Neden Cumhurbaşkanı değilsiniz?

Güncelleme Tarihi:

Neden Cumhurbaşkanı değilsiniz
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2000 00:00

Haberin Devamı

Hayatımın mücadele içinde ve hapislerde geçtiğini dinleyen öğrencilerden biri sordu...

Mihri Belli, 15 gün kaldığı Küba'da çeşitli konferanslar verdi. Üniversite öğrencileri onun sosyalist fikirleri ve çalışmaları nedeniyle 10 yıl cezaevinde kaldığını öğrenince çok şaşırmışlar. Hatta biri sormuş. ‘‘Öyleyse neden sizi Cumhurbaşkanı yapmıyorlar?’’. Mihri Belli de Küba devletinin, ABD'nin müttefiki Türkiye'yi dost görmelerine şaşırmış.

Cienfuegos'ta bizi karşılayan ICAP görevlisi bayan Mirtha oldu. Kırklarında sevimli bir kadın. ‘‘Amigos para siempre’’ türküsündeki gibi sonsuzluğa kadar sürecek dostluklar kurabileceğin bir insan Mirtha. İnsanları seviyor. Görevini seve seve coşku ile yapıyor. Ayrılırken bana ‘‘Kendine iyi bak. Bu dünyanın senin gibilere ihtiyacı var’’ diyor. Böbürlenecek bir övgü. Gel gelelim şu kahpe dünya bir türlü o gereksinimi dışa vurmuyor.

Cienfuegos'ta Devrim Gazileri'yle söyleşide olsun, Cienfuegos Üniversitesi'nde öğrencilerle, Havana Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eğitim görevlileriyle söyleşilerde olsun, Havana'da Avrupa Üzerine Araştırmalar Merkezi'ndeki konferansta olsun, söze dinleyicileri Kurtuluş Savaşımız üzerine bilgilendirmekle başladım. Bu gerekliydi. Çünkü kültürlü kimseler olmalarına karşın dinleyenlerin bu konuda pek az ya da hemen hemen hiç bilgileri yoktu. Bu onların kabahati değildir. Çünkü herşeye karşın Küba da Batı uygarlığının bir parçasıdır ve tarihi konusunda özellikle Doğu halklarının tarihi konusunda maksatlı olarak piyasaya sürülen dezenformasyonun hedefi olabilmektedir.

İLK KONFERANS

Cienfuegos Üniversitesi'nde öğrenciler değişik konularda sorular sordular ve yorumlarda bulundular. Biri, her an saldırı tehditi altında bir ülke olarak Küba'nın savunması hakkında ne düşündüğümü sordu.

Savunmanız konusunda fazla fikrim yok dedim. Benim yok ama herhalde Amerikan savunma uzmanları bu konuda derin bilgi sahibidirler. Bir süre önce Amerikan basınında okudum. Gazeteciler ve uzmanlar, aralarında Küba'nın durumunu tartışıyorlar. İçlerinden biri, yüksek rütbeli bir uzmana soruyor. ‘‘Nikaragua'da kontraları desteklediniz, o rejimi yıkmak için türlü yöntemler uyguladınız ve başardınız. Küba'da neden aynı yöntemleri uygulamıyorsunuz?’’

Savunma uzmanının yanıtı şu: ‘‘Küba başka. Küba'da sonuç almak için en az 100 bin Amerikan askerinin ölmesi gerek.’’ Evet, Küba'yı uydu ülke durumuna sokmamalarının nedeni kolay yutulur lokma olmayışıdır.

Öğrenciler kim olduğumu merak ediyorlardı. Çok kısa yaşam öykümü anlattım. Amerika'da Mississippi zenci tarım emekçileri arasında sonra da San Francisco liman işçileri arasında çalıştığımı, Türkiye'ye döndüğümde illegal Komünist partisi safında yer aldığımı, toplam 10 sene hapis yattığımı, Yunan içsavaşına gerilla kumandanı olarak katıldığımı, ömrümüzün zindanlarda, sürgünlerde geçtiğini anlattım.

ŞAŞIRTAN SORU

Öğrencilerden biri safça bir soru sordu: ‘‘Madem böyle bir yaşam sürmüşsünüz, neden sizi Cumhurbaşkanı seçmediler?’’ Delikanlı kendi ülkesinde iktidarın başında olanların, Castro'ların Guevara'ların yaşam öyküsüne bakıyor, ona göre yargıya varıyordu. Ne bilsin ki bizim gibi ülkelerde bizim gibiler değil cumhurbaşkanı, çöpçü bile olamazlar.

Devrim Gazileri'yle buluşmamızda söyleşiden önce kendilerine yarım saatlik bir videoband seyrettirdim. 1992 yılında İsveç devlet televizyonu Sevim ve benimle bir mülakat yapmıştı. Dört saat sürmüştü. Yanımda getirdiğim parça, Yunan içsavaşına ve Dev-Genç döneminden sahneler üzerine benim yorumumu içeriyordu. Havana'dayken KKP Merkez Komitesi'nde bu videobandın kopyasını çıkardılar.

Matanzas'tan Cienfuegos'a giden dört beş saatlik yolda şeker kamışı tarlaları, limon portakal bahçeleri ve hindistan cevizi ağaçları gördük. Ama ne buğday tarlası gördük, ne pamuk ne de patates. Tahıl bu iklimde yetişmiyor. Pamuk tarımı olmadığına göre sözü edilecek tekstil sanayii de yok. Mirtha'ya herkesin giyim kuşamı yerinde. Nasıl sağlıyor millet bunu? diye soruyoruz. ‘‘O bir mucizedir. Nasıl oluyor, benim de aklım almıyor’’ diyor. Tabii Küba koşullarında bu sorunu halletmenin pek güç olmadığı bir gerçek. Genç kızlar bir açık bluz ve bir mini etek uydurdular mı iş tamam. Parti merkez komitesinde olsun, Dışişleri Bakanlığı'nda ya da üniversitelerde ceket giymiş kimse görmedik. Ocak şubat ayları kış ortası sayılırdı. Gündüzleri ısı 25 dereceydi.

