Kripto cemaat hala görevde

Güncelleme Tarihi:

Kripto cemaat hala görevde
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 2016 21:35

Emniyet teşkilatında 42 yıl görev yaptı. İstihbarat Daire Başkanlığı, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. Narkotik ve organize suç örgütlerine yaptığı operasyonlardan dolayı uluslararası alanda en çok tanınan polis şefiydi. 2009’da Emniyet Genel Müdür Yardımcısıyken, uyuşturucu kaçakçılığı iddiasıyla tutuklandı. Arslan, devlete sızdığı ileri sürülen ‘paralel örgüt’e yönelik operasyonları ve cemaat yapılanmasının emniyetteki dününü ve bugününü anlattı...

Haberin Devamı

Bir taraftan cemaate operasyonlar yapılıyor, diğer taraftan kumpas davaları teker teker beraatle sonuçlanıyor. Olan biteni nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu örgüt ülkenin her kurumunu hedef aldı. Başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere TSK'dan, emniyete, yargıya TÜBİTAK'a kadar. Bunlar bir teşkilatta bir araya gelmiş 3-5 kişi değil. Bütün kritik kurumlara sızmış örgütlü ve tehlikeli bir yapı. Bu mücadele kesintisiz 10 yıl sürmeli. Kanser gibi bütün vücudu sarmış durumda.

Devlet içinde kanserli bir yapıdan bahsettiniz. Şu anda kemoterepi mi yapılıyor, yoksa tedaviye henüz başlanmadı mı? Şu ana kadar yapılan operasyonlarla sizin değiminizle kanserli hücerelere karşı başarı sağlandı mı?

Bu günlerde örgüt mensupları hakkında peş peşe iddianameler çıkıyor. Mahkemelerce bunlar kabul ediliyor. 70 kişi hakkında gözaltı kararı alınıyor, 5-6 kişi dışında kimse bulunamıyor. Önceden kaçtılar. Nasıl tarif edersek edelim iyi yapılan şeylerin yanında eksikliklerin de olduğu görülüyor bu örnekte. Şu anda halen görevli olan emniyet mensuplarından, tutuklananları, yargı önüne çıkartılanları görüyoruz. Yakalanların pek çoğunun faal görevde olduklarını gazetelerden öğreniyoruz. Hani cemaatçi olanlar emekli edilmişti! Demek ki bu konularda yanlışlık yapılmış. Mevcut kumpas davalarının içindeki sahte belgeler ve hukuksuzluklar tetkik edilirse, bunların hepsinin benzer davalarda da tekrar edildiği ve çoğunlukla görev alan polis ve adliye mensuplarının aynı olduğu görülür. Bir gün bu yaptıklarının hesabının sorulamayacağını, sisteme tam hakim olacaklarını düşündüklerinden tahminlerimizden fazla aleyhlerinde delil bıraktılar. Bunlar, sadece bu konulara bakacak merkezi bir organizasyon dahilinde irtibatlandırılıp, ortaya koyulmalıdır. Ayrıca benim dahil olduğum dava dahil, Şike, Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy, Odatv gibi bu davalardaki hukuksuzluklar sahtecilikler o kadar fazla ki, şimdiye kadar bence bu dosyalar elden geçirilerek kaçan çete mensupları dahi yakalanabilirdi. Kısmen, iyi çalışma yapan bunları belgelendiren arkadaşlar var ama yetersiz.

Haberin Devamı

Şu ana kadar ne yapıldı, ne yapılmadı?

Haberin Devamı

Askerdeki cemaatçi yapılanmaya dair kapsamlı en ufak bir çalışma dahi yapılmadı.

Emniyet içinde çeşitli gruplardan, yeni yeni tarikat yapılanmalarından bahsediliyor. Bunlar nedir?

Emniyetin içinde dışında oluşmuş cemaatle mücadeleyi kullanan bir grup var. Böyle bir grup var, farklı gruplar da var. Bir birime adam mı alınacak, yazıcı mı, okuyucu mu? (Nurculuk yapılanmasından farklı örgütlenmeler) Hangi tarikattan? Böyle şeyler duyuyoruz. İşte bunlar da şu anda filizlenen küçük küçük gruplar. Belirli kamu görevlilerinin adını kullanan kişiler, bunlar kendilerini siyasilerin ve bürokratların danışmanı olarak lanse ediyor. Bir emniyet daire başkanına 'Bizim yazıcılardan neden adam almıyorsun, bizim okuyucalardan neden almıyorsun veya çıkartıyorsun' diye hesap sorma cesaretini kendinde buluyor. Böyle bir mekanizma oluşmuş durumda. Özellikle bu 2 seçim arasında doğan otorite boşluğundan oluşan bir tablo' Elbette her inanç grubu ve siyasi parti düşüncesindekiler devlette görev yapmalı ama bunların göreve atanmasında, alınmasında grup aidiyeti değil, liyakat ve başarı esas olmalı.

