Kohl, Yılmaz'ı cesaretlendirdi

Güncelleme Tarihi:

Kohl, Yılmazı cesaretlendirdi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 1997 00:00

Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz'ın dün, kendi ifadesiyle ‘‘muhterem dostu’’ Almanya Başbakanı Helmut Kohl ile yaptığı görüşme, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin genişleme planlarında alacağı yer bakımından Türk tarafını belirgin bir iyimserliğe sevketti.

Başbakan Yılmaz, dünkü basın toplantısından ayrılırken bu iyimserliğini gazetecileri bile şaşırtan kuvvetli ifadelerle kayda geçirdi. Kendisine ayaküstü sorduğumuz ‘‘Türkiye aralık ayındaki Lüksemburg Zirvesi'nde aday olarak kayda geçirilecek 11 ülkenin yanında 12'nci ülke olarak sayılacak mı?’’ şeklindeki sorumuza, Başbakanın verdiği şu yanıt kayda değerdi:

‘‘Bundan sonra olmaması mümkün değil.’’

Yılmaz, bu iyimserliğini basın toplantısında daha ılımlı ifadelerle sergiledi, ‘‘AB Komisyonu, Lüksemburg Zirvesi için hazırladığı teknik değerlendirmede Türkiye'yi dışta bırakmıştı. Ama bugünkü görüşmeden sonra benim inancım odur ki, Almanya, Türkiye'yi genişleme sürecinden dışlamayan bir karar alacaktır’’ diye konuştu.

Bilindiği gibi Türkiye'yi rahatsız eden tartışmanın özünde, AB Komisyonu'nun, topluluğun genişleme perspektifiyle ilgili raporda, iki dalga halinde tasarladığı genişleme sürecinde Türkiye'ye yer vermemesi yatıyor. Lüksemburg Zirvesi, bu rapor doğrultusunda karar alırsa Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği 21'inci yüzyıl içinde meçhul bir zaman dilimine ertelenmiş olacak.

Başbakan Yılmaz ise dün Kohl'un kendisine vermeyi taahhüt ettiği destekle, buradaki tehlikenin aşılmakta olduğu kanısında.

Mesut Yılmaz'ı bu iyimserliğe sevk eden nedir?

Bunun başında, ikisi arasında yaklaşık bir saatlik bölümü başbaşa geçen görüşmede Kohl'un Türkiye'nin ‘‘tam üyelik adaylığını’’ destekleyeceği konusunda Yılmaz'ı cesaretlendiren bir tutum ortaya koyması geliyor. Nitekim, görüşmenin geniş katılımlı bölümüne katılan Türk diplomatları da Kohl'un verdiği sıcak mesajları teyit ettiler.

Kohl'un bu taahhütü, Alman tarafının yayımladığı bildiride yer alan ‘‘Şansölye Kohl, Türk Başbakanı'nın Türkiye'nin Avrupa'ya aidiyetine ilişkin tutumunu güçlü bir şekilde desteklemiş ve Türkiye'nin AB'ye müstakbel tam üyeliğini desteklediğini açıklamıştır’’ ifadesiyle dile getirildi.

Alman tarafının açıklamasında dikkat çeken bir bölüm daha var. Bu bölümde, ‘‘Taraflar tam üyeliği olumsuz yönde etkileyen hususlardan biri olan serbest dolaşım konusunda birbirlerini tatmin edecek bir çözüm bulacaklardır’’ deniliyor.

Bir başka deyişle Türkiye, tam üyelik gerçekleşse bile serbest dolaşım hakkından belli bir süre için feragat edeceğini Başbakan Yılmaz'ın ağzından kayda geçirmiş oluyor. Alman tarafının verdiği destekte, Türkiye'nin serbest dolaşımda attığı geri adımın oynadığı rolün altını çizmek gerekir.

Alman tarafı, bildiride, Türkiye'nin tam üyeliğini aynı zamanda Türk-Yunan ve Kıbrıs sorunlarının çözümüne bağladığını bir kez daha vurguluyor. Dolayısıyla Yılmaz, tam üyeliğe giderken bu alanlarda da esneklik göstermek zorunda.

Lüksemburg Zirvesi öncesindeki ekim ve kasım aylarının, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından son derece kritik geçeceği söylenebilir. Yılmaz, bu süreyi Bonn dışındaki Avrupa başkentlerini dolaşarak destek arayışıyla geçirecek. Daha önemlisi Yılmaz, bu temaslarını tamamladıktan sonra kasım ayı sonunda, yani Lüksemburg Zirvesi'nin hemen öncesinde yeniden Bonn'a gelerek Kohl ile son bir değerlendirme yapacak.

Bu değerlendirmenin sonunda Almanya'nın desteği Türkiye'yi 11 aday ülkenin yanına 12'nci ülke olarak dahil edecek mi? Yoksa, bulunacak bir ara formül ya da özel statü ile Türkiye'nin adaylığı tescil edilip, tam üyelik müzakereleri, 11 ülkelik paketin dışına mı bırakılacak?

Yılmaz'ın, dünkü iyimserliğine rağmen bu soruların net yanıtlarını henüz kestirebilecek durumda değiliz. Çünkü Almanya, tam üyelik adaylığını desteklemekle birlikte, ‘‘Türkiye, muhakkak genişlemenin ilk dalgası içinde yer almalıdır’’ şeklinde bağlayıcı bir açıklama yapmış değil.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!