benzetme değil.

Benzetmelerin doğruluğu ise hiç tartışılmıyor. Ne de olsa ‘‘Teşbihte hata olmaz’’ özdeyişiyle yetişen insanların yaşadığı bir ülkedeyiz. Politikacılar da aynı kuşaktan...

Havalı benzetmeler

Son günlerde moda ‘hava’lı benzetmeler. Erbakan için koalisyondaki Başbakanlık değişiminin adı; ‘‘Havada ikmal.’’ DTP lideri Hüsamettin Cindoruk'un yaklaşımı da havalı: ‘‘Bu, hükümete birinci kaptanın yorulup, ikinci kaptanın gelmesi gibidir. Ancak, uçak düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Hacı-bacı hükümeti, bacı-hacı hükümeti olur.’’

Cindoruk, uçağa benzetirken hem Erbakan'a, hem de Çiller'e dayanıyor. Çünkü Çiller de koalisyondaki konumunu ‘co-pilot’a benzetmişti.

Çiller ve Erbakan'ın unuttuğu bir benzetme daha var. Geçen yıl Anayol hükümeti döneminde Erbakan, Çiller için uçmuştu:

‘‘Dinlememe hastalığı var. Uzay yaratığı gibi antenlerle başka yerlerle konuşuyor. Pilotsuz uçak.’’ En güzel havalı benzetme Demirel için yapılmıştı: ‘Havada demokrat.’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!