Korktuğunuz için mi yazmadınız?

Güncelleme Tarihi:

Korktuğunuz için mi yazmadınız
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2000 00:00

Haberin Devamı

Kanal 7’de yayınlanan Hizbullah açık oturumu İslami basını karıştırdı

İŞTE İSLAMİ KESİMİ KARIŞTIRAN SORU

İslami çizgide yayın yapan gazetelerin yönetici ve yazarlarının, kamuoyunda şok yaratan Hizbullah vahşeti konusunda uzun süre neden kayıtsız kaldıkları tartışma konusu oldu. Kanal 7'de Ahmet Hakan'ın hazırlayıp sunduğu ‘‘İskele Sancak’’ programına Akit Gazetesi'nden Abdurrahman Dilipak, Zaman Gazetesi'nden Nedim Hazar, Milli Gazete Yazı İşleri Müdürü Ekrem Kızıltaş, Yeni Şafak Gazetesi'nden Ahmet Taşgetiren, Yazar Mehmet Şevki Eygi katıldı. Hakan'ın soruları karşısında konuklar gerekçe olarak genellikle bilgi eksikliğini gösterdi. Programdan sonra Ahmet Hakan bol miktarda eleştirinin yanısıra ölüm tehditleri de aldı.

Ahmet Hakan'ın Kanal 7'de gerçekleştirdiği tartışmayı özetleyerek yayınlıyoruz.

Ahmet Hakan: Abdurrahman Bey ilk defa Hizbullah'ı ne zaman yazdınız?

- Dilipak: Aslında bu konunun üzerine gitmedim

Hakan: Neden gitmediniz? Hiç duymadınız mı?

- Dilipak: Şiddet içeren, söylediğiniz sözlerin yanlış anlaşılma ihtimali olan, okuyucunun ön bilgisinin olmadığı konularda her şeyi siz söyleyeceksiniz. Değer yargısı üretiyorsunuz. Herkes farklı açılardan bir takım sözler duymuş. Ama bir türlü de yerli yerine oturtamıyor. Devleti ele geçirmek isteyen şeriatçı örgüt mü, yoksa, devletin PKK'ya karşı ya da şeriatçılara karşı kurduğu paravan bir örgüt mü? Hiçbir şey yok.

Hakan: Bilgi yetersizliği mi?

- Dilipak: Nasıl anlaşılacağından da çok emin değilim. Karşınızda, sizi tanıyan, ancak sizin onu tanımadığınız bir örgüt var. Dolayısıyla çok ihtiyatlı hareket etme gereğini duyuyorsunuz.

HİZBULLAH KAÇIRIR DİYE ÇEKİNDİNİZ Mİ?

Hakan: Bir güvenlik sorunu mu, bu endişeyi hissetiniz mi? 'Beni de kaçırırlar' diye.

- Dilipak: O var. Her zaman var. Tam korku olarak söylemeyeyim ama. Ben yazdığımda kullandığım kelimeden dolayı DGM Savcısı hakkımda soruşturma açar mı?..

Hakan: Hizbullah kaçırır mı?

- Dilipak: Falan örgüt yanlış anlar mı, diye insanın şuuraltında bir korku var. Yazı İşleri Müdürlüğü'ne bir not yazıyorum. Hukuki bir problem de çıkmasın size.

Hakan: Şu çok önemli. Beni kaçırır mı? Böyle bir korku hissediyor musunuz ?

- Dilipak: Böyle somut olarak algılamanız gerekmiyor. Ama şuuraltında böyle bir rezerviniz sürekli var. Sadece orası için değil. PKK'yı eleştirirken de, DHKP-C'yi yazarken de hissediyorsunuz.

Hakan: Bakın bu güvenlik sorununu diğer konuklarımız yaşadı mı? Nedim Bey?

- Nedim Hazar: Ben şahsen birkaç kez yazdım. Mithat Bereket'in programında. Tabii orada tamamen ithal, Lübnan'daki görüntüler falan vardı. Biraz bana zorlama gelen metinler olmuştu, biraz eleştirel yaklaşmıştım. 'Korktuk.' Çünkü bize Hizbullah'ın, ortaya çıkan son örgütün sanki ölüsü teslim edildi.

O KADAR SERİ CİNAYET İŞLENİRKEN SESSİZ KALDINIZ

Hakan: Hiç mi haberiniz olmadı ama? Batman'da, Diyarbakır'da seri cinayetler işleniyor, adamlar kaçırılıyor...

- Hazar: Olaylardan haberimiz var. Bir sürü faili meçhul, arkadan kurşunla öldürülme, satırlarla vurma. Ama böyle evin bodrumlarında gömülen, ya da bir korku filmi, kabus gibi sunulan bir şey değildi. En son bütün topluma patlayan bu şeyde sanki örgütün liderinin birinci gün ele geçirilmesi ve ondan sonra bir anda adeta zemberekten boşalır gibi arka arkaya gömülen cesetler, mezarlar, sanki böyle her şey çözülmeye başlamış durumda. Artık bu örgütten de korkmaya gerek yok (...)

