Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2006 00:00

Basın özgürlüğü

BUGÜNKÜ (7 Ocak) "Basiretsiz" manşetinizi okur okumaz gazeteyi elimden attım. Devletin valilik gibi bir makamında oturan insana "Basiretsiz" diyerek hakaret etme yetkisini size kim veriyor? Siz bir gazetesiniz, mahkeme değil. Trabzon Valisi'ni savunmuyorum, ne yapmış (ya da yapmamış) olursa olsun, suçu varsa devletin de savcısı var. Bu gazete istediği kişiye istediği gibi hakaret edecek, siz de buna "basın özgürlüğü" mü diyeceksiniz?

Gücünüz ilkeleriniz ise bu gücü ve ilkelerinizi gözden geçirmenizi istiyor, başlığın atılmasında emeği geçenleri kınıyorum.

Emin BÖLÜKBAŞI/ANTALYA

TEMSİLCİNİN NOTU

Trabzon'daki "rahip cinayeti"nden sonra, kentin valisi için Hürriyet'in kullandığı "Basiretsiz" sıfatına okurlardan Hüsnü Tulunoğlu da, "Türkiye’nin en çok satan gazetesi olduğunuzu söylüyorsunuz. Arkasından da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir valisine (ama iyidir ama kötüdür, onu tartışmıyorum) basiretsiz diye hitap ederek başlık atıyorsunuz. Kahvede oturan iki kişi ya da bürosunda oturan iki ortak, kendi aralarında bu hitapları kullanarak konuşabilirler. Ama siz gazetenizde bu başlığı kullanırsanız yakışmaz ve insanlar bunda bir art niyet aramaya başlarlar" eleştirisini yaptı.

SÖZLÜK ANLAMI

Bu sözcüğün "hakaret" olup olmadığını, önce Türk Dil Kurumu'nda araştırdım. Sözlük, "basiretsiz"in karşılığında şöyle diyor:

"Gerçekleri görebilmekten uzak, ileri ve uzak görüşlü olmayan, sağgörüsüz."

HUKUKÇULAR NE DİYOR

Ayrıca bu sözcüğü kullanmanın hukuken hakaret olup olmadığını bir avukat olarak da Hürriyet'in Hukuk Müdürü Erem Yücel'e sordum. Erem Yücel, şöyle dedi:

"Bence 'basiretsiz' demek hakaret anlamına gelmez. Bu basının eleştiri ve yorum kapsamına girer, dolayısıyla eleştiridir. Hakaret yoktur. Türk Ticaret Kanunu 20. maddesinde de ’Basiretli bir işadamı' gibi hareket etmekten söz edilir ki bu işlerin özenli, dikkatli yapılması anlamına gelir. Burada da atılan başlıkla bence bu kastedilmiş. Valinin işini yeterince dikkatli yapmadığı belirtilmek istenmiş."

Avukat Nurcan Çalışkan ise, "Bu başlık bence basının eleştiri ve yorum hakkı kapsamındadır. Haber konusu olayın içeriğiyle de uyumludur. Zira kamu yöneticilerinin tüm faaliyetleri kamusal denetime açıktır. Yargıtay ve AİHM kararlarında, daha sert, ağır, hatta incitici eleştiri yapılması bile gazeteci için hem hak hem de görev olarak kabul edilmektedir. Bence hakaret niteliği taşımaz" dedi. Ancak Nurcan Çalışkan, "basiretsiz" sözcüğünü "sövme" sayan bir Yargıtay kararından da söz etti.

