Paşabahçe'nin nostaljik butiği

Eğer cama meraklıysanız hele geçmişte kalan artık üretilmeyen parçalar sizi ilgilendiriyorsa, Paşabahçe'nin sessiz sedasız mağazalarında oluşturmaya başladığı muhteşem koleksiyona göz atabilirsiniz. Dünya çapındaki çalışmalarının yanısıra özel koleksiyonlar üzerine yapılan projeleri artıran Paşabahçe, Gümüş Çizgi, Atölye, Butik ve Nostalji adı altında farklı ürünler sunuyor.

Son günlerde Paşabahçe'ye uğradınız mı? Evin gerekli alışverişini bir kenara bırakın ve hem gözlerinize hem de ruhunuza keyif verecek sanat eserlerini görmeye gidin. Hele geçmişteki nadide parçalara merakınız varsa, gözlerinize inanamayacaksınız. Özellikle yaşı tutmayanların sadece kitap sayfalarında veya koleksiyoncuların vitrininde görebildiği Beykoz Camları bu grubun sadece bir bölümü. Tamamen el emeğiyle yaratılan harikalar, camdan keyif alanları mest edecek nitelikte.

Beş yıldır yavaş yavaş camseverlere bu yolla da ulaşmaya çalışan Paşabahçe, Gümüş Çizgi adını verdiği serisinde kristalle 925 ayar gümüşü birleştirmiş. Butik bölümünde ise camın metal, ahşap, deri gibi malzemelerle olan bütünleşmesine şahit olacaksınız. Yakın zamanda satışa sunulan Koleksiyon'da ise 24 ayar altın yaldız veya platin kullanılarak hazırlanmış parçalar mevcut. Sadece Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde görebileceğiniz vazoları, kupaları, tasları evinize taşıyabileceksiniz. Çünkü Koleksiyon'da Anadaolu Medeniyetleri serisi tüm ürünlerde olduğu gibi aslına bağlı kalınarak hazırlanmış.

BEYKOZ CAMLARI

Paşabahçe'nin son bombası ise Beykoz Camları. Türk cam sanatının tarihini ve kültürünü anlatan en önemli eserlerden olan Beykoz Camları yine aslına sadık kalınarak, 24 ayar altın kullanılarak sanatçılar tarafından elde tekrar canlandırılıyor. Beykoz Camları'nın önemi ise 18. yüzyıl sonlarından itibaren Türk cam sanatının merkezinin İstanbul Beykoz ve Paşabahçe bölgelerinin olmasından kaynaklanıyor. Sultan 3. Selim, Beykoz'da yeni bir cam merkezi oluşturmaya karar verdiğinde, Mehmet Dede isimli bir mevleviyi camcılığı öğrenmek üzere Venediğe göndermiş. Bu usta döndükten sonra ise Beykoz'daki ünlü atölye kurulmuş ve Beykoz Camları tarihteki yerini almış.

O dönemlerde cam henüz günlük hayatın bir parçası değildi. Ve Beykoz'daki atölye, vazolar, gülabdanlar, laledanlar, daldırmalar, aşurelikler gibi çok özel eserler üretiyordu. Bu eserler sarayların, konakların gözdeleri arasındaydı. Daha sonra Türkiye'deki cam endüstrisinin gelişmesi ve camın günlük yaşamdaki pratik kullanımıyla bu estetik şaheserler ne yazık ki sadece koleksiyoncuların elindeki nadide parçalar, nostaljik bir anı olarak kaldı. Beykoz Camları'nın içerdiği parçalar hakkında Prof. Dr. Önder Küçükerman'ın verdiği kısa bilgiler şöyle:

Gülsuyu serpmek için kullanılan kulpla ve emzikli üretilen ibrikler. O dönemin teknolojisiyle üretildiği için çok hassas ve kırılganlar. Şimdi üretilenlerin de çok dikkatli kullanılması gerekiyor.

LALEDAN VE GÜLABDAN

Lalenin güzelliğini en iyi gösterecek laledanlar da koleksiyonun önemli parçalarından. Camların gövdeleri ve boyunları arasındaki ölçü, içine koyulacak lale sayısıyla orantılı olarak biçimlendiriliyor. İçine tek lale yerleştirilebilecek ince boyunlular da var.

Gülabdanlara hayran olacaksınız. Gülsuyu serpmek için kullanılan şişelerin gövdeleri, işlevlerine uygun biçimde şekillendiriliyor. Genelde ince boyunlular ve ağız kısımlarında çeşitli ve özel kapak teknikleri kullanılmış.

Kuş şişeler de gülsuyu serpmek için kullanılıyor. Ancak onların farkı, geçmişte kızların çeyizlerine bulunması konması. Güvercin, kumru, ördek biçiminde. Üretimi çok zor, saydam, renkli ve beyaz opal camlardan hazırlanıyor ve süsleniyor.

Daldırmalar ise bugünün kulplu fincanlarını andırıyor. Kulplu küçük bardaklar ve fincanlar da bu grupta. Bazıları kapaklı. Şekerlemelik, şekerlik ve tuzluklar ise geçen yüzyılda günlük hayatta kesme şeker, toz şeker, kırma şeker, şekerleme, şekerli leblebi unu ve tatlı yiyeceklerin saklanması için kullanılırmış. Çok çeşitli süslemeleri var.