Okulların emektarları

Güncelleme Tarihi:

Okulların emektarları
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2004 21:05

Onlar gençliklerinde hizmetli olarak işe başladıkları okullarda, yılllardır çalışıyor. Binlerce, hatta bazıları on binlerce öğrenciyi mezun etmişler. Kimi 50 yıldır, kimi 30 yıldır hizmet ettikleri okullarından kopup da emekli olmayı akıllarına bile getirmiyorlar. İşte, Vefa Anadolu Lisesi'nin 50 yıllık 'Osman Amcası' Osman Yurttaş, Pertevniyal Lisesi'nin 50 yıllık 'Cafer Amcası' Cafer Çokçeken, Nuri Akın Lisesi'nin 30 yıllık emektarı Ali Karataş ve Şehremini Lisesi'nin 27 yıllık emektarı Mehmet Çıvgınoğlu'nun hikayesi.

İstanbul’daki bazı liselerin öyle hizmetlileri var ki, çalıştıkları okullar neredeyse müdürlerinden çok onlardan soruluyor. Vefa Anadolu Lisesi'nin 50 yıllık 'Osman Amcası' Osman Yurttaş, Pertevniyal Lisesi'nin 50 yıllık 'Cafer Amcası' Cafer Çokçeken, Nişantaşı Nuri Akın Lisesi'nin 30 yıllık 'Ali Amcası' Ali Karataş ve Şehremini Lisesi'nin 27 yıllık 'Mehmet Amcası' Mehmet Çıvgınoğlu, yaşlarının ilerlemesine karşın, tarihlerine tanıklık ettikleri okullarında çalışmaktan vazgeçemiyor. Onlar artık, çalıştıkları okulların çınarları olarak görülüyor. Eski mezunların onlara şaşkınlıkla sordukları ortak soru ise, 'Hálá çalışıyor musun?' oluyor.

TATİLDE BİLE OKULDA

54 yaşındaki Mehmet Çıvgınoğlu Şehremini Lisesi'nde 27 yılını doldurmuş. ‘‘Müdürüme söz verdim, o burada olduğu sürece emekli olmayacağım’’ diyen Çıvgınoğlu, şunları söylüyor: ‘‘Burada mutluyum, mutlu olmasam zaten giderdim. Bir daha dünyaya gelsem yine bu okulda çalışmak isterim. Ama bir öğretmen, bir okul müdürü olarak. Ben hiç okumadan dışarıdan sınavla diploma aldım. Bizim memlekette okul yapıldığında 15 yaşındaydım. Okumanın da yaşı yok. Şimdi her şeyi okuyorum. Demek ki okusaymışım ben de bir yerlere gelebilirdim.’’ Çıvgınoğlu, tatil günlerinde bile mutlaka çalıştığı okula uğramayı ihmal etmiyor. ‘‘27 yıl bitti, keşke ömrüm olsa da 27 yıl daha çalışsam. İşimi o kadar çok seviyorum’’ diyor.

Okulu evim gibi seviyorum

57 yaşındaki Ali Karataş, 30 yıldır Nuri Akın Lisesi'nde hizmetli olarak çalışıyor. Bugüne kadar yedi müdür ve iki müdür vekiliyle çalışan Ali Karataş, 30 yıl boyunca okulun kaloriferinden bahçe düzenine, temizliğinden çaycılığına kadar farklı görevler üstlenmiş. Mezuniyet günlerinde okula gelen eski öğrencilerin, ‘Hálá çalışıyor musun?’’ diye hayretle sorduklarını anlatıyor.

Evli ve iki çocuk babası Karataş, 21 yıldır okulun bahçesindeki konutta kalıyor. Emekli olduktan sonra okulun önünden geçerken, yıllarının burada geçtiğini hatırlayacağını belirten Karataş, ‘‘Bu okulu kendi evim gibi sevdim, kendi evim gibi çalıştım’ diyor.

Karataş, eski öğrencilerle şimdiki kuşak arasında gözlemlediği farklılıkları şöyle anlatıyor: ‘‘Çocukların çalışma isteği yok gibi geliyor bana. Eskiden buradan mezun olanlar bir öğretmen kadar bilgili oluyordu. Öğrenciler artık ders mi çalışmıyor bilmiyorum. Eski öğrenciler saygılıydı, şimdi o kadar değil.’’

Uğur Dündar ve Müjdat Gezen’i kovalardım

72 yaşındaki Osman Yurttaş, 1953 yılından bu yana Vefa Lisesi'nde çalışıyor. Santral memuru olarak göreve başlayan ve uzun yıllar hizmetli olarak çalışan Yurttaş, şu an okulun çay ocağından sorumlu. 19 yıl önce, o dönemin müdürüyle kavga ederek emekli olan Yurttaş, okulundan ayrı kalmaya ancak 57 gün dayanabilmiş. Anlattığına göre, kavga ettiği müdür okuldan ayrılırken, tekrar işinin başına dönmüş.