TEMSİLCİNİN YORUMU

Öncelikle hakaret, hem yasal olarak suç hem de Hürriyet'in yayın ilkelerine aykırı. Ancak bu olayda, sözlük anlamı açısından da, hukukçuların görüşü açısından da bu sözcüğü "hakaret" saymak pek mümkün değil. Valinin iki yılı bile bulmayan görevi süresince Trabzon'da pek çok olay yaşandı, hatta gazetelerde bazı olayların örtbas edildiği iddiaları yer aldı. Bu olaylardan yola çıkarak, "uzağı göremeyen" anlamında böyle bir sıfat kullanılması bir saptama olur, hakaret olmaz. Bence burada, "Hürriyet'in kullandığı bu sıfat gerçekten doğru mu, vali görevini layıkıyla yapıyor mu, uzak görüşü yok mu?" soruları sorgulanmalı.


İlk ziyaret

SAYIN Okur Temsilcisi, Jack Straw'un Kıbrıs ziyaretiyle ilgili haberinizde muhabiriniz, ilk kez bir Batılı bakanın KKTC Cumhurbaşkanı'nı makamında ziyaret ettiğini yazmış. Denktaş döneminde İngiltere Dışişleri Bakanı Malcolm Rifkind de aynı yerde KKTC Cumhurbaşkanı'nı ziyaret etmişti. Eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright da KKTC Cumhurbaşkanı'nı makamında ziyaret edenler arasındaydı; eğer onu da "Batılı bakan" kapsamına alırsanız. Örneklerin sayısı daha da artırılabilir. AB'nin, ülkelerinde dışişleri bakanı sıfatını taşıyan yetkililerini de listeye eklemek mümkün. Sonuçta yayımladığınız haber ve başlığı bu açıdan doğruları yansıtmıyor.

Kerem Eren ÖZSOY

ignalsickness@hotmail.com


TEMSİLCİNİN NOTU: Muhabir Ömer Bilge şunları söyledi: "Madeleine Albright, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı makamında ziyaret ettiği 1997'de ABD Dışişleri Bakanı değil, ABD'nin BM Büyükelçisi'ydi. İngiltere Dışişleri Bakanı Malcolm Rifkind ise Rauf Denktaş'ı makamında ziyaret etmesine rağmen, bu görüşmeye resmi ziyaret programı içinde yer vermedi. Ziyaret, Kıbrıs Türk toplumu lideri Rauf Denktaş'a özel bir ziyaret olarak kayda geçmişti. Oysa İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, KKTC Cumhurbaşkanlığı'nı 'resmi ziyaret programı' çerçevesinde ziyaret eden ilk Batılı bakan oldu."

TV programı

GEÇTİĞİMİZ günlerde, TV sayfanızda neredeyse çeyrek sayfa Kanal D'nin "Korkunç Bir Film"i göstereceğini yazdınız. Oysa film gösterilmedi. Sessizce nereye kayboldu?.. Neden bir açıklama yok? Hürriyet okuyucularına bunu açıklamanız gerekmez miydi?

Meziyet Z. TABAKOLU

TEMSİLCİNİN NOTU: Okurun eleştirisini Magazin Müdürü Selim Akçin şöyle yanıtladı: "Kelebek'in televizyon sayfaları, TV kanallarının gönderdiği akışa göre hazırlanmaktadır. KANAL D, o gün göstereceğini duyurduğu 'Korkunç Bir Film' adlı filmi, akşam saatlerinde değiştirdi. Kelebek Gazetesi gibi diğer bütün ilaveler de bu değişikliği sayfalarına giremediler. Hızlı bir rekabetin yaşandığı özel televizyonlarda, kanal yöneticileri bazen böyle değişiklikler yapıyor. Okuyucumuzun hassas tavrından dolayı kendisine teşekkür eder, TV yöneticilerinin de bu hassasiyeti göstermesini dilerim."


Polat’ın tuğrası

Gazetenizde 10 Şubat'ta yayınlanan ve Kurtlar Vadisi’nin başrol oyuncusu Necati Şaşmaz’ın ceketindeki tuğra şeklindeki "Mehmed Necati Şaşmaz" isminin "hattat Ali Alparslan’ın son eseri olduğu" yolundaki haber, yanlıştır. Önceki hafta kaybettiğimiz eşim Prof. Dr. Ali Alparslan ile tuğra biçimindeki bu çizimin hiçbir ilişkisi yoktur. Hattın "talik" denilen çeşidinde üstad olan merhum eşimin haberde sözü edilen tuğra ile yazı stili, yani teknik bakımdan alákası bulunmaması bir yana, asıl mesleği edebiyat tarihi profesörlüğü olan eşim hiçbir zaman tuğra çekmemiş, tuğra şeklinde isim yazmamış ve sipariş üzerine çalışmamıştır.

