Meclis'te tarihi Kıbrıs oturumu

Güncelleme Tarihi:

Mecliste tarihi Kıbrıs oturumu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2004 00:00

Ankara'da tek konu Kıbrıs. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ada'ya dönerken, Çankaya'dan gelen davet üzerine Ankara'ya uçtu. TBMM Kıbrıs gündemiyle toplandı. Dışişleri Bakanı Gül, Annan Planı'nın ayrıntılarını anlattı. CHP tepki gösterdi.Başkent Ankara'a Kıbrıs'a kilitlendi. Meclis, Kıbrıs gündemiyle toplanırken, gözler Denktaş'ın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer  ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile yapacağı görüşmelere kilitlendi. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, bu sabah İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Lefkoşa'ya giderken, son anda fikir değiştirdi ve Ankara'ya uçtu.   TBMM GÜNDEMİ : KIBRIS Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu da Kıbrıs gündemiyle toplandı.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Grubunda yapktığı konuşmada “Güney Kıbrıs Rum tarafının Annan Planı'na 'hayır' demesi halinde zor durumda kalacaklarını” söyledi.  Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Genel Kurul'da plan hakkında milletvekillerine bilgi verirken, Kıbrıs sürecini anlattı. Ortadaki anlaşmayı “iyi” diye nitelendiren Gül, uluslararası anlaşmalarda taviz de verileceğini, taviz de alınacağını bildirdi.  Gül, Kıbrıs Rum yönetiminin İsviçre'deki müzakerelerde uzlaşmaz tutum sergilediğini belirterek, ''Türkiye olarak işleri orada bırakabilirdik. Ama Kıbrıslı Türklerin geleceğini düşündüğümüz için müzakerelerin devamının daha doğru olacağı kanaatine varılmıştır'' dedi.    Hükümet olduklarında Kıbrıs Rum kesiminin Ada'yı temsilen 1 Mayıs 2004'te AB'ye tam üye olmasını durdurmanın mümkün olmadığını gördüklerini anlatan Gül, 1995 yılında Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği anlaşması yapılırken ''Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesi karşılığında Rum Kesiminin AB'ye tam üyelik sürecinin kabul edildiğini'' belirtti.    TÜM İMKANLAR DEVREYE SOKULDU Gül, isviçre'deki görüşmelerle ilgili olarak şunları söyledi: ''Burada keskin müzakereler olmuştur. Bu müzakerelerde heyetimiz büyük gayret göstermiştir. Sonuç almak için diplomasinin bütün imkanları devreye sokulmuştur. İsviçre'den önce Türkiye, BM, ABD ve İngiltere nezdinde yoğun bir çalışmaya girmiştir, tezlerini anlatmıştır, bu tezlerin sağlanması için destek istemiştir. Rum tarafısonuna kadar uzlaşmaz bir tutum izlemiştir. Rum yönetimi sonuna kadar masadan ayrılmak için fırsat aramış; Türk tarafı ise anlaşma ortaya çıkartabilmek için öncelikleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu öncelikleri herkese sonuna kadar anlattık.   RUMLAR SON DAKİKAYA KADAR UĞRAŞTILARNeticede taraflar arasıda bir uzlaşma olmamıştır. Son dakikaya kadar Rum tarafı bu işin orada kalması için açık gizli her türlü teklifi yapmıştır. Türkiye açısından orada işleri bırakmak mümkün olabilirdi ama Kuzey Kıbrıs Türklerinin geleceğini düşündüğümüz için müzakerelerin devamının daha doğru olduğu kanaatine varılmıştır. Bu öneri dile getirilmiştir.   Rumların bütün amacı, 1 Mayıs'ta AB'ye girmektir. 1 Mayıs'ta AB'yetek başına girdikten sonra rahat nefes alacakları ve çok rahatlayacaklarına inanmaktadırlar. Türkiye ve KKTC heyeti olarak müşterek alınan kararla, buna fırsat verilmemiştir.'' Sonuçta Annan Planı üzerinde değişiklikler yapıldığını belirten Gül, ''Bu değişikliklerle ortaya yeni bir Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti çıkmaktadır'' dedi. Gül, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin oluşumu konusunda Genel Kurul'a bilgi de verdi.    METNİN İÇERİĞİNİ BİLMEDEN ONAY İSTİYORLAR CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP milletvekillerini eleştirdi. Öymen, "Başbakan Erdoğan, dokuz bin sayfalık metnin içeriğini bilmemesine rağmen, bizden de onay vermemizi bekliyor" dedi. TBMM'de süren Kıbrıs  görüşmelerinde söz alan CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Burgenstock'ta ortaya çıkan metnin henüz tam olarak okunmadığını ve bu yüzden neleri kapsadığının bilinmediğini söyledi. Öymen, "Son 30 yılın en önemli dönemecine girdik. Tarafların üzerinde mutabık olmadığı bir metin, her iki tarafında onayına sunuluyor. Biz bu yöntemi doğru bulmuyoruz. Bu yöntemin dünlyada bir örneği yok" dedi. CHP Grubu adına söz alan Öymen, Kıbrıs'ta  "özel" bir durum uygulandığını belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü: , "Son sözü kendimizi söylemeliydik. BM Genel Sekreteri'ne tam yetki vermek, kendimize saygısızlıktır.  