Kulağı küpeli bilim adamları

Güncelleme Tarihi:

Kulağı küpeli bilim adamları
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 09, 1999 00:00

Haberin Devamı

Ayhan Bozkurt ve Burak Temelkuran Bilkent Üniversitesi'nde yeni yüzyıla damgasını vuracak icatlar peşinde...

ELEKTRO-AKUSTİK ÇEVİRİCİ SİLİKON MİKROMAKİNA

Silikon teknolojisinin olanaklarını, üretim yönteminin pratikliğiyle birleştiren bu makinanın adı literatüre ‘‘Elektro-akustik çevirici silikon mikromakina’’ olarak geçecek. Bir silikon parçacIğı üzerinde silikonun bazı bileşikleri kullanılarak üretilen mikromakina, mikron boyutunda gerilmiş zarlardan oluşuyor.

Mikromakina ile üstün performanslı, ucuz ve daha önce yapılamayanları yapabilen çeviriciler üretilecek. Bu çeviriciler, birkaç yıl içinde tıpta, sanayide ve askeri uygulamalarda klasik yöntemle üretilenlerin yerini alacak.

‘‘Şu anda tek istediğim, işin bittiğini, makinanın mükemmel bir şekilde çalıştığını görmek ve Burak'la birlikte bunu ıslatmak...’’

Ses dalgalarını elektriksel sinyallere çevirecek ‘silikon mikromakina’yı icat edebilmek için beş yıldır çalışan doktora öğrencisi Ayhan Bozkurt, böyle söylüyor.

Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın 1984 yılında ‘Bilim kenti’ne dönüştürmek amacıyla kurduğu Bilkent Üniversitesi'ndeyiz.

İCAT ORTAMI

Üniversite 24 saat açık. Kış aylarında, binalar gece-gündüz ısıtılıyor. Bilgisayarlar hiç kapanmıyor. Sıraladığında uzun listeler oluşturacak kadar çok sayıdaki laboratuvarlarda, günün her saatinde ister master-doktora, ister lisans düzeyinde olsun, öğrenciler sürekli çalışıyor.

Millenium çağının icatları işte böyle bir ortamda yaratılıyor. Günlerce, aylarca, yıllarca süren çalışmaların sonuçları, bütün dünyaya duyuruluyor. Pekçok ‘ilk’e, burada imza atılıyor.

MİNİK DEV MAKİNA

Ayhan Bozkurt'un doktora konusu olan mikromakina da, dünyada bir ‘ilk’ olacak. Bilkent Rektör Yardımcısı ve Elektrik-Elektronik Mühendisi Prof. Dr. Abdullah Atalar ve Fizik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ekmel Özbay'ın yönetiminde, araştırma görevlileri Ayhan Bozkurt ve Burak Temelkuran tarafından yürütülen çalışma ‘‘millenium icadı’’ olarak bilim tarihine geçecek.

24 BİN DAVUL

Bu öyle bir makina ki, baktığınızda ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Neredeyse tırnak büyüklüğünde. Kırk dokuz milimetrekarelik makinada 24 bin adet ‘‘davul’’ adı verilen miniminnacık mikrofon var. Ayhan Bozkurt, binlerce, on binlerce deney yaparak sonuca ulaşmış. Bu minik dev makina en küçük ses dalgalarını bile elektriksel sinyale çeviriyor. Müthiş bir icat gibi duruyor ama bu sıfat ona yetmiyor, ‘‘Daha da mükemmeli olmalı’’ diyor.

NE İŞE YARAR?

‘‘Bu makina ne işe yarayacak?’’

Ayhan Bozkurt'a göre bu sorunun karşılığı son derece basit:

‘‘Ses dalgalarıyla çalışan her şey için önemli bir gelişme sağlayacak. . Örneğin, hastaneye gidip ultrason çektirdiğinizde doktor teşhisi daha çabuk koyacak. Yani vücuttaki ses dalgaları daha incelikle ölçülebilecek. Sualtı kamerası durgun denizde çekiyor ama ya bataklıkta? Bataklık içinde ceset ararken, işte bu makinaya göre geliştirilmiş bir kamera kullanarak, ceset, çamurlu sudaki ses dalgalarından kolaylıkla bulunabilecek.’’

