Kıyamet kopacak

Güncelleme Tarihi:

Kıyamet kopacak
Oluşturulma Tarihi: Eylül 23, 1998 00:00

Haberin Devamı

Alaattin Çakıcı'nın 17 Ağustos'ta Fransa'da tutuklanmasından bugüne kadar Nice'te kamp kurarak olayları saati saatine izleyen HÜRRİYET Paris temsilcisi Muammer Elveren, Çakıcı'nın ANAP'lı Devlet Bakanı Eyüp Aşık ile yaptığı telefon konuşmalarının gerçek bandını ele geçirdi.

Hürriyet, Fransa'da tutuklu bulunan Alaattin Çakıcı ile ANAP'lı Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın yaptığı telefon konuşmalarını içeren gerçek bant kaydını ele geçirerek devlet-çete ilişkilerini aydınlatacak bir gelişmeye imza attı. Paris temsilcimiz Muammer Elveren'in günlerdir peşinde olduğu bantta yer alan konuşmalar, yeraltı dünyasının sadece istihbarat servisleri ile değil hem hükümet hem de muhalefet yetkilileriyle nasıl ilişkiler içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Hürriyet'te mahfuz bulunan kasedin bir kopyasının Türkiye'de tanınmış bir parti liderinin de elinde olduğu belirlendi.

SADECE HÜRRİYET'E

24 Eylül'de yargılanacak olan, avukatları ve ailesi dışındaki kimseyle görüştürülmeyen Çakıcı, Fransız yetkililerin kendisine sunduğu gazeteci listesinden seçtiği tek isim olan Elveren'e ‘‘Kaseti yazılı basından sadece Hürriyet'in Paris temsilcisi Muammer Elveren'in yayınlamasını kabul ediyorum’’ onayını verdi.

TÜRKİYE AYAĞA KALKACAK

Aşık ile Interpol tarafından aranan Çakıcı arasında geçen konuşmaların en çarpıcı bölümünü, mafya liderinin ‘‘Sen bize haber verdin, biz de yer değiştirdik’’ diyerek, yakalanmak üzereyken ‘‘tüyo’’ aldığını açıkladığı bölüm oluşturuyor. Çakıcı'nın Aşık'a ‘‘Eyüp abi’’ diye hitap ettiği ve Türkiye'yi sarsacak nitelikteki kasette şu konuşmalar geçiyor:

Bize haber verdin, işte o zaman yer değiştirdik

EYÜP AŞIK: Ne yapıyorsun... Sıhhatin sağlığın yerinde mi?

ÇAKICI: Vallahi abi sıhhatimiz işte... Sıhhatimiz aslında iyi değil.. Biliyorsun seninle konuştuk. Yani sen benim abimsin. Sen o zaman bize bir haber verdin işte, biz de o zaman bildiğin gibi bir yer değiştirdik.

AŞIK: Ben sana bir şey söyleyeyim. Ben bir iki kişiyle daha haber gönderdim sana. Hem Enis'e söyledim. Birisi daha söylemişti bana. O senin Mesut Bey'le ilgili şey yaptığın konu doğru değil. Hiç mümkün değil.

ÇAKICI: Vallahi şimdi. Şu, biliyor musun Eyüp abi. Şimdi Mesut Bey önce bizim hemşerimiz. Daha sonra tabii ki eee.

AŞIK: O söz Mesut Bey'den çıkmamış. Hiç mümkün değil, ben konuştum kendisiyle.

Yılmaz'dan Çakıcı'ya: