Papazlar da keser

Güncelleme Tarihi:

Papazlar da keser
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 1997 00:00

Haberin Devamı

1958 başında Brüksel'e yerleşen ve emekli olduğu 1979 yılına kadar Lutherci kiliselerde İsa Mesih adına ayin kutsayan Macar asıllı muhterem peder Andras Pandy, en değme cinayet romanı yazarının bile tahayyül etmekte zorlanacağı bir portre çiziyor.

Meşin yuvarlakla eskiden beri ilgilenenler hatırlayacaklardır, adı sanı şimdilerde pek duyulmaz olsa dahi fi tarihinde ‘‘Molenbeek’’ sözcüğü telaffuz edildiğinde akla ilk gelen şey Belçika'nın ünlü futbol takımıydı. Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş, bizim üç büyükler bu ekiple çok maç oynamıştı.

Molenbeek aslında Brüksel'in bir banliyö semtidir. Öyle ahım şahım bir mahalle de değildir. Mütevazı insanlar yaşar. Son yıllarda ise başta Faslılar, Belçika başkentine yerleşmiş muhacir işçiler tarafından mekan tutulmuştur.

Futbol takımının prestij yitirmesinden sonra da Molenbeek unutulmuştur.

Ama o ne, geçen haftadan beri söz konusu mahallenin ismi dünya basınında yeniden ve koca manşetlerle yazılır oldu. Üstelik, Molenbeek sözcüğü bu defa spor sütunlarında değil ya birinci ya da dış haberler sayfalarında yer alıyor. Bilimum medya projektörlerini Brüksel'in kırmızı tuğlalı varoşuna çeviriyor.

Çevrilmeyecek gibi değil ki!

Çünkü, bu semtte ikamet eden muhterem bir papazın en az iki karısını ve dört çocuğunu kıtır kıtır kestiğinden, ardından da kasaplık uğraşı sonucunda edindiği et parçalarını avlu ve mahzene gömdüğünden şüpheleniliyor.

Şüpheleniliyor diyorum, zira Belçika polisi tarafından apar topar gözaltına aldığı ve Andras Pandy ismini taşıyan Macar asıllı ruhban bütün iddiaları reddediyor. Yetmiş bir yaşındaki peder iftiraya kurban gittiğini öne sürüyor.

Mahzendeki kemikler

Reddediyor, meddediyor ama ortada öylesine delil ve kuşkular var ki, protestan din adamının modern bir ‘‘Mavi Sakal’’ olması ihtimali hiç de uzak değil. Zaten sübyancı katillerden ve tetiğe kolay basan gangsterlerden dolayı hop oturup hop kalkan Belçika, tek tük fotoğraflarında gerçek bir katil çehresi sergileyen Pandy'nin yeni bir ‘‘Karındeşen Jack’’ olduğunu düşünüyor.

1958 başında Brüksel'e yerleşen ve emekli olduğu 1979 yılına kadar Lutherci kiliselerde İsa Mesih adına ayin kutsayan muhterem peder, en değme cinayet romanı yazarının bile tahayyül etmekte zorlanacağı bir portre çiziyor.

Bir kere, Molenbeek'teki ikametgah mahzeninde geçen hafta yapılan ilk kazıda baltayla parçalanmış insan kemikleri bulundu. Eh, dişti, parmaktı, yüzüktü derken, bir dizi de mezar aksesuvarı bulundu. Fakat papaz Nuh diyor peygamber demiyor. Bunların kime ait olduğunu cevaplamıyor. Adliyenin nazik tabiriyle ‘‘ileri soruşturmaya’’ alınmasına rağmen, gece gündüz meymenetsiz suratına tutulan beş yüz vatlık lamba karşısında bile suskunluğunu koruyor.

Polis ise yukarıdaki anatomik edevatın kaç kişiye ait olabileceğini henüz saptayamadı. Zaten, ‘‘soruşturmanın selameti’’ açısından o da susuyor.

