Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2003 01:54

Oydaşma nereden çıktı?

GEÇTİĞİMİZ günlerde manşette ‘‘oydaşma’’ diye bir kelime kullandınız. ‘‘Oydaşma’’ ne demektir? Kelime mi bulamadınız?

Oydaşma için Büyük Sözlük'te şöyle deniyor: Oydaş; hemfikir, muvafık, aynı görüşte olanların her biri.

TDK Türkçe Sözlük ise şöyle yazıyor: Oydaş; aynı düşüncede, aynı inançta olan, hemfikir: Örnek de vermiş. ‘‘Benimle oydaş olmayan gazeteci.’’ F.R.Atay.

Sözlükte ‘‘oydaşma’’ kelimesi olmayıp kullanılması yanlış değil, çok yanlıştır.

Hürriyet'in başlığını oluşturan bu kulak tırmalayıcı kelime, perşembe günü baş sayfada gözler önüne tekrar tekrar seriliyor. Şimdi zihinlerde bir çentik açan bu kelime, nasıl düzeltilecek? Merakla bekliyorum.

Harf İnkılabı (1928) yapıldıktan sonra, birçok yeni Türkçe kelime üretilmiş olup dilimize de yerleşmiştir. Ama bazı aydınların yalakalık derecesine varan gayretleriyle, icat ettikleri kelimeler gülünç olmuş, milletimizce benimsenmemiş ve unutulup gitmiştir.

Ayrı yazılan ‘‘de, da’’, ‘‘ki’’, ‘‘mi, mu’’ kaç kişi tarafından doğru yazılıyor? Hem de üniversite, yüksekokul mezunlarının çoğu nasıl yazılacağını bilmiyor. Böyle yanlışlıklardan çoktan vazgeçtik. Bari oydaşma vb. kelimelerle milletin aklını daha da karıştırmayalım.

Hassas olunacağı ümidiyle iyi dileklerimi sunarım.

Sacit RENDA

TEMSİLCİNİN NOTU

Oydaşma sözcüğü, Sayın Cumhurbaşkanı Sezer tarafından kullanıldı. Bu sözcüğü Sayın Sezer ilk kez, 1 Mart'ta tezkere reddedilmeden önce ABD Başkanı Bush'la yaptığı telefon görüşmesiyle ilgili açıklamada kullandı. Köşk'ten bu konuda yapılan açıklamada aynen şöyle denildi:

‘‘Dileğimiz olmamakla birlikte, son çare olarak bir askeri müdahale zorunluluğunun ortaya çıkması durumunda da bunun uluslararası yasallık ve oydaşma temelinde gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.’’

Hürriyet'te kullanılan haberin içeriğinde bu sözcük yine geçmişti. Çankaya'da hükümet ve askerlerin de katıldığı 12 Ağustos'taki zirveden sonra bir gazeteci, Çankaya Sözcüsü'ne Sezer'in ‘‘uluslararası oydaşma’’ konusundaki görüşlerini hatırlatıp, ‘‘konunun gündeme gelip gelmediğini’’ sordu. Sayın sözcü de bu konuda yorum yapamayacağını söyledi. Hürriyet muhabirleri ve düzeltmenleri, haberi yazarken, sözlüklerde ‘‘oydaşma’’ sözcüğünü aradılar, ancak okurumuzun da yazdığı ‘‘oydaş’’ dışında bir şey bulamadılar. Dolayısıyla bu sözcüğü gündeme Hürriyet getirmiş değil.



17 Ağustos depremi

17 Ağustos hepimiz için üzücü bir gündür. Bu günü unutkan olan bizlere ve yöneticilerimize, misyonunuz gereği kısa bir başlık altında değil de daha ayrıntılı şekilde hatırlatmanızı Hürriyet okuru olarak beklerdim.

Hakan ŞEKER

TEMSİLCİNİN NOTU

17 Ağustos Pazar günü, hem Hürriyet'in 1. ve 7. sayfalarında konu genişçe ele alınmış, hem de Pazar ilavesinde konuya tam sayfa yer verilmişti. Sanırım okurumuzun gözünden kaçmış.



