Konniçiva

Güncelleme Tarihi:

Konniçiva
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 1999 00:00

Erdal GÜVEN
Haberin Devamı

Bu sefer de olmadı

Evet yine başaramadım. Bu sefer de Japon imparatorunun huzuruna çıkarken saltanat arabasına binemedim. Gerçi imparatorun huzuruna da çıkamadım, ama zaten benim için saltanat arabasına binebilmek, imparatorun huzuruna çıkmaktan daha önemliydi. Olmadı, ne yapalım. Hem saltanat arabasına binemeyen tek gazeteci ben değilim ki... Tamam binebilseydim, saltanat arabasına binen ilk ve tek Türk gazeteci ben olacaktım. Ama elden birşey gelmiyor. Eğer bir mucize olur da imparator röportaj teklifimi kabul eder ve beni saraya davet ederse belki bir şansım olabilir ama çok zor.

Her zaman olduğu gibi bu sefer de benim binemediğim saltanat arabasına Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in güven mektubunu sunmak için imparatorun huzurunu çıkan Büyükelçi Yaman Başkut bindi.

‘‘Ne var bunda bu kadar büyütecek canım atlı araba işte'' deyip geçmeyin atlı araba ama sonuçta imparotorun arabası, sadece imparatorun huzurunca çıkacak olan çok önemli insanlar binebiliyorlar. İmparatorun huzuruna çıkmakta öyle sanıldığı kadar basit değil. Öyle ‘‘İmparator amca geçerken bir uğradım da ver elini öpeyim'' diyerek çat kapı içeri girilmiyor. Herşeyin bir yolu yordamı var.

Koca koca devlet adamaları bile imparatorun huzuruna çıkmadan önce günlerce prova yapıyorlar. İmparatorun karşısında nerede durulup, nerede selam verileceğinden neler konuşulup, nelerin giyileceği bile seromoninin bir parçası. Bu tür törenlerde en küçük insani hatalar bile hoş karşılanmıyor. Gerçi geçen yıllarda imparatorun karşısına ülkesinin güven mektubunu vermeye çıkan bir Avrupa ülkesinin büyükelçisi güven mektubunu otelde unutmuş. Çok ayıplanmış ama Japon imparatoru kibarlığından bir şey dememiş ve güven mektubu gelene kadar dakikalarca tören odasında ayakta beklemiş.

Büyükelçi Yaman Başkut'un güven mektubu sunma törenine eşim Hülya da katıldığı için tören anına kadar çekilen eziyeti baştan sona yakından takip edebildim. Tören öncesi ilk darbe sarayın protokol dairesinden gelen kılık kıyafet talimatnamesiyle vuruldu. Büyükelçi dahil törene katılan tüm erkekler ‘‘morning coat'' denilen gündüz vakti yapılan törenlerde giyilen tören elbisesini giyeceklerdi. Erkeklerin işi kolaydı. Yaman Başkut gibi önceden tedarikli davranıp da böyle bir tören elbisesi olanlar kendi elbiselerini giyecekler, olmayanlar da günlüğü 500 dolara kiralayarak sorunlarını halledeceklerdi. Ama bayanların durumu içler acısıydı.

Saraydan gönderilen talimatnameye göre ne giysen yasak. Yok elbise siyah olmayacak beyaz ya da mor olmayacak. Takım veya tek parça elbise giyilecek. Pantolon kesinlikle yasak. Kumaş içinde çizgi, desen, puan bulunmayacak, kırçıllı kumaş olmayacak, elbiseler pırıl pırıl parlamayacak ama mat kumaş da kullanılmayacak. Ceket içine ipek ya da ipek görünümlü bir bluz giyilecek ama o da çok parlamayacak, etek boyları çok kısa olmayacak ama rahibeler gibi çok uzun etekler de giyilmeyecek. Çantalar şöyle, ayakkabılar böyle olacak... Falan da filan.

