Mardin geleceğinin hayalini kuruyor

Güncelleme Tarihi:

Mardin geleceğinin hayalini kuruyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2003 23:00

Müslüman, Süryani, Yakubi, Keldani, Nesturi, Yezidi, Yahudi, Kürt, Arap, Ermeni, bir dolu farklı etnik kökeni, ezan ve çan sesini yüzyıllarca bir arada yaşatmış. Bugün de sokaklarında dolaşırken hepsine rastlayabiliyorsanız, Mardin'in insanlığı çağıran sesine niye kulak vermeyesiniz ki...

Dünyanın kaç şehrinde sokakta yürürken bir oturma odasının altından geçebilirsiniz? Mardin abbara'ları, yani üstü bir evin odası olan tünelleri, size bu imkanı tanır. Dünyanın kaç şehrinde Sümerlerden Urartular'a, Roma'dan Bizans'a, Selçuklular'dan Osmanlı'ya onlarca uygarlık iz bırakmış, birbirinden farklı pek çok dil ve din hoşgörü içinde birarada yaşamıştır? Merdivenli, daracık sokaklarından her biri hálá ya bir camiye, ya bir kiliseye, medreseye, manastıra çıkan Mardin size bunu nasıl başardığını hiç konuşmadan anlatır. Dünyada kaç şehir, 2500 yıllık bir şehircilik anlayışını kendine özgü taşı ve mimarisiyle günümüze taşır? Cevap yine Mardin'dir... İşte bu Mardin, şimdi eski kenti hem fiziken, hem de ruhen canlandırmak için seferberlik halinde. Aslında halkının terörün t'sini unutup turizmin t'sine alışması yeni değil; son yıllarda tek tük de olsa içten içe bir restorasyon faaliyeti sürüyordu, ancak birkaç ay önce Dünya Bankası'ndan 12 milyon dolarlık kredi çıkınca çalışmalar hızlandı. Mardinli artık büyük büyük babalardan kalma evinin ve ‘‘dünya kültür mirasına aday’’ bir kent olarak UNESCO listesinde yer almanın anlamını biliyor. Top şimdi yeni hükümette. Protokol imzalanıp kredi akmaya başlayınca, Mardin'in en genci 120 yıllık olan evleri bir bir restore edilecek ve kentin eski tarihi silüeti gün ışığına çıkacak. Bu, sadece güzel bir manzara anlamına gelmiyor, bu evlerin bir kısmı, şu anda işleyen birkaç iyi örneği takip ederek inanç ve kültür turlarının ortasında bir durak, mesela bir butik otel, pansiyon ya da restoran olmaya hazırlanıyor. Geçen yıl 200 bin kişinin gezdiği Mardin gelip geçici bir moda değil, gerçek bir turizm kenti olmak istiyor. Ankara bu sesi duyuyor mu?

Uzun yıllar süren unutulmuşluktan, terörün yanısıra, göç ve ilgisizliğin verdiği yorgunluktan kurtulmaya çalışıyordu. Son yıllarda, İstanbul Teknik üniversitesi, GAP İdaresi, Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü, Mardin Kent Konseyi, Mardin dernekleri, Vali Temel Koçaklar, Albay Cengiz Yanıkoğlu ve Belediye Başkanı Abdülkadir Tutaşı, kilisedeki metropolitten esnafa kadar herkes, bu seferberliğe katılmıştı. Dünya kültür mirasının adaylarından biri olarak UNESCO Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Komitesi'nce koruma altına alınmasına ramak kalmıştı. Toplantı önümüzdeki ay Paris'teydi.

Evet haraptı; Teoman'ın o İstanbul şarkısındaki gibi ‘‘yorgun, üzgün ve yaşlanmış, biraz kilo almış’’tı, ama mihrabının yerinde olmadığını kimse söyleyemezdi. Yeniden gözde olmasını sağlayabilecek çok şeye sahipti hálá. Bunu gören Dünya Bankası, İstanbul'un Balat semtine verdiği türden bir krediyi, 12 milyon doları da Mardin için verdi. Kimi Mardinliler bu rüzgarla evini restore etmeye kendi imkanlarıyla başlamıştı bile. TÜRSAB yurtdışında tanıtım atağına geçecekti. İlk büyük rezervasyonlar aylar öncesinden yapılmıştı.

Ama savaşın ilk sinyalleriyle birlikte rezervasyonlar iptal edildi, kent yine yalnızlığıyla başbaşa kaldı.

Hayır bu umutsuz bir haber değil. Mardin her şeye rağmen ayakları üzerinde doğrulma çabasını sürdürüyor. Dünya Bankası kredisi ve dünya kültür mirası adaylığı sokaklardaki heyecanı diri tutuyor. Çünkü, yamaçtan ovaya ‘‘fakir ama mağrur’’ bir bakış atan Mardin'e, siz de ova tarafından bakarsanız, artık sadece eşsiz mimarinin arasından sırıtan betonarme çirkinlikleri değil, restore edildiği için parlayan gerçek Mardin evlerini de görebiliyorsunuz. O projelerde gönüllü yeralan Mardinliler'le konuşunca, Mardin'in umudunu paylaşıyorsunuz.