AMPÜLLER, KABLOLAR

Alışılagelmiş bilim adamı imajının aksine bir rock grubunun baterist ya da gitarcısını andıran, Ayhan Bozkurt, ‘‘Benim bu konulara ilgim çok eskilere dayanıyor. Hayatımda hep teller, ampüller, kablolar oldu. Ortaokulda daha çok öğreneyim diye çok şey kurcaladım. Fen lisesine girince hedefim daha da belirginleşti’’ diye anlatıyor.

SEVİMSİZ DERSLER

İzmir Fen Lisesi'nden mezun olan Ayhan Bozkurt, 1987 yılında, ilk tercihi, Bilkent Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği'ne 637 puanla girmiş. Okuduğu bölümü çok seviyor.

‘‘Çok hoşuma gitmeyen dersler de oldu. Örneğin Kontrol Teorisi dersini hiç sevmedim. Matematik ve soyut düşünceye dayalı dersler beni hiç çekmiyor. Ben elimle dokunup, gözümle görebilmeliyim’’ diyor.

BURSLU MASTER

Mezuniyet sonrası hemen master programına başvuruyor ve sınavı burslu kazanıyor. ‘‘Akustik mikroskop’’ üzerine yaptığı master programını 2 yılda tamamlayıp doktoraya başlıyor. Ayhan Bozkurt, 5 yıldır doktora yapıyor, araştırma konusunu, doktoraya başladıktan sonra bulduğunu söylüyor.

Burada söze Ayhan'ın hocası Prof. Atalar giriyor ve ‘‘Araştırmada hiçbir zaman bir hedefle yola çıkılmaz. Esas motivasyon, yeni bir şeyler yapma heyecanıdır’’ diyerek duruma açıklık getiriyor.

Ayhan Bozkurt, master konusu olan ‘akustik’in çağrıştırmasıyla, ses dalgaları üretip bunları bir yerde toplamak üzere bir makina düşünüyor ve bunu icat etmek için de gece-gündüz demeden 5 yıldır çalışıyor.

KEŞKE YAPSAYDIM

Ayhan Bozkurt, çocukluğundan söz ederken, ‘‘ Çok oyun oynadım ama daha çok çalıştım. Hırslıydım’’ diyor. Ama üniversite sınavına hazırlanmak için çok fazla çalışmamış.

‘‘Geriye dönüp baktığımda keşke yapsaydım’’ dediği şeyse bir enstrüman çalabilmek... ‘‘Keşke ilkokul çağında yapabilseydim’’ diye hayıflanıyor.

SES RENGİ TENOR

Bunun üzerine üniversitede enstrüman çalmayı öğrenmeye başlıyor. Bir süre flütle oyalanan Ayhan Bozkurt, şimdilerde bir de klarnet bulmuş. ‘‘Çok kötü çalıyorum ama ses çıkartabiliyorum. Mutlaka öğreneceğim’’ diyor. Bilkent Müzik Fakültesi'nin üniversitede okuyanlara açtığı kursun sınavını ‘‘Kulağı iyi olduğu’’ için kazanmış. Piyangodan şansına bir de koro çalışması çıkıyor. ‘‘Ses rengim de tenormuş’’ diyor.

Ayhan Bozkurt'un ‘‘Mikromakina'nın icadı için İleri Araştırma Laboratuvarı'na girdiğimde, aletlerin kullanım tekniklerini öğretme konusunda hocam oldu’’ dediği Burak Temelkuran da, bilim adamı imajını yıkanlardan. Kulağındaki küpesi, kıvırcık dağınık saçları, T-shirt'ü ve kot pantolonuyla, o da, bir rock grubunun elemanı gibi.

GENETİK MATEMATİK

İzmir Bornova Anadolu Lisesi'nden mezun olan Burak, ‘‘Ortaokulda iyiydim. Lisede daha da iyi oldum. Hele sınıf arkadaşlarımın büyük bölümü Fen Lisesi'ne gidince, bana 'en başarılı' olmak kaldı. Liseyi rahat bitirdim’’ diye anlatıyor.

Ailenin genetik matematikçiliği, onda fizik şeklinde ortaya çıkmış. 1989'da girdiği üniversite sınavında, ilk kez açılan Fizik bölümünü birinci tercihine yazmış ve kazanmış.