Haberin Devamı

Yani emniyette yine başka tarikatların ve siyasilerin adını kullanan kişilerin nüfuz ettiğini mi söylüyorsunuz?

Tam nüfuz etti demesek de nüfuz etme çabalarının yoğun bir şekilde sürdüğünü görüyoruz.

Bazı çevreler, 'kripto cemaatçilerin' halen emniyette varlıklarını devam ettirdiğini söylüyor. Bu görüşe katılır mısınız?

Kripto dediğimiz, bugüne kadar kimsenin farketmediği, kendilerini gizlemeyi başarmış, cemaatin önemli adamlarının sayıları az da olsa halen görevde olduğunu düşünüyorum. Bu her zaman olacaktır. Paralel örgütle mücadelede, ikilikleri, hizipleri bunlar çıkartıyorlar. Gereksiz dedikoduları çıkartarak, mücadele edenler arasındaki bütünlüğümü bozmaya yönelik işlemler yapıyorlar. Ancak somut bir olgu olmadan, iyi araştırılmadan bunlara da itibar etmemek gerekir. Çünkü bütünlük içinde yapılması gereken mücadeleyi sekteye uğratır.

Haberin Devamı

Hakan Fidan neden hedef oldu?

Tek ele geçiremedikleri kurum MİT'ti. MİT'e sızmışlardı ancak istedikleri yönde etkileyecekleri güce henüz kavuşamamışlardı. Hakan Fidan onlar için engeldi.

'MİT'i ele geçirememişlerdi diyorsunuz' Burada size bir itirazım var. MİT görevi itibar ile böyle bir tehditi var ise ülkenin Başbakanı'na Cumhurbaşkanı'na bilgi vermesi gereken bir kurum. MİT madem ele geçirilmemiş bir kurumdu, örgütlü bir yapının gelişiminden ve eylemlerinden neden haberdar olamadı? Haberdar olduysa neden ilgili kurumları harekete geçirmedi?

Raporlarını görmediğimiz için bilemiyoruz. Belki de bunlar yapılıyordu da Hakan Fidan'ı engel gördüler. Yazdığını, çizdiğini kişisel olarak düşünüyorum. Mutlaka ilgili kurumlar ikaz edilmiştir. MİT bu örgütün yaptıkları ve amaçları doğrultusunda gerekli makamları bilgilendirmiştir ki bu yapıyla mücadele siyasi iktidarca hedef konuldu.

Haberin Devamı

Emniyetin en tepe noktalarında görev yapmış bir isim olarak, emniyetteki cemaat yapılanmasının önüne geçmekte hata yaptığınızı, yapıldığını düşünüyor musunuz?

Kişisel olarak ben bir hata yaptığımı düşünmüyorum. Şimdi geriye dönüp baktığımda bu yapının son derece sistemli bir sızma harekatı gerçekleştiğini görüyorum. Kamuoyu sadece emniyetteki yapılanma ile meşgul ediliyordu. Asker, adliye, ekonomi, TİB, TÜBİTAK, Adli Tıp, BDDK ve devlerin tüm sistemine sızılıp devletin ele geçirme çalışmalar gözlerden kaçırılıyordu. İstihbarat, Kaçakçılık Daireleri başta olmak üzere emniyetin özellikli birimlerine eleman seçmek için ekipler gönderiliyordu. Yeni alınacak polislerde aradığımız özellikler, bilgisayardan anlaması, yabancı lisan bilmesi, teknoloji ile uyumu gibi şeylerdi. Bu grubun mensupları, akademiye tamamen donanımlı olarak gönderilmişti. Yani adamlar kozmik ve önemli birimlere yerleştirmek için önceden donanımlı bir şekilde yetiştirilmiş, akademilere bu şekilde gönderilmişlerdi. Bu adamlar, 40 yıldır örgütleniyor. Ekonomik olarak sistemi ele geçirmiş, hakim ve savcılar desen öyle, medyayı ele geçirmiş.

40 yıllık bir yapılanmadan bahsediyorsunuz. Bu bir devlet projesi mi, yoksa başka bir proje mi? Böylesine tehlikeli olduğu söylenen bir yapıyı kim veya kimler görmezden geldi?

Bana göre her siyasi tavır, siyasi faktörü kullandılar. Bunlar güçlenmedikten sonra kolay kolay kavga etmeyen, herkesle uyuşma içinde olan, her siyasi partiyi, her dini, her idoelojiyi kullanan, çocukların oyuncak hamuru gibi de diyebiliriz, her şekle her kalıba giren bir yapı olduğunu artık bugün fark ediyoruz. Şimdi geriye dönüp bakın, her dönemde siyasetle uyum içinde olan onlara uygun demeç veren, askeri ihtilalleri bile öven bir kişi bu Fethullah Gülen. Onun için herkesi, her kesimi kullanmış. Onun için burda sorumluluk var ise tüm toplumundur. Tüm siyasetçilerin sorumluğu var. Fethullah Gülen her siyasi iktidar döneminde korunmuş. Bunun sorumlusunu sadece emniyette aramak hala gerçeği görememek bu yapıyı tanıyamamaktır.

Bu yapının, 40 yıldır tüm iktidarları kullandıklarını söylüyorsunuz, en çok bu iktidarı mı kullandılar? Diğer iktidarlar zamanında cemaatin eylemsel bir tarafını görmemiştik. Neden bu dönemde eyleme geçtiler?

Sayıları az olduğu için her iktidar döneminde o oranda mevzi kazanmışlardı. Örgütlenme ve devlet imkanlarını kullanmada altın dönemini bu sön dönemde yaşadılar. Hatta iktidar partisinin bazı milletvekilleri bile sistemi tam ele geçirme operasyonu diyeceğim 17 Aralık sonrası verdikleri demeçlerle bunu teyid ettiler. Eskiden bu kadar valiniz mi vardı, polis müdürünüz mü vardı anlamında cemaate sitem sorularıyla bunu gündeme getirdiler. 17-25 Aralık operasyonundan sonra görünüyor ki, emniyetteki tüm daire başkanlıklarının, sadece emniyetin değil devlet kurumlarının çoğu bunların elindeymiş. Burası işin bir boyutu, diğer boyutu ise şimdiye kadar bu örgütle yapılmayan mücadele bu iktidar zamanında yapılıyor.

17-25 Aralık operasyonları olmasaydı, cemaatle mücadele olur muydu?

Daha önce bunlarla mücadele yapmak için adımlar atılmaya çalışıldı. Zekeriya Öz, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek gibi isimler görevden alınmıştı. Ancak sisteme o kadar hakimdiler ki, fazla bir şey yapılamadı. Daha önce Hakan Fidan’ı etkiler miyiz, kontrol altına alabilir miyiz ? diye düşünerek hiç eleştirmediler. Etkileyemeyince, Hakan Fidan’ı hedef koydular. İlk önce İsrail'de gazeteler Hakan Fidan'ın bilgileri İran'a vereceğini yazdı. Arkasından benzer açıklamalar, hem İsrail'li bazı bakanlardan hem de İsrail’deki bazı araştırma enstütülerinden geldi. Peşinden ne oldu, Oslo görüşmeleri çıktı. Peşinden, MİT müsteşarı ve yardımcıları ifadeye çağrıldı. Peşinden 17-25 Aralık'ta Selam Tevhid örgütü altında herkesin dinlendiği ortaya çıktı. Eğer 17-25 Aralık gerçeklemiş olsaydı iktidarı istedikleri gibi dizayn edip, sistemi ele geçireceklerdi. Cemaatle mücadele bu operasyonla boyut kazandı.

 

Kripto cemaat hala görevde


TUTUKLATANLAR VE DİNLETENLER KİMLER

Uyuşturucu kaçakçılarına yardım ettiği iddiası ile 8 ay cezaevinde kalan eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan 14 Haziran 2015'te beraat etti. Kartal 6.Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında Emin Arslan'ın işlediği iddia edilen suçlarla hiç bir ilgisinin olmadığının sabit olduğundan beraat kararı verildiğini açıkladı. Emin Arslan'ın uyuşturucu kaçakçılarına yardım ettiği iddiası ile başlatılan soruşturmanın en tepesindeki isim dönemin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanı Ahmet Pek'ti. Ahmet Pek şu anda Merkez Valisi olarak görevini sürdürüyor.

Operasyonun bir diğer önemli ismi ise dönemin Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Narkotik Şube Müdürü Oğuz Aydın'dı. Oğuz Aydın'ın bu süreçte sahte belge düzenlediği, Emin Arslan'ın suçsuzluğunu ortaya çıkarak belgeleri ise hasır altı ettiği öne sürüldü. Oğuz Aydın halen Artvin Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyor. Operasyonun İstanbul ayağını ise dönemin İstanbul Narkotik Şube Müdürü Cengiz Malbeleyi yönetti. Cengiz Malbeleyi, 4 ay önce emekliğe sevk edildi.

Emin Arslan'ın tutuklanması ile sonuçlanan narkotik operasyonun içinde yer alan diğer isimler ise dönemin İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ve İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan'dı. Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan halen yasadışı telefon dinlemeleri ve kumpas iddialarına yönelik soruşturmalar kapsamında tutuklu. Emin Arslan'ın suçlandığı uyuşturucu dosyasının iddianamesini ise savcı Mehmet Berk hazırladı. Savcı Mehmet Berk, şike iddianamesini de hazırlayan savcıydı. Mehmet Berk, Selam Tevhid soruşturması kapsamında usulsüz telefon dinleme taleplerine imza attığı gerekçesi ile geçtiğimiz Temmuz ayında açığa alındı, hakkında yurtdışına çıkış yasağı koyuldu.

Sadrettin Sarıkaya ve Zekeriya Öz'de Emin Arslan'ın tutukluluğu süresince yapılan tüm tahliye taleplerine red imzası koyan 2 isim. 7 Şubat' 2012'de MİT müsteşarı Hakan Fidan ve yöneticilerini ifadeye çağıran ve eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanmasını talep eden savcı Sarıkaya'da Selam Tevhit soruşturmasındaki usulsüz telefon dinlemeleri taleplerine imza attığı gereçkesi ile açığa alındı. Ergenekon soruşturmalarını başlatan savcı Zekeriya Öz ise açığa alınma kararından sonra hakkında çıkartılan yakalama kararı öncesinde yurt dışına kaçtı. Emin Arslan'ın telefonlarının yasa dışı dinleten emniyetçiler ise eski İstihbarat Ramazan Akyürek, eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven ve eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Mutlu Ekizoğlu. Ramazan Akyürek ve Recep Güven tutuklu, Mutlu Ekizoğlu ise meslekten ihraç edildi. Emin Arslan, kendisi hakkında kumpas kurduğunu iddia ettiği bu isimler hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na 3 ay önce dilekçe ile başvurarak suç duyurusunda bulundu.


ALMANLARA DOSYA HAZIRLIYOR

Emin Arslan, eski savcı Zekeriya Öz ile ilgili Alman makamları ile paylaşmak üzere bir de dosya hazırılor. Alman Büyükelçiliği ile diyoloğa geçmiş bile. Sonrasında da hazırladığı bu dosyayı Alman Adalet Bakanlığı ve Alman üst düzey polis şefleri ile paylaşmayı düşünüyor. Bu konudaki çalışmalarını ise şöyle ifade ediyor:

'Tamamen dava dosyalarından hazırladığım örnekleri topluyorum. Yaptığı hukuksuzlukları sıraladıktan sonra soracağım: Bu adam savcı mıdır, yoksa terör örgütü mensubu mu? Bunu Avrupa hukuku açısından değerlendirmelerini isteyeceğim. Sonra da devreye geçtiğim Almanya'daki daire başkanlarına, üst düzey polis şeflerine, bu adam savcı mıdır? Bu adam terör örgütü mensubu mudur? Bunu kendi yasalarınız açısından değerlendirin, sizin ülkenizde bir savcı bu sahtelikleri ve iftiraları yapabilir mi diye soruyorum. Ardından, İngiliz, Fransız ve Hollandalılara göndereceğim. Çünkü bu örgütün muazzam bir maddi gücü var. Propaganda gücü var. Amerika'da bile siyasetçilerin bunlardan nasıl etkilendiğini izliyoruz. Yurtdışında siyasetçileri müthiş bir propaganda gücü ile etkileyebiliyorlar. Kendileri yaptıkları bunca haksızlığa, hukuksuzluğa rağmen şu an bile mağdur rolünü sürdürüyorlar. Ben bu insanların başka hayatları nasıl mağdur ettiğini anlatacağım."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!