33 YIL ÖNCE BAŞLADI

1970'te SİT alanı ilan edilen Mardin'de 363 ev, 12 kilise, 27 cami, 7 medrese, 7 çarşı, 7 han 1979'da koruma altına alınmıştı. Ancak, her biri tipik Mardin mimarisine sahip olan evlerin çoğunun üstüne çıkılan betonarme katlar, avlulara yapılan çirkin eklemelerle kentin silüeti de bu yıllardan sonra bozuldu. 1990'ların sonlarında kurulan Mardin Kent Konseyi'nin amacı, işte medeniyetlerin bıraktığı bu izlerin korunması, ekonomik ve sosyal hayatın canlanmasıydı. İsviçre Hükümeti'nin hibe ettiği 350 bin dolarla ve BM Kalkınma Programı, İTÜ, GAP İdaresi ve Mardinlilerin işbirliğiyle gerçekleştirilen Mardin Kentsel Katılımcı Rehabilitasyon Projesi (MERDİNAR), Mardin projelerinin ilk somut adımıydı. Bu projenin bir ayağı olarak çıkarılan bina envanteri sayesinde, 1979'ta tescil edilmiş binalardan çoğunun ‘‘kurtarılabilir’’ olduğu ortaya çıktı. 197 evin rölevesi çıkarıldı. 252 ev ve anıtsal yapılar aslına döndürülebilirdi. Yani Mardin'in gerçek silüeti kolayca ulaşılabilir yerdeydi.

Mardinliler'le yüz yüze görüşülerek bir de sosyal etki raporu hazırlandı. Rapor, kentte tarihi dokunun korunmasına duyulan inancın arttığını, turizmin kurtarıcı sektör olarak görülmeye başlandığını gösterdi. Mardinli işadamlarının yarıdan fazlası turizme yatırım yapmak istediğini belirtti. Birçok ev sahibi evlerini pansiyona dönüştürmeye karar verdiğini anlattı. Örnek proje olarak, eski kent merkezindeki Tellallar Çarşısı'nın restore edilmesi, Cercis Murat Paşa Konağı'nın yerel yemekler sunan bir restorana, Erdoba Evleri'nin de 30 odalı bir butik otele dönüştürülmesi bu desteği arttırdı.

Şimdi yeni hükümet, Mardinli gibi bunun bir ‘‘toplumsal dönüşüm projesi’’ olduğuna ikna olur, protokolü bu ay imzalarsa, Mardin geleceğine doğru adım atmaya başlayacak. Çöplük olarak kullanılan Yenikapı Hamamı, kısmen ahır olan Mor Eftam Kilisesi, eski hükümet konağı gibi metruk kamu binaları, meşhur dar sokakları da projeden nasibini alacak. Altyapı ve su probleminin halledilmesinden ıtırlı Mardin bitkileriyle donanmasına kadar sokaklar eski ruhuna kavuşacak. O ruh ki, Müslüman, Süryani, Yakubi, Keldani, Nesturi, Yezidi, Yahudi, Kürt, Arap, Ermeni, bir dolu farklı etnik kökeni, ezan ve çan sesini yüzyıllarca bir arada yaşatmış. Bugün de sokaklarında hepsine rastlayabiliyorsanız, Mardin'in insanlığı çağıran sesine niye kulak vermeyesiniz ki...

Biz BM'yi çok önceden burada kurduk

Baştan beri Mardin projeleri içinde yeralan Mimar Şeyhmus Dinçer anlatıyor: ‘‘Erdoba Evleri'ni restore ederek otel yaptık ve Mardinli'ye gösterdik. Şimdi şehir dışında iki dört yıldızlı otel yapılıyor. İçerde yedi sekiz ev restore ediliyor. Valiliğin ön ayak olmasıyla birçok anıtsal yapı restore edildi. Herkese siz de evinizi yapın desek güçleri yok. Şimdi hem evleri ücretsiz restore edilecek, hem de turizme kazandırılırsa para kazanacaklar. Üstelik bu evler yaşayacak, çocukları burada doğmaya devam edecek. Bu evler, Hıristiyan, Ermeni, Müslüman, Süryani farketmiyor. Hepsi birbirinin kültüründen etkilenmiş, ama birbirini engellememiş. Burayı ziyarete gelen BM Daimi Temsilcisi'ne Ulu Cami'nin bir Ermeni, bir Süryani, bir Müslüman usta tarafından yapılan minaresini anlatıyordum. Tepesindeki Artuklular'ın kesme dilimli kubbesini göstererek başladım. Hemen altında çanlarda kullanılan sekizgen var, onun altında güneşe tapanların, Şemsiler'in güneş arması, onun altında Süryaniler'in de kullanmış olduğu yağmur damlası işareti, onun altında Artuklular'ın kufi yazısı... Siz BM'yi burada bizden çok önce kurmuşsunuz, dedi.’’