Kendisine saygısı olan ülkeler, son sözü kendileri söylerler. Diplomasiyi bilenler,  uluslararası sözleşmelerin böyle yapılmadığından haberdardır. Yapılması gereken, önce iki devletin bir metin üzerinde anlaşmasıydı. Ancak bu süreç Kıbrıs'ta tersine işledi. Hükümetler yerine, yetki halka bırakıldı. Hükümetlerin  iradesi yok sayıldı..." Sözlerini, "Biz bunu yadırgıyoruz" şeklinde sürdüren Öymen, üzerinde uzlaşmaya varılmamış bir metnin Kıbrıslı Türklere dayatıldığını savundu. Dokuz bin sayfalık metni ve ayrıntıları  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'li vekillerin de okumadığına dikkat çeken CHP'li Öymen, diplomasiden de örnek verdi. Diplomatik çevrelerde "Şeytan ayrıntıda gizlidir" sözünün geçerli olduğunu belirten Öymen, Başbakan'ı da uyardı.  "Ayrıntı" denilerek üzerinde durulmayan çeşitli konuların bir süre sonra "sorun yaratacağı"nı belirten Öymen, yanlıştan dönülmesini istedi.  "Yıllardan bu yana zulüm ve katliama uğramış" bir halkın kaderinin çizildiğini savunan Öymen, "Bu dokuz bin sayfalık belgeyi hepimize getirin, önce Kıbrıslı Türkler okusun ve kararlarını öyle versinler. Onlara da bu belgeyi okutmadan onay verdirmek istiyorsunuz" dedi.  Öymen, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı metin onaylandığı taktirde, yarın Kıbrıs'la kıta sahanlığı konusunda da çeşitli sorunlar yaşanacağını sözlerine ekledi. CHP'li Öymen, bir saati aşkın süren konuşmasında, AKP'nin "sorunu çözüyoruz" derken, "çözülme"ye uğradığını da belirtti. AĞAR: HÜKÜMET YANLIŞ POLİTİKA İZLİYORDYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Türkiye'nin Kıbrıs gibi milli bir davada hükümetin yanlış politika izlemesi nedeniyle ilk kez ortadan ikiye ayrıldığını ileri sürdü.  Ağar, Hükümetin, Kıbrıs konusundaki son gelişmelerle ilgili olarak TBMM Genel Kurulu'na bilgi vermesinden sonra şahsı adına yaptığı konuşmada, bugüne kadar görev yapan hükümetlerin ve TBMM'nin, AB ve Kıbrıs konusunda önemli görevler üstlendiğini ve bu tür milli davalarda mutabakata dayalı politikaların izlendiğini söyledi.  Kıbrıs konusunda sorumluluğun hükümette olduğunu ifade eden Ağar, ''Tarih bizi eteklerimizden çekiştiriyor ama iktidarı daha ziyadesiyle'' dedi. Kıbrıs müzakereleri sırasında yaşanan gelişmelerin bugüne kadar hep büyük başarılar olarak ortaya konduğunu belirten Ağar, gelinen noktada büyük başarıların değil uzlaşmazlığın ortaya çıktığını savundu.  Rum tarafının Annan Planı'na büyük çoğunlukla hayır diyeceği yolunda izlenimler ortaya konduğunu belirten Ağar, ''Kısa bir süre sonra plana ne diyeceklerini hep birlikte göreceğiz''dedi. Annan Planı ile Kıbrıs'ta iki kesimliliğin ortadan kaldırıldığını ve Türk askerinin varlığına son verildiğini kaydeden Mehmet Ağar, hükümetin görüşmelere hazırlıksız olarak katıldığını ve gelinen noktada Kıbrıs'ın devredilme tehlikesi ile karşı karşıya kalındığını ileri sürdü. DYP Genel Başkanı Ağar, TBMM'nin, Kıbrıs görüşmelerine devam etmesi ve KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın feryatlarına yanıt verilmesi gerektiğini belirterek, ''Hükümetin sırtında tarihi bir sorumluluk vardır''dedi. ÇELİK: ELDE EDİLEBİLECEK EN İYİ STATÜAK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda masada elde ettiği kazanımın şu ana kadar elde edilmiş ve bundan sonra elde edilebilecek en iyi statü olduğunu söyledi.   TBMM Genel Kurulu'nda Hükümet'in Kıbrıs konusundaki gelişmelerle ilgili bilgi vermesinin ardından AK Parti Grubu adına konuşan Çelik, bu aşamada elde edilen kazanımların bir kenara itilmesi halinde 1 Mayıs'tan sonra ne olacağı sorusunun önem taşıyacağını bildirdi. ''Hükümet'in baskı altında anlaşmayı kabul ettiği'' söyleminin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tanımına aykırı olduğunu anlatan Çelik, ''Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, baskı altında karar almaz. Baskıyla alınmış bir karar yok'' görüşünü kaydetti.   