Uğur Dündar, Tınaz Titiz, Cengiz Tuncer, Müjdat Gezen ve Kemal Sunal'ın 'Vefalı' olduğunu anlatan Osman Yurttaş, onlarla ilgili anılarını şöyle aktarıyor:

‘‘Uğur Dündar'la Müjdat Gezen'i çok azarlardım. Kemal Sunal'ı da çok kovaladım. Yaramazlık yapar, arkasından gidince de 'Amanın geliyor' der kaçardı. Onların sınıfı bir gün kapının arkasına sırayı dayayıp üstüne oturmuşlar. Hoca geldi, kapıyı açın dedik. Uzun eşek oynuyoruz deyip o dersi öyle kaynattılar. Ben okuldan ayrılacaktım. Kemal Sunal, Uğur Dündar'ı aramış. Kemal Sunal, 'O giderse biz okula gelmeyiz' demiş. En sonunda müdür kaçtı. Bana, 'Talebe seninle birlik, kimsenin gücü sana yetmez' diyorlar.’

Geçtiğimiz aylarda eşi vefat ettiğinde, okul müdürüne ‘‘Ben artık çalışamayacağım, bardaklarımı toplayıp gideceğim’’ diyen Yurttaş, kendisinin nasıl ikna edildiğini şöyle anlatıyor:

‘‘Müdür Bey, 'Delirdin mi Osman' dedi, gözü yaşardı. Telefon edip, 'gelmezsen evi basar seni çıkartırız' dediler. Beni çok seviyorlar, ben de onları seviyorum. Yalan yok şimdi. Burada çalışmaktan mutluyum. Kimseden kötü, kırıcı bir söz duymuyorum. Ben olmazsam bu okul tımarhane. Gidersem ne olacak, ben onu düşünüyorum. Müdüre de gidin sorun, aynen böyle der.’’

Vefalıların Osman Amca'sının bir özelliği de, sevdiği insanlara kristal bardakla çay getirmesi. Sol elinin baş parmağına kanser teşhisi konulan Yurttaş, ‘‘Ben parmaksız kahveyi nasıl götürürüm’’ diyerek parmağını kestirmediğini anlatıyor.

Öğrencilerin paçasından

tonla tabanca çıkarırdım

Pertevniyal Lisesi'nin 50 yıllık hizmetlisi 70 yaşındaki Cafer Çokçeken, 'okulun çınarı' olarak nitelendiriliyor. 1961 yılına kadar hademe olarak çalışan Çokçeken, emekli olduğu 1986 yılına kadar da temizlik amirliği yapmış. Daha sonra da Pertevniyal Eğitim Vakfı çalışanlarının ‘‘Senden daha iyisi yok, geri gel’’ sözleri üzerine işinin başına dönmüş.

Pertevniyal Lisesi'nin Cafer Amcası, 1953 yılının Pertevniyal Lisesi'ni ‘‘Bayrampaşa'dan buraya faytonla gelirdik. Buralar çamurdu. Kalorifer yoktu, sobaları yakmak için sabah 5'te gelirdik. Sıralar bambudandı’’ sözleriyle anlatıyor.

Bazı öğrencilerin, Pertevniyal'den mezun olanların anne-babalarının kendisini tanıdığını söylüyor. Okulun şu anki müdürünün de bu okuldan mezun olduğunu belirten Cafer Çokgeçen, okuldan mezun olup, öğretmenliğini orada yapıp emekli olanların bulunduğunu söylüyor. Sağlığı izin verdiği sürece işinin başında olacağını anlatıyor:

‘‘Eski mezunlar, 'Biz geldik burada okuduk, mezun olduk, doktor olduk, profesör olduk, sen hálá burdasın' derler. Ben de gurur duyarım. Hiç ihtiyarlamadığımı söylüyorlar. Ben kimleri mezun ettim. Beş bin öğrenci vardı eskiden, sabahçı-öğlenci. Her şey benden sorulurdu. Biz çok çektik burada.’’

Cafer Çokçeken, 1980 öncesinde yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor:

‘‘O zamanlar, tonla tabanca çıkarırdım öğrencilerden. Ensesinden, paçasından... Bir gün Vefa Lisesi'nden altı öğrenci geldi, doğrudan müdürün odasına girdiler. Müdürün ağzına tabancayı dayadılar. Ben de girdim odaya, 'önce beni temizleyin, burada sorumlu benim' dedim. Ondan sonra bırakıp gittler.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!