Elbise sorunu halledilince provalar başladı. İmparatorun protokol müdürü günler öncesinden gelip, Büyükelçi Yaman Başkut ve mahiyetine dersler vermeye başladı. Günlerce süren derslerin ardından bir de tören günü imparatorun huzuruna çıkmadan küçük bir hatırlatma.

Hadi hayatlarında ilk kez Japon imparatorunun karşısına çıkacak olanların ne yapacakları konusunda günlerce prova yapmalarını anlarım ama bu Japonlar işi o kadar ciddiye alıyorlar ki, imparator bile her tören öncesi törende ne yapacağına neler konuşacağına dair bir prova yapıyor.

Ama ne kadar tören öncesi provalar yapılıp, neler konuşulacağı kararlaştırılsa da, tören sırasında Büyükelçi Yaman Başkut ani bir atak ile konuyu imparatorluk ailesinin Türkiye seyahatlerine getirip, şimdiye kadar hiçbir Japon imparatorunun Türkiye'yi ziyaret etmediğini hatırlatarak İmparator Akihito'yu Türkiye'ye davet etti. Eh tabi koca imparator öyle ‘‘tamam sen herşeyi ayarla ben geliyorum'' diyemiyor. İmparatorun yurtdışı seyahatleri için bakanlar kurulu onayı gerekiyor. Ama önemli olan, Türkiye'nin davetinin birinci elden imparatora iletilmiş olması. Hayırlısı, artık yakında bir Japon imparator misafirimiz olabilir.

KEİKO

Arkadaşı Keiko'ya sorar ‘‘Boşandığını duydum çok üzüldüm ama bildiğim kadarıyla sizin öyle çok sorununuz yoktu. Ne oldu da birden boşanmaya karar verdiniz.

Keiko ‘‘Bir gün kocam bana buruşuk çorap giydiğimi söyledi de ondan'' der.

Arkadaşı merakla ‘‘Aman sen de. Bir buruşuk çorap giydin dedi diye boşanılır mı'' diye sorar.

Keiko kızgın bir ifade ile cevap verir ‘‘Ama o gün çorap giymemiştim''.

Düğüne davet edilmekten korkuyorum

Evet yanlış okumadınız düğüne davet edilmekten korkuyorum. Bir Japon arkadaşım evleniyor ve beni de düğününe davet edecek diye ödüm kopuyor. Size göre hava hoş tabii. Japonya'da düğüne gitmenin getireceği maddi çöküntüden haberiniz bile yok. Öyle elinizi kolunuzu sallayarak düğüne gidemiyorsunuz. Herşeyin bir bedeli var. Bir kere gelin ve damada yakınlık derecenize göre düğüne maddi yardımda bulunmak zorundasınız. Eğer gelin ve damadın ortak arkadaşıysanız yandınız. Katılım miktarınız iki katına çıkmış olacak. Hele yakın akraba olanların işi çok zor. Düğüne yapacakları yardım ile bir Asya turu yapabilirler.

Eh biz damat tarafının arkadaşı olduğumuz için 50 bin yen vermeliyiz. Hem öyle pazarcı parası gibi buruşuk para da veremiyorsunuz. Düğün öncesi bankaya gidip hiç kullanılmamış 5 tane 10 bin yenlik banknot alıp bunu 1000 yen vererek satın alacağınız evlilik zarfı içine özenle yerleştireceksiniz. Düğün öncesi verdiğiniz zarf erkek tarafı tarafından açılıp verdiğiniz miktar, bir deftere kayıt edilecek. Öyle ben verdiydim arkadaş haberin yok mu demek gibi bir şansınız yok herşey kayıtlı.

Gerçi düğün sonrasında birkaç meyve bir kutu yeşil çay veya küçük hediyelik eşyalardan oluşan bir düğün hediyesi alıyorsunuz ama yine de verdiğiniz paranın karşılığı değil. Biz boşuna mı düğün davetiyelerini almamış numarasına yatıyoruz. Elden tebliğ edilmediği sürece benim düğün davetiyeleri sürekli postada kayboluyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!