Ferihan ALPARSLAN

Başlığa eleştiri

GAZETENİZDE
28 Ocak'ta çıkan "Rekor Katliam" haberi ve başlığı, avcılara ve avcılığa karşı talihsiz, bilinçsiz ve kötü niyetli bir yaklaşım sergilemektedir. Tüm vergileri ödenmiş, izinleri alınmış, ruhsatlı kişilerin ruhsatlı silahla yasal çerçevede yaptığı, üstelik devletin bu hizmeti satarak, rehberlik hizmeti vererek para kazandığı ve kazanılan paranın doğal hayatı korumada ve yaban hayvanı üretmede kullanıldığı bir avcılık faaliyetine nasıl "Rekor Katliam" başlığı atılır? Katliam olduğuna neye göre karar verildi? Avcılığa karşı olabilirsiniz, en doğal hakkınız; ama bunu haber başlığı olarak veremezsiniz. Hani tarafsızlık ilkesi?

T.Murat GÜRGEN

gurgen@superonline.com


TEMSİLCİNİN NOTU: Haberin kullanıldığı "Gündem" sayfalarının yönetmeni Yazı İşleri Müdürü Doğaner Gönen, "Nefsi müdafaa ve vatan savunması dışında 'öldürmek' nedir? İzinli izinsiz, paralı parasız. Aç değil, muhtaç değil. Sırf zevk için. 'Rekor atış', 'Rekor boynuz', 'Dağ keçisine tek kurşun', 'Gurur pozu' başlıkları mı atsaydık? Evet her şey yasal; ama bu yetiyor mu? Bir canlıyı öldürmek nedir; katletmektir. 'Rekor Katliam' başlığı da haberin iki unsurudur. Rekor keçinin boynuzu, katliam da keçinin sonudur. Keçiyi öldürüp, parasıyla yaban hayatı korumayı da pek anlayamadım. Keçiyi sen öldürürsen, doğadaki kurt kuş ne yiyecek de, yaban hayatı nasıl korunacak?" diyerek başlığı savundu.

Ancak başlık atarken yorumdan kaçmak şart. Böylece yorumun getireceği tartışmalar da ortadan kalkar.


OKURLARIMIZDAN KISA KISA

ZEKİ YILDAN: Ben avukatım, rahip cinayeti için kullandığınız başlık, "Yine o bilinen provokatör" şeklinde. Yani bu ne demek? Nerede o bilinen provokatör. Politikacılar, bu gibi laflarla suçluyu yakalayacağına suçu birilerine atıyorlar, siz de böyle mi yaptınız? Biliyorsanız o provokatörü açıklayın.

SEMİH URERSOY: Ekonomi sayfanızda "Yabancı Sermaye Giderse Kur Kendini Ayarlar" başlıklı bir haberde 8-10 tane yazım hatası saydım. Hadi düzeltmen yok, yazım hatalarını önleyen bir yazılım da mı yok? Teessüflerimle.

TURHAN ÇAKIR:
Kurtlar Vadisi filmi günlerdir manşetinizde. Her gün reklamını yapıyorsunuz. Güzel bir iş olsa neyse. Yeter artık.

SEVGİM DENİZALTI: Rahibin katil zanlısı 16 yaşındaki bir çocuğu manşetten nasıl deşifre edersiniz? Fotoğrafını nasıl böyle basarsınız? Adını da verseydiniz, niye vermediniz? Adını vermeyi etiğe aykırı mı buldunuz yoksa?!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!