Mardin'in tek restoratörü bir nevi Seymen Ağa

Fethullah Duyan geçmişi Mardin'de çok eskilere giden, ünlü Sinki aşiretine mensup bir ailenin çocuğu. Dedesi Şakir Duyan, kent ve çevresinin en büyük ‘‘barıştırıcısı’’, büyük kan davalarını çözmesi için kentin ileri gelenlerinin yıllardır kapısını çaldığı kişi. Amcası CHP milletvekili Mahmut Duyan. Babası, şu sıralar tesislerini ABD birliklerine kiraladığı için tartışmaların ortasında yer alsa da uzun yıllar sanayi odası başkanlığı yapmış sanayici Şeyhmus Duyan. Ama 28 yaşındaki Fethullah'ın, feodal geleneklerle, savaş koşullarında zengin olma hayalleriyle bir ilgisi yok. 11 yaşında okumak üzere Mardin'den ayrılmış. Ankara Fen Lisesi ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu. Ailesinin ‘‘bu kadar okumak yeter, hadi artık para kazan’’ talimatını dinlemeyip üstüne de Gazi üniversitesi'de restorasyon eğitimi almış. Yüksek için restorasyonu seçmesinin tek nedeni Mardin Evleri. Bitirme tezi, bir Mardin evinin restorasyon önerisi üzerine...

MARDİN NEW CİTY

Birkaç yıl önce Mardin'e dönüp burada yaşamayı seçen Duyan, o günden bu yana yapılan restorasyon çalışmalarında yarı gönüllü yer alıyor. Ayrıca Mardin'e, yıllardır porno filmden başka hizmet sunmayan tek sinema dışında dört sinema salonu kazandıran da o. Açılımı ‘‘Mardin New City’’ olan MNC Alışveriş ve Kültür Merkezi'nin mimarı. Mardin'in ilk ve şimdilik tek restoratörü. Dünya Bankası kredisini en heyecanla bekleyenlerden biri olduğu, sokakları birlikte gezerken yüzünde beliren ifadelerden anlaşılıyor. Heyecanla, duvarlarını adeta okşayarak anlattığı Mardin evlerini ‘‘insancıl’’ olarak tanımlıyor. O sokakları, evleri röleveler çıkarılırken karış karış bir daha gezmiş, sanki tarihi tekrar yaşamış. Kimisi gizli bölmeler içeren her binanın hikayesi belleğinde. İşte o gizli bölmelerden birinin başına açtığı iş: Bitirme tezi için içinde haftalarca çalıştığı Suphi Bisen evinde (Solda) bir gün, gizli bir merdiven keşfediyor. Heyecanla merdivenin kendisine sunduğu bilinmezliğe ulaşmak için basamakları çıkarken kendini evin reisinin yatak odasında buluyor. Ev sahibi o sırada yatakta ve ‘‘hiç müsait değil!’’ Sonrası mı? Bir hafta kadar eve giremediği için çalışmalarına ara vermek zorunda kalıyor.

TURİSTLERE YEREL YEMEK ATÖLYESİ

Cercis Murat Konağı, 1888 yılında Ermeni Mimar Lole tarafından yapılmış. 1. derecede tarihi eser. Üç yıldır Ebru Baybara Dökmen tarafından yerel yemeklerin sunulduğu bir restoran olarak işletiliyor. Restoranın aşçıları, Mardinli kadınlar. Yemekler sadece tadlarıyla değil, 20-25 dakika süren sunum ritüelleriyle de ünlü. Çoğunun bir hikayesi var ve sunumlarda bu hikayeler anlatılıyor. Güneydoğu mutfağı denince akla ilk olarak acı, içli köfte, çiğ köfte, kebap gelmesine karşın tarçın, kişniş, mahlep, zencefil, yeni bahar, sumak ve badem Mardin mutfağını yöre mutfağından belirgin şekilde ayırıyor. Dökmen, aslen Mardinli ancak kenti balayı için geldiğinde tanımış ve aşık olup evini buraya taşımış. Bugüne kadar çok insanın Mardin'e projelerle geldiğini, hiçbir şey yapılmadığı için Mardinli'nin inancını kaybettiğini düşünüyor. Ancak ona göre de Mardin'i kurtaracak şey turizm. Cercis Murat Konağı da bu yönde çalışmalarını sürdürüyor; bunun içinde yerli ve yabancı turistlere yönelik yerel mutfak atölyeleri düzenlemek de var. Haziran ayında başlayacak sekiz günlük programlarda, meraklı turistlere Mardin evlerinden toplanan reçetelerle farklı yemek ve içkilerin yapımı öğretilecek. Mesela tarçınlı patlıcanlı mahlepli pilav, bacanak çorbası, katıklı dolma, sarmısaklı yaprak sarması, kaburga dolması, erik yahnisi, peynir helvası...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!