Havana'da Komünist Partisi Merkez Komitesinde ve ardından Dışişleri Bakanlığı'nda Kübalılar'ın Türkiye konusunda söyledikleri bizim için sürpriz oldu. Küba'nın iktidar partisinin adamları ve Kübalı diplomatlar, Türkiye'den dost ülke olarak söz ediyorlardı. Şaşılacak şey değil mi?

Ama bunun bir sebebi vardı. 1996'da Birleşmiş Milletler Genel Assamblesinde Türkiye, ABD'nin Küba'ya uyguladığı ablukanın kaldırılması kararına çoğunluk ile birlikte olumlu oy vermişti. 1999 Martı'nda Cenevre'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 55. toplantısında da Yunanistan dışında bütün Avrupa, Küba'da insan haklarının çiğnendiği yolundaki Amerikan karar önerisi lehinde oy kullanırken, Türkiye çekimser kalmıştı. Ayrıca Türkiye, ambargo mambargo takmıyor, Küba ile ticari ilişkilerini sürdürüyordu. HABİTAT toplantısı dolayısıyla Türkiye'ye gelen Fidel Castro, büyük itibar görmüştü.

Dışişleri Bakanlığı'nda bizi karşılayan heyetin başındaki diplomat, büyükelçi Fermin Rodrigues, ‘‘ABD bizi dünyadan tecrit etmek için elinden geleni yapıyor. Türkiye ise bizimle normal diplomatik ve ticari ilişkileri sürdürmekle kalmıyor, zaman zaman BM'de bizi hedef alan ABD önerilerine karşı çıkıyor. Bu bizim için çok önemlidir. Son zamanlarda işadamı ya da devlet görevlisi olarak Küba'ya gelenler arasında en kalabalık grup Türkler'dir. Bizim Türkiye ile bir sorunumuz yok. Ticari ilişkilerimizi daha da geliştirmeye kararlıyız.’’

GÖNÜLLÜ DOKTORLAR

Avrupa Üzerine Araştırmalar Merkezi'ndeki konferans, Türkiye'de marksist hareketin tarihi ve Küba Devrimi'nin etkileri idi. Küba Devrimi'nin Türkiye solu üzerinde hem olumlu, hem olumsuz etkileri olduğuna işaret ettim.

Havana'da Tıp Bilimleri Enstitüsü'nü gezdik. Aile hekimleri burada eğitim görüyorlar. En yüksek düzeyde tıp eğitimi görmelerinin karşılığı olarak kendilerinden istenen yoksul halka hizmet götürmeleri, onlarla bağlar kurmaları.

Bir pano, Küba patentli ilaç ve aşıların listesini veriyor. Küba, bu alanda da başarılı.

ŞOFÖR İBRAHİM

Havana otobüs terminalinde bizi Mirtha ile kocası Georges karşıladı. İkisi de ICAP görevlisi. Cienfuegoslu Mirtha'dan yeni ayrılmıştık. Şimdi Havanalı Mirtha bizi teslim alıyordu. Otuzlarında uzun boylu bembeyaz tenli sarışın güzel bir kadın. Kısa zamanda birbirimizi tanıdık ve dost olduk.

Havanalı Mirtha başkentte devlet adına protokol sorumlusu gibi bir görevi yerine getiriyor. Kocası Georges güler yüzlü şakacı, yakışıklı bir genç adam. Hep birlikte Enternasyonal Demokratik Kadınlar Federasyonu'nun lojmanına gittik, yerleştik. Havana'nın elçilikler semtindeydi. Okyanus bize 100 metre uzaklıkta.

Tercümanımız Giselle ile ertesi gün tanıştık. Karaderili filinta gibi bir genç kız. İngiliz filoloji öğrencisiymiş. İngilizce'ye tam hakim. Şoförümüzün adı İbrahim. Abraham mı diye soruyorum. ‘‘Hayır İbrahim’’ diyor. Babasının adı da İbrahim'miş, kendisinin de. Oğlunun adını da İbrahim koymuş. Müslüman mısın? diye soruyorum. Gülüyor. Hıristiyan mısın? Gene gülüyor. Din ile alışverişi olmadığı belli. Dedesi ya da onun babası buralara bilmem hangi Arap ülkesinden gelmiş olsa gerek.

ESENYURT’TAN AÇIKLAMA:

Sosyalist hareketin öncülerinden Mihri Belli, Küba yazısında Havana’da gördüğü Atatürk heykeli karşısında çok duygulandığı belirtiyordu.Küba’ya kadar giden her Türk vatandaşının gurur ve takdirle seyrettiği, Kurtuluş Savaşı’nın ve Türk devrimlerinin kahramanı Mustafa Kemal’in heykeli Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan tarafından gönderilmiş, Küba resmi makamlarınca bulunduğu yere dikilmiştir.Gerek Fidel Castro’nun gerekse Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlık için devrim yapan antiemperyalistler olduklarını söyleyen Gürbüz Çapan çağdaş şehirciliğin en güzel örneklerinden biri olan Esenkent’e de Latin Amerika’nın halk kahramanı Jose Martin’in büstünü diktirmiştir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!