- Dilipak: Hizbullah böyle bir eylemi sahiplenmedi. Adamın sahiplenmediği bir eylem hakkında ne yazacaksınız?

Hakan: Ama kendi aranızda konuşmuyor muydunuz? Bu kadar insan niçin öldürülüyor? Nasıl oluyor?

- Dilipak: Bu konuda bilgi yok. Her zaman spekülasyonlar gündemde, hedef seçilen insanlar. Lübnan Hizbullah'ı konularında, İran'la ilgili, Sincan olayından sonra Hizbullah'la ilgili yazdım. Ama çok iyi bilmediğimiz, birtakım eylemlerin sorumluluğunu kabul etmeyen bir örgüt hakkında ne yazacaksınız ?

Hakan: Ahmet Bey, siz niye yazmadınız ? Mesela ben sizin yazılarınızı takip ediyorum. Her konuyu yazıyorsunuz. Özellikle İslami camiayı yakından ilgilendiren her konuyu açık dille yazıyorsunuz. Niye Hizbullah'ı hiç yazmadınız.

- Ahmet Taşgetiren: Hizbullah'ı hiç yazmadım değil, yazdım. Fakat Hizbullah gerçekten sisli bir alan. Nerede, nasıl doğdu, nedir bunun ebesi, rahmi nedir? Bu alan sisli, geliş yönü sisli ve bana göre son hadiseler de çok sisli. Yani çok da kolay çözümleyemediğimiz bir alan. Nerede doğuyor Hizbullah? Batman'da. Yani Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde doğuyor, 1980'lerde. O zamanlardan bu yana tüm bölge olağanüstü hal bölgesi. Yani Türkiye'nin düşük yoğunluklu bir mücadele yürüttüğü, son derece yoğun güvenlik tedbirlerinin istihbarat çalışmalarının olduğu bölge. Ki bu bölgede Hizbullah nasıl pek çok cinayete karışmış? Bu cinayetler neden 15 gün öncesi ortaya çıkarılmadı? Yani Hizbullah'a 15 yıldan bu yana neden müsaade edildi? Biraz önce konuştuk. Bu operasyonlar 15 gün önce yapılmış olsa İzzettin Yıldırım ölmemiş olacaktı. 1 ay önce yapılsa belki birkaç kişinin daha hayatı kurtulacaktı. 1, 3 yıl önce yapılsa belki de ceset, mezarevleri olmayacaktı. Neden biz 15 yıl bekledik? Bu sorulara yeterince cevap bulabiliyor değilim.

Hakan: Ekrem Bey, siz neler söyleyeceksiniz. Niye gazetenizde yazmadınız bu cinayetler işlenirken, İslam'ın adını kullananlar var, cinayetler işliyor diye kınama yazılarına yer vermediniz ?

- Ekrem Kızıltaş: Aslında yazmadık demeyelim. Rutin olarak yer aldı. Bence konu ön kabulle alakalı bir şey. İslamcı basın ya da birtakım değerlere önem veren, daha hassas bir medyadayız, veya bu şekilde gazete çıkarıyorsunuz. Bir olay oluyor bir şekilde. Kafasına bir kurşun sıkılıyor ya da satırla doğranıyor, hemen aklınıza dininiz, dininizin değerleri geliyor. Diyelim ki bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir kişiyi dirilten de bütün insanlığı diriltmiştir mealinde bir ayet olacak sanıyorum. Bu değer aklınıza geliyor, o zaman diyorsunuz ki; bir yerde bir yanlışlık var. Bu yanlışlık, biraz daha İslami literatürün içine doğru girdiğinizde hakikaten bu konuda verilebilecek ruhsat olup olmadığını detaylı biçimde bir takım kitaplardan araştırdığınızda hakikaten ferdi davranışlar için ruhsat bulmanın son derece zor olduğunu görüyorsunuz. Şimdi geriye doğru baktığımızda, mesela bu akşam ortaya çıkan olay. Eğer hakikaten İzzettin Yıldırım 2- 3 gün önce öldürülmüşse, bu işte yine ciddi bir yanlışlık var. Nedir ? Mesela Kavacık operasyonu yapıldı. Türkiye'nin birçok yerinde evler ortaya çıkarıldı. Ama düşünün, nereden çıkarıldı bu evler, İstanbul'da yakalanan 2 kişinin ifadeleri doğrultusunda ortaya çıkarıldı.

KORKU DEĞİL DE İHTİYAT DİYELİM

Hakan: Şimdi bakın, birçok soru var. Bunlar hep konuşuluyor. Biz sorumluluğumuzu yerine getirdik mi? Bunun cevabını arıyoruz.

- Kızıltaş: Normalde İzzettin Yıldırım'ın Kartal'da başka cesetlerin bulunduğu bir evde değil de, yeni bulunmuş başka bir evde beraber öldürüldüğü birkaç kişiyle birlikte bulunması konuyu basitleştiriyor.

Hakan: Sorum çok açık. Neden geçmişteki cinayetler Diyarbakır'da, Batman'da ...

- Kızıltaş: İhtiyat diyelim.

