Muhsin Ertuğrul masasının başındaydı

Güncelleme Tarihi:

Muhsin Ertuğrul masasının başındaydı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2005 00:00

MUHSİN ERTUĞRUL'u çok az gördüm, birlikte geçirdiğim en uzun zaman, "Bir Sanatçının 24 Saati" röportajını yaptığım saatlerdi. Hiç kuşkusuz, kitaplarını okudum, Şakir Eczacıbaşı'ndan birçok anısını dinledim.TÜRVAK'ta Muhsin Ertuğrul köşesini gezerken, bir sanatçının kimliğini yaratan küçük ayrıntıların önemini bilmem kaçıncı kez fark ettim. Daktilosu, iskemlesi, elbiseleri, şapka ve bastonları, isminin, soyadının baş harfleri işlenmiş şapkaları, mendilleri. Eşi Devlet Tiyatrosu ve Opera sanatçısı Handan Uran Ertuğrul bağışlamış bunları. Sanatçı eşleri sanatçı olunca, onların inceliği sayesinde nice belgeyi, bilgiyi görebiliyoruz.* * *İLK sorum şu oldu beni gezdirenlere: Kitaplığınız nerede? Ulvi Uraz'ın adı verilmiş kitaplığa. Piyanist eşi Selçuk Uraz bağışlamış.Fuat Özkınay Sinema Makineleri Salonu, öğrencilerin, sinemacıların, teknolojiye meraklı olanların uzun süre inceleyeceği bir salon.Lütfi Ö.Akad Sinema Salonu'nda; çocukluğumun kömürlü sinema makinelerinden bugüne gelişin öyküsü makinelerde okunuyor.Adnan Öztrak Televizyon Salonu'na adım attığımda, geçmişteki radyo aletleriyle, pikaplarla karşılaştığımda, sessiz dostlarıma gülümsedim. Onlar yıllarca benim sesimi başkalarına ilettiler.Kayıtların yapıldığı Ampex teypler, herkesin elinde makara odadan odaya koşuşturmalar, televizyonun o yorucu, ayrıntılı çekimine karşılık, her şeyi bir Nagra teybe konuştuğumuz radyolu günler. Ve dostum RCA marka mikrofonlar.Sinema ve tiyatro dünyasından, kimi aramızdan ayrılan kimi bugün de sahnede, ekranda ya da beyaz perdede gördüğümüz aktörler, aktrisler... Siyah-beyaz fotoğraflarına bakarken, adeta varolanlarla selamlaştım.Çoğunu film kareleri ya da tiyatro sahnelerinden anımsıyorum. Fotoğraflarına baktığımda, onları birden hatırladığım roldeki kostümü giydirerek gözümün önünde canlandırıyorum.Sinema, tiyatro dünyasına emek veren bütün adların fotoğrafları, afişlerini gördükçe bugünle dün arasındaki köprünün üstünde yürüyorum.Canlandırılmış bir sinema, tiyatro tarihini yeniden yaşıyorum.* * *TÜRVAK-Türker İnanoğlu Vakfı Sinema ve Televizyon Müzesi'ni gezdim cuma günü, öğrencilerin sorularını yanıtladım. Yukardaki satırlarda izlenimlerimi aktardım.Belgelerin, bilgilerin, sanatçı eşyasının kuşaktan kuşağa devredilebilmesi için müzelerin, özel meslek müzelerinin önemini hep savunurum.Vakfın kurucusu ve başkanı Türker İnanoğlu, 50 yıllık sinema deneyimlerini, gördüklerini, yaşadıklarını gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla bu müzeyi kurmuş.İki kattan ibaret müze büyütülüyor. İnanoğlu, Beyoğlu'nda satın aldığı büyük bir binaya taşıyacakmış müzeyi. Çünkü sergilenenlerin beş misli yersizlikten depolarda duruyormuş.Ne güzel. Sinemadan aldığını, sinemaya veren bir anlayış.TÜRVAK kitaplar da çıkarıyor. Biri Giovanni Scognamillo'nın hazırladığı, Türker İnanoğlu'nun otobiyografik kitabı Bay Sinema (Doğan Kitap), İnanoğlu'nun hazırladığı 5555 Afişle Türk Sineması (Kabalcı Kitabevi). Baha Gelenbevi, Osman F. Seden, Türkiye'de Müzikal ve Operetler kitapları da yayına hazırlanıyor.* * *ÖZEL müzeler; bizim sanat, edebiyat tarihimizin en önemli durakları.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!