Kültürazzi

Güncelleme Tarihi:

Kültürazzi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 20, 1997 00:00

Haberin Devamı

Kantarın topuzunu kaçırmak

Tam ulusal sinema canlanıyor derken, bir yandan sinema vergisi, bir yandan Ağır Roman'la gündeme gelen sansür, Yeşilçam'ın belini büktü yine. Efendim, Ağır Roman'da polis aleyhine sahneler varmış. Bir polis çete reisine silah verip olaylar çıkarması için destekliyormuş ve filmdeki işkence sahneleri de polisi aşağılayıcı nitelikteymiş.

Türk sinemasının canlanmaya başladığı, seyirciyle yeniden barıştığı şu son dönemde eski tartışmalar yeniden alevlendirilmeye çalışılıyor. Bunlardan biri vergi sorunu, diğeri de sansür. Devlet bir yandan kültür bakanlığı aracılığı ile ulusal sinemanın gelişmesini desteklerken, bir yandan da vergi almaya çalışıyor. Nasıl denir, kaşıkla verip sapıyla geri almaya çalışıyor.

Sansür tartışmaları Ağır Roman'la geri döndü. Gerçi Altıoklar'ın önceki filmi İstanbul Kanatlarımın Altında'da bu tür tartışmalar yaşanmıştı ama polis soruşturması gibi bir aşamaya varılmamıştı.

Efendim, Ağır Roman'da polis aleyhine sahneler varmış. Bir polis çete reisine silah verip olaylar çıkarması için destekliyormuş ve filmdeki işkence sahneleri de polisi aşağılayıcı nitelikteymiş.

Peki Susurluk olayı da mı bir film. Medyanın her gün yeni birini ortaya çıkardığı polis- mafya- politikacı üçgeni acaba kimin senaryosu. Resmi belgelerle kanıtlanan işkence olayları da mı hayal ürünü?

Bütün bunlar anlayamadığımız tuhaf çelişkiler. Bir de sinemaya gönül verip film programı yapan bir özel kanalda önceki gece haber olarak veriliyormuş gibi gösterilip yapılan yorumları doğrusu şaşırarak izledik. Hadi kanalın adını da verelim: Samanyolu TV. Perşembe akşamı vizyon filmlerinin tanıtıldığı ve sinema haberlerinin yer aldığı Gümüş Perde programında, Ağır Roman'la ilgili bir haber verildi. Haber, film için polis soruşturmasının başlatılacağını bildiriyordu. Fakat bu kadarla kalsa iyi, efendim Altıoklar zaten İstanbul Kanatlarımın Altında filminde tarihi istediği gibi yorumlayarak zaten tepki çekmiş, şimdi de yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı soruşturma açılması doğalmış. Program yapımcılarına sormak isteriz, uzun uzun jeneriklerini verdiğiniz Amerikan filmlerinin hangisinin konusu üzerine bir yorum yapıyorsunuz? O filmlerde de kötü polis şefleri anlatılıyor. Hemen yakın zamandan bir örnek verelim size, eğer hafızanız çok kötüyse... Los Angeles Sırları filmi halen sinemalarda gösteriliyor. Acaba kendinize sordunuz mu, neden Amerikan polisi bu film için soruşturma açmamış?

Yekta Kara'nın haklı tepkisi

Bu hafta operada yas vardı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin solisti, soprano Zehra Yıldız gerçek bir yıldız gibi dünyamızdan kayıp gitti. Salome ve Tosca artık onunla anılacak.

Sanat dünyasını yasa boğan bu ölüm haberi nedense medyanın da ilgisini çekti. Hastalığının başından, ölümüne, cenaze törenine kadar her anı haber yapıldı. Yıldız'ın ölümü bazı soruların da gündeme gelmesini sağladı. Ünlü sopranonun televizyon ekranlarına çıkması, gazetelerin birinci sayfalarına girmesi için demek ki ölmesi gerekiyormuş. Bu arada Kültür Bakanlığı da operaların kayda alınması yolunda talimat vermiş. Böylesine olumlu şeylerin yapılması için acaba birinin ölmesi mi gerekiyordu sorusunu sormadan edemiyor insan. Medyanın bir sanatçıya ilgi göstermesi gerçekten güzeldi. Ama gönül isterdi ki bu sağlında yapılmış olsun. Bazı televizyon kanalları da sanatın s'sini bile ekrana getirmezken birden ıskatçılığa soyunmuşlardı bu olayla. Hemen Zehra Yıldız'la ilgili bir haber yapmaya koyulmuşlar. Arkadaşları kimdi, ne yerdi, ne içerdi, annesinin duyguları nelerdi? Bu tür bilgilere ulaşmak için de İstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara'yı aramışlar. Kara'nın tepkisi çok srt olmuş: ‘‘Ben sadece onun sağlığında kendisiyle ilgilenenlere, haber yapanlara bilgi veriyorum. Lütfen artık bu tür ıskatçılıkları bırakın.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!