Mimari siyasetin aynasıdır

Güncelleme Tarihi:

Mimari siyasetin aynasıdır
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 1998 00:00

Haberin Devamı

Ahmet Vefik Alp, adını mimarlıktaki uluslararası başarılarıyla duyurmuş ve bundan önceki yerel seçimlerde belediye başkanlığı için aday olmuş bir İstanbullu. ‘‘Bir toplumun ulaştığı medeniyet seviyesi, şehirlerinin geldiği noktayla yani mimarisiyle doğru orantılıdır’’ diyerek başlıyor konuşmaya Mimar Ahmet Vefik Alp. O'na göre, şehirciliğin en temel unsuru olan mimarlık bir toplumun röntgenini çekiyor: ‘‘Toplumların yaşam biçimleri, kültürleri, hareket tarzları, alışkanlıkları her şeyi aslında o toplumun mimarisiyle açıklanabilir.’’

En önemli meslek

‘‘Hayatımızın yüzde 95'i mimari mekanlar içinde geçmekte. İnsanlar güzel mekanlarda mutlu olurlar. Çirkin mekanlar içinde ise mutsuzdurlar. Dünyanın en önemli mesleği tıp diye iddia edilir ama tıp, sadece kısa dönem aralıklarında marifetlerini sergiler. Oysa mimarlık insanlar üzerindeki etkisini yarattığı mekanlarla her zaman canlı tutar. Bu yüzden mimarlık bence mesleklerin en önemlisidir.’’

Bugün Türkiye'de şehir planlamacılığı alanında en fazla tartışılan konuların başında mimarinin siyasetle olan ilişkisi geliyor. Alp, mimarinin gündelik hayatla kurduğu ilişkiler içerisinde belki de en güçlü bağın siyasetle olduğu düşüncesinde: ‘‘Mimarlık ve siyaset arasında birebir ilişki vardır. Mimari siyasetin aynasıdır. Eğer Ankara'da politika yozlaşmışsa, işler sarpa sarmışsa bu İstanbul'un veya başka bir kentin mimarisine de olumsuz yönde yansır. Cumhurbaşkanı’na, imar izni olmayan yerlere temel attırırlarken kimse bizden mimari bir mucize beklemesin.’’

Yedi kocalı kent

İstanbul'un sorunları o kadar çok ki, Alp ile daha önce dile getirilmeyen önerileri de konuşuyoruz. Alp İstanbul'u önce tarif ediyor ve en yüzeysel şekliyle iki maddede yapılması gerekeni aktarıyor: ‘‘Ben İstanbul'u yedi kocalı Hürmüz'e benzetiyorum. Çünkü, İstanbul'u şu anda kimin idare ettiği belli değil. Vali mi, belediye başkanı mı, garnizon komutan mı, yoksa müftü mü...? İstanbul'un çok yönlü sorunlarını çözümlemek için iki ön şart gerekir. Birincisi şehrin idare yetkisini bir elde toplayıp göçü durdurmak, ikincisi kıtalararası transit geçişi kent dışına çıkarmak.’’

Alp, İstanbul'un sorunlarına çözüm aramanın en temel kuralı olduğuna inandığı ilkesini de açıklıyor: ‘‘İstanbul'u kurtarmaya çalışırken, İstanbul haritası üzerinde çözüm üretemezsiniz. Önüne Türkiye haritasını alıp öyle düşüneceksin. Hatta bir Ortadoğu haritası bulacaksın ve şimdi ne yapılabilir, diyeceksin.’’

Otoyollu tüp geçit İstanbul’u kurtarır

Ben İstanbul için bugün hissettiklerimi Mısır için de hissettim. Önce Piratmitleri gördüm sonra Kahire'nin içine girdim ve içim sızladı. Bir kaos, bir felaket, herşey bir ucube. Fakat İstanbul'dan da beter diyemedim. Sadece bize yaklaşmışlar

diye düşünebildim. Suudi Arabistan'da bile imar izni verilirken, yolları yapılır, elektriği döşenir, hatta su saati bile konulur, sonra bina yapılır. Ama İstanbul'da bugün inanılmaz bir toprak yağması ve bir şehircilik katliamı yaşanıyor. Bugün tüp geçit projesinde gelinen son nokta arabaların geçemeyeceği sadece raylı sistemin olacağı bir sistem. Aynı Taksim-Karaköy metrosu gibi olacak. Yanına bir tüp daha yapın arabaları da geçirin, dedim dinleyen yok.

Teknik imkan yok diyorlar. Halbuki ben tarif ettiğim şekilde bir tüp geçidin aynısından Hong Kong'da geçtim. Tüp geçitten arabaların geçmesi stratejik açıdan da önemli. Eğer araba trafiğini sadece köprülerden verirseniz olası bir savaş anında iki yakanın bağlantısı daha ilk dakikada kesilir. Şehirleri yok eden paniktir. Böyle bir durumda da

millet şehirde birbirini keser. Tüp geçitin ise tahrip edilmesi güçtür. Ama maalesef kimse beni dinlemiyor.

Lafımın dinlenmesi için, herhalde sakal veya bıyık bırakmam lazım.

İstanbul’u ilkellik sardı

İstanbul trafiğinin sıkışmasında bugün en büyük neden, İstanbul'dan geçen transit araçlardır. Kamyonlar, turistler, Ortadoğu yolcuları hep İstanbul'dan geçmek zorunda. Bu araçları Avcılar'dan alıp iki adanın üstünden geçirdikten sonra Darıca'dan çıkartacağız. Yaklaşık 40 km uzunluğunda bir yüzer otoyol olacak. Aralarda Marmara Denizi üzerindeki Adalar'dan da destek alacağız. Üstelik bu projenin İstanbul'a hiçbir maliyeti yok. Yap işlet devret modeli sayesinde projeyi bedavaya getireceğiz. 2 milyar dolara mal olacak ve 3 sene sürecek ama sonra en fazla bir senede kendini amorti edecek. Bahse girerim, geçiş ücretini 100 dolar yapsam yine de bu yol tercih edilir. Şehrin içinden geçseler daha çok kaybederler de ondan. Bu proje Türkiye'ye Avrupa Birliği'nin

kapılarını da açar.'' İstanbul'un ulaşımı, şehri teğet geçen yollar yerine şehrin içinden halkalar yaparak geçen yüzük yol dediğimiz yollarla rahatlatılır. Köprüde para verme işleminde yaşananlar ilkellik. Oraya bir sepet koymak yerine o kadar kişiyi

istihdam edip, yarım saat paraüstü saya saya gişeden araç geçiriyorsunuz. İstanbul'da ilkellik bütün şehri sarmış durumda.''

1994 seçimlerinde MHP'den aday olan Ahmet Vefik Alp, önümüzdeki yerel seçimler için hem eski partisinden hem de DYP'den teklif almış. Ama eğer önümüzdeki seçimlere girip kazanır ve İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı olursa parti tanımayacağını da ilan ediyor.

Alp, cami mimarisinde taklit anlayışını eleştiriyor. Bugün

yapılan işlerin taklitten ileri gidemediğini savunuyor. Mimar Sinan'ın eserlerine benzemedi mi camiden sayılmıyor’ diyor, Alp. Nitekim Tokyo'da yapılmak üzere Alp'ten istenen bu camii Mimar Sinan'ınkilere benzemiyor diye kabul edilmemiş.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!