İki kesimliliğin azami şekilde masada elde edildiğini, mülkiyet rejiminde Kıbrıslı Türklerin isteğinin esas alındığını savunan  Çelik,her konuda veto hakkı bulunan Senato'nun yarısının da Türk kalacağını vurguladı.  Referandum sürecine engel olunmasının Türkiye'yi uluslararası platformda zora sokacağını ifade eden Çelik, ''Bunda risk vardır. Türkiye böyle bir şeyi yaparsa, Papadopulos'un ekmeğine yağ sürmüş olur. Referanduma engel olmak, Kıbrıslı Türklerin iradesine karşı çıkmak olur'' dedi.   Hükümet'in BM Genel Sekreteri'ne göndereceği mektubun ''anlaşmanınreferanduma götürülmesine onay vermesi'' içeriğini taşıyacağını belirten Çelik, süreç tamamlandıktan sonra anlaşmanın onaylanacağını, şu anda planın kabul edildiğini ifade etmenin yanlış olacağını söyledi.    Hükümet'in haritanın düzleştirilmesini istemediği eleştirilerini hatırlatan  Çelik, ''Haritanın düzleştirilmesi, Türk tarafı açısından önemli olan ve stratejik olarak görülen bazı tarihi Türk köylerinin karşı tarafa geçebileceği nedeniyle istenmemiştir. Bunun yerine, haritanın girintili çıkıntılı kalmasında bir mahzur görülmemiştir'' dedi.      ''ŞEYTANLARI SAVURACAK DEDEKTÖRLER...''      Gelinen aşamada sürecin tamamlanabilmesi için halkların onayının gerektiğini, sürecin berrak ve açık olduğuna işaret eden Çelik, ''Başbakan ve bakanın metni görmeden imza atığı'' eleştirilerine şu karşılığı verdi: ''Başbakan ya da bakan, içeriğini bilmediği bir metni imzalıyor değil. Uzmanlar her türlü durumu değerlendiriyor. Burası padişahlık değil, demokrasiyle yönetilen bir ülkedir. Nerede görülmüş ki, uluslararası anlaşmaların sadece Başbakan tarafından okunup değerlendirilmesi? Evet, şeytan ayrıntıda gizlidir. Fakat ayrıntıda gizli diye korkuttuğumuz şeytanların vehameti ile bu ayrıntılar karşısında cevap verecek ve karşı çıkacak Türk devletinin gücü arasında büyük bir orantısızlık kuruyorsunuz. Bahsettiğiniz devlet herhangi bir devlet değil. Bütün bu ayrıntıları ve şeytanları savuracak dedektörlere ve şeytansavarlara sahiptir.'' Çelik, masada  elde edilen kazanımın şu ana kadar elde edilmiş ve bundan sora elde edilebilecek en iyi statü olduğunu belirterek, ''Tanınmayan ve izole edilmiş bir devleti tanınma statüsüne; eşit, egemen iki parçadan oluşan ve AB üyesi yapmaya, oradan da tanınmış devletlerin birinci ligine sokma statüsüne getiriyor. Bu sürece sadecebazı iç siyasi mülahazalarla karşı çıkmanın hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Kıbrıslı Türkler açısından yaratacağı çok ciddi veballer vardır''dedi.       ''TÜRKİYE'Yİ MGK DEĞİL, HÜKÜMET YÖNETİYOR''     Çelik, kendisinden öne konuşan CHP'li Onur Öymen'i uyarma gereği duyduğunu belirterek, kendisinin sık sık MGK ile Hükümet'i karşı karşıya gösterme argümanına başvurduğunu söyledi. Bu ifadenin yanlış anlaşıldığını vurgulayan Çelik, ''MGK, devletimizin en önemli, en değerli kurumlarından birisidir. Devletimizin hafızasını temsil etmektedirler ve son derece yararlı bir istişare organıdır. Fakat bilinmesi gereken, Türkiye'yi MGK değil, Hükümet yönetmektedir'' dedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir devlet olduğunu, MGK kararları ile Hükümeti karşı karşıya getirmenin devletin demokratik vasfını tam anlamamak anlamına geleceğini belirten Çelik, bunun, ''Türkiye'yi hükümet mi yoksa MGK mı yönetiyor'' gibi bir yanlış anlaşılma doğurabileceğini söyledi.   Çelik, son aşamaya gelinceye kadar Rumların kendi oyunlarını kurduklarını ve bu oyunda Türk tarafını sürekli olarak suçlu kendilerini ise iyi taraf olarak gösterdiklerine işaret ederek, ''Bu son aşamayla bu oyun Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı lehine bozulmuştur.Rumlar bugün kadar tek taraflı bir dama oyunu oynuyorlardı. Türk Hükümeti, Türk siyasetçi ve diplomatlarının kurduğu satranç oyunu karşısında yapacak bir şeyi kalmadı ve Türk tarafının oynadığı satrançkarşısında tavla oynamaya mahkum oldu'' diye konuştu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!