ACAYİP MEMNUN

Ancak zorlu ders yılları, çok çalışma Burak'ın motivasyonunu düşürmüş. Tam karar verme aşamasında ‘‘Birşeyler üretmeliyim’’ diye sınava girmiş ve Bilkent Üniversitesi'nde master'a başlamış. 'Acayip memnun kaldım. Ürünler çıkmaya başlayınca büyük keyif yaşadım. Çünkü, yaptığınızı tüm dünyaya sunuyorsunuz'' diye anlatıyor

Burak'ın master konusu da ‘Fotonik kristaller.’

‘‘Yani, elektronla çalışan elektronik aygıtların tümünün altında silikon kristaller yatar. Amacım, yavaş ve hantal kristallerden kurtulup, fotonik kristallerle çalışmaktı. Şu andaki kristaller komünikasyonda, anten ya da dalga kılavuzu gibi alanlarda kullanılıyor’’

Master'ın ardından doktoraya başlayan Burak'ın konusu değişmemiş. Fotonik kristalleri geliştirmeye çalışıyor.

DENGE ÖNEMLİ

Peki geriye dönüp baktığında pişman olduğu birşey var mı? Kestirip atıyor: ‘‘Hayır. İstediğim her şeyi yaptım. İnsanın bir dengeye oturması önemli. Gitarla uğraşıyorum, yeterince iyiyim. Bu arada evlendim. Eşim de Şan bölümünden, Bilkentli’’ diyor.

EN MÜKEMMELİ

21. yüzyıla ‘‘Türkiye’’ damgasını vuracak bir icat için çabalayan bu iki millenium mucidinin karşılaşma yeri de tabii ki laboratuvar...

Tüm çalışmalarını tamamlayıp, artık makinayı ortaya çıkarmak için Fizik Bölümü İleri Araştırma Laboratuvarı'na adım atan Ayhan'nın teknik kılavuzu Burak.

Ayhan'ın teorik olarak yarattığı silikon mikromakinayı üretmek için 1.5 yıla yakın çalışıyorlar. Ondan sonra da en mükemmelini yapmak için yeniden deneylere başlıyorlar ve halen sürdürüyorlar.

SABAH 8 AKŞAM 5

Son bir soru.. Herşey iyi hoş da, üniversiteyi bitirenlere master ve doktora yapmayı tavsiye ediyorlar mı? Her ikisinin de cevabı aynı;

‘‘İşin parasal kısmı değil, çalışma ortamı tatmin edici. Daha özgürsünüz. Sabah 8 akşam 5 çalışanları anlayamıyoruz. İnsan yapmak istemezse, çalışmak istemezse, işi yapmayacaksa o saatler arasında da yapmaz’’..

İLERİ ARAŞTIRMA LABORATUVARI

Bilkent Üniversitesi'nde, araştırmalar ve icatlar için bir de ‘İleri Araştırma Laboratuvarı’ kurulmuş. Burada, günün birinde üretilebilecek icatlar yapılıyor ve ilk kez deneniyor.

Saniyenin 50 milyarda biri kadarlık bir sürede geçen ışığı gören ‘foto dedektör’ bu laboratuvarda bulunmuş.

TEMİZ ODA

Mucitler, laboratuvardaki ‘‘Temiz oda’’ denilen bir yerde çalışıyorlar. Burada, toz zerreciğine bile tahammül yok. Zira toz, hem aletleri bozuyor hem de deneyi başarısız kılabiliyor. Görmekten öte tahayyül bile edilemeyecek büyüklükte, yalnızca 30 mikron çapındaki toz zerreceğinden, bu odadaki 1 metreküplük alanda en fazla 3 bin tane bulunabiliyor.

Bu odada basınç da dışarıya göre daha fazla. Kapı açıldığında, tozların içeri girmesini engellemek için hava dışarı çıkıyor. Hava sıcaklığı sabit, 21 derece, nem oranı yüzde 45.

‘Temiz oda’da hava, yukardan aşağı doğru akıyor. Akışın hızı da kontrol altında. Çalışanlar buraya, tamamen özel kumaştan üretilmiş, toz tutmayan özel giyeceklerle ve hava duşundan geçtikten sonra girebiliyorlar.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!