Eğitim ekindeki vakıf üniversiteleri

28 Temmuz günü gazetenizle beraber ‘‘Eğitim’’ gazetesi ek olarak verildi ve bu gazetede üniversiteler ele alınmış ve incelenmiş. Ancak ilginç olan üniversiteler başlıklı bu gazetede bir tane bile devlet üniversitesine rastlanmıyor. 32 sayfanın tamamı ‘‘Vakıf Üniversitesi’’ denilen ve aslında özel üniversite olan okullara ayrılmış. Adaletsiz eğitim sisteminin birer parçası olan bu okullara gazeteniz tarafından bu derece önem verilmesi, bu okullardan alınan reklamlar haricinde gazetenizin tamamının bu üniversitelerle ilgili yazılara ayrılması, adil olmaktan ziyade bu okullara özendirici bir rol oynadığınız izlenimi veriyor.

Erkin Gözütok

Öğrenci-Kocaeli Üniversitesi


TEMSİLCİNİN NOTU

Eğitim ekini hazırlayan, gazetemizin eğitim muhabiri Nuran Çakmakçı, okurumuzun eleştirisi için şöyle dedi: ‘‘Okurumuz haklı, Eğitim ekinin tamamı vakıf üniversitelerine ayrıldı. Bu sektör içinde çıkan bir yayında sadece onlara farklı bir bakış açısı ile baktık. Ancak, yazılarda bu üniversiteler için bizim herhangi bir yorumumuz, hele özendirmemiz söz konusu değil.’’



Atatürk’ün gazi unvanı

11 Ağustos tarihli Hürriyet'te, tam da sizin köşenizin yanıbaşında, en altta, üstelik iki imzayla birlikte yayınlanan küçücük mü küçücük haberdeki büyük hatayı dikkatinize sunuyorum. Bu hatanın büyüklüğü, bence, aynı zamanda iki büyük gerçeği ortaya koymasından ileri geliyor:

Birincisi; genç meslektaşlarımızın kendi tarihlerinden bile haberdar olmadığını... İkincisi; gazeteciliğin birinci kuralı olan, ‘‘bilmediğin her konudan şüphe duyup ‘check' etme’’yi unuttuğunu...

Anafartalar Zaferi’nin 88. yılı dolayısıyla Hürriyet'te yayınlanan bu küçücük haberdeki büyük yanlış şu:

Mustafa Kemal Atatürk, ‘‘Gazi’’ unvanını, Conkbayırı'nda saatini parçalayan şarapnel parçasının isabeti nedeniyle değil, Sakarya Meydan Muharebesi'ni Başkomutan sıfatıyla idare etmesi ve muharebeyi kazanması sonucu aldı. TBMM, 19 Eylül 1921'de Mustafa Kemal'i ‘‘Müşir’’ (Mareşal) yaptı ve ‘‘Gazi’’ unvanı verdi.

Ben de bu tarihleri ayrıntısıyla ezbere bilmiyordum. Ansiklopediye baktım.

Yetkin İŞCEN

Gazeteci

TEMSİLCİNİN NOTU

Okurumuz çok haklı. DHA'nın bu haberini yazan muhabirler Erdem Sürek ve Ersan Küçükkuru, hatadan ötürü özür diliyorlar.



OKURLARIMIZDAN KISA KISA

M.DORUK PAMİR Geçenlerde manşetten verdiğiniz ilk bekár orgeneral haberi yanlıştır. İlk bekár orgeneral Salih Omurtak'tır. Lütfen biraz araştırın.

NECDET ENGİN Kişilerin özel durumlarını öne çıkaran haberlere geniş yer verilmesi yerine toplumun yaşamsal ve ekonomik sorunlarını içeren konuların bu çarpıcılıkta gazetenin kapak sayfasında yer alması, belli konularda kamuoyu oluşmasına yardımcı olacaktır. Görevinizin gereği de budur.

NURETTİN KAPTAN Bir daha Antep yazmayın. Yoksa, 6012 şehidin ruhu incinir, kemikleri sızlar. Gaziantep yazın. Gaziliği, bize Ata verdi. Yasayla kabul edildi. Hem de Ata sağken.

MEHMET GÜÇ Sevgili Hürriyet. Sen okumaya değer bir gazetesin. Bu kadronla gurur duy. Tarafsızlık ilkesinden ayrılma. Gençlik izinde.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!