Öte yandan, ahireti garantiye almanın dışında dünyalığı düzmekte de kusur işlememiş olan ilahi adam kentin diğer iki yerinde daha ev sahibi olduğundan, buralardan ne çıkacağı bilinmiyor. Şu anda oralar da kazılıyor.

Diğer taraftan, zahir Meryem Ana'ya duyduğu derin aşktan ötürü kadınlara da büyük ilgi gösteren ve resmen iki defa evlenen pederin her iki karısı da seksenli yıllar sonundan beri ortalıkta yok. Onlardan olmuş dört çocuk da yok.

Şanslı ‘‘nişanlılar’’

Çok merkezi arşivlere sahip olan Belçika jandarmasının yaptığı tüm aramaya rağmen, sanki yer yarılmış içine düşmüşler. Zaten güvenlik güçlerinin kulağına kar suyu kaçıran ve onları Pandy'den şüphelenmeye yönlendiren esas neden de papazın familyasından altı kişinin birden sırra kadem basmış olması oldu.

Bu arada, Andras Pandy Macar kökenli ya, ikide bir gittiği Budapeşte'de gazetelere izdivaç ilanları veriyormuş. Tongaya basan geçkin hatunlarla önce nişanlanıyor; sonra söz konusu nişanlılara zorla mektup yazdırtıyor; bu mektuplarında da, sanki kadıncağızlar kendisinin eski karılarını tanıyorlarmış ve papazın hala onlarla sürdürdüğü ilişkiyi kıskanıyorlarmış biçiminde bir ifade kullanmalarını istiyormuş. Türkçesi, zampara papaz foyasının meydana çıkabileceğini düşünerek zaptiyeye karşı önceden ve sahte delil topluyormuş.

Üstelik, protestan ruhban evleneceğim diye kandırdığı iki Macar kadını Brüksel'e getirmiş. Onları eve kapatarak tek bir gün dahi dışarı adım atmalarına izin vermemiş. Gerdeğe girmekten ümidi kesen ‘‘nişanlıların’’ geri dönmek talebi karşısında da, artık baltanın ve kasap bıçağının körlenmiş olmasından mıdır nedir bilinmez, Pandy her nasılsa bunları serbest bırakmış.

Yatıp kalkıp Bakire Meryem'e dua etsinler, gelin adayları son anda paçayı kurtarmışlar. Molenbeek'teki evin mahzeninde, bitişikteki kanalın dibinde veya diğer bir mıntıkanın toprağında ebedi bir izdivaç rüyasına dalmak tehlikesini bertaraf etmişler.

Yalnız, bütün bunlardan dolayı işin bir de Macaristan boyutu var. Çünkü, bilinenlerin dışında papaz efendinin diğer kaç kadını baştan çıkarttığı; onların encamının ne olduğu; kaçının Tuna'yı boyladığı, kaçının ova toprağına girdiği birer meçhul olarak duruyor.

Bakalım, ne gelecek

Dolayısıyla, şimdi Macar polisi de tıpkı Belçikalı meslektaşları gibi Andras Pandy'nin Budapeşte banliyösündeki dördüncü evini tarıyor. O da kazı yapıyor ve Hıristiyan ve geçkince kadınlar arasında soruşturma sürdürüyor.

Bakalım Brüksel'den ve Budapeşte'den daha ne haberler gelecek?

Bakalım, muhterem peder Andras Pandy'nin oduncu baltası ve kasap bıçağı kullanmaktaki ustalığı mihrap vaazındaki hitabet yeteneğini ne ölçüde aşacak?

Bakalım, krimonoloji uzmanları ve katil psikiyatrları nasıl kitaplar yazacak?

Bakalım Molenbeek mahallesinin İsevi ruhbanı dünya cinayet şampiyonluğunda hangi sırayı alacak?

Bakire Meryem cümlemizin sonunu hayır eylesin!

Amin ve devamı var...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!