Hakan: Şunu diyebilir miyiz Ekrem Bey. Milli Gazete Yazıişleri Müdürü olarak Radikal veya Hürriyet gazetesinde, Hizbullah ile ilgili daha önce çıkan haberlere karşı örgüt militanlarının orada göstereceği duyarlılıkla Milli Gazete'de, Akit'te, Yeni Şafak'ta, Zaman'da çıkacak bir eleştirel yazıya gösterilecek duyarlılık arasında bir fark var.

- Kızıltaş: Tabii ki fark var.

Hakan: Çok önemli bir şey aslında. Yani bir güvenlik sorununun altını çizmekte yarar var.

- Kızıltaş: O zaman bir şeyi kabul etmiş oluyoruz. Adına Hizbullah denilen bu örgütün belli bir camiayla bağlantısının varlığını kesinkes kabul etmiş oluyoruz. O zaman soru şu; İnsan öldürmenin cevabı nereden bulunur. Yok öyle bir şey.

Hakan: O ayrı bir şey. Bu bağlantıyı mı kanıtlar. Yani Milli Gazete'ye, Akit'e, Yeni Şafak'a, Zaman'a örgüt militanlarının daha duyarlı yaklaşması, bu bağlantının kanıtı mıdır? Nedir size göre Ekrem Bey'in işaret ettiği ?

- Taşgetiren: Belki de şudur. Doğu'da islami alanda, çalışma yapan, etkinlik kazanmaya çalışan bir grup. Milli, Gazete, Yeni Şafak, Akit bunların da hitap ettikleri alan belki aynı alandır. Hedef kitle açısından. Bu gazetelerde çıkacak bir eleştiri bunlar açısından gerçekten taban kaybetirme gibi bir hadiseyi gündeme getirmiş olabilir.

Hakan: Bu yüzden mi daha duyarlı olabilirler ?

- Taşgetiren: Bu yüzden daha duyarlı olabilirler. (...)

Onlar bizim gazetelerimize daha duyarlı

Hakan: Onlar açısından İslami duyarlılığa sahip medya daha önemli değil midir ? Böyle bir önem farkı yok mudur ?

- Taşgetiren: Hedef kitleden neyi kastettiğinizi anlamıyorum.

Hakan: Mesela örgüt, Hizbullah örgütünün kendisini ifade ediş tarzına baktığınızda... Yani camilerde mücadele ediyorlar...

- Taşgetiren: Meşruiyet mi bekliyorlar? Böyle bir sıkıntı olduğunu tahmin etmiyorum. Meşruiyet sıkıntıları yok. Belki de bu bahsettiğiniz kitleye doğrudan değil, dolaylı olabilir.

Hakan: Siz ne düşünüyorsunuz?

- Dilipak: Bizim gazeteleri onların erişmek istediği kitle okuyor. Menzil ya da İlim kitapevi. Onun tabanını sıcak, birinci derecede etkileyen bir özelliğe, İslami duyarlılığa sahip gazete, mecmualarda çıkan makaleler. Bu da onların bu kesime karşı duyarlı tepki veren yani refleksleri daha yüksek olduğunu gösteriyor. Yani bizim için o sahada yazı yazmak mayınlı tarlada top oynamaktan farksız. Bir başkası bunu görmezlikten gelebilir, erteleyebilir, ona karşı sıcak tepki vermeyebilir.

Hakan: Ama o sizin için mayınlı tarla.

- Hazar: O grubun misyoner tarzı olduğunu düşünmüyorum. Bu örgütün, propagandaya yönelik, taraftar kazanmaya yönelik amacı, meşru olayım diye bir beklentisi olduğunu zannetmiyorum.

Hakan: Bunu nereden çıkarıyorsunuz?

- Hazar: Yapılan eylemlere bakarsak, tamamen tıbbın, patolojinin alanına girer.

Hakan: Yani hastalıklı insanlar.

- Hazar: Yapılan eylemlere ve Türkiye'ye etkisine bakarsak bu kanıya varmak çok zor değil bence.

Hakan: Ahmet Bey bu da yabana atılmayacak bir görüş

- Taşgetiren: Aslında Hizbullah ve cinayetleri ile ilgili yapılan her değerlendirmede Hizbullah'ın kimliği üzerindeki sis perdesini dikkate almak lazım. Yani Hizbullah nedir? Ben şahsen çözebilmiş değilim. Medyada takip edebildiğim kadarıyla Hizbullah'ın başlangıcı şudur, gelişme seyri, bugün geldiği nokta budur, liderlik kademesi, teşkilatlanması şöyledir...

- Dilipak: Bunlar şu anda net değil.

- Taşgetiren: Bakın bu konuda net bilgiye ulaşamazsınız. Bu sis perdesi nedeniyle Hizbullah adına bir cinayet işlediğinde bunu gerçekten kim işliyor ben doğrusu şahsen bilemiyorum. Belki aynı benzeri sorular PKK için de geçerli. Mesela Abdullah Öcalan kimdir? Bunun üzerinde soru sormak lazım. Mesela Uğur Mumcu'yu öldüren kimdir? Mumcu'nun ölümü de sisler içindedir. Aydınlar kim tarafından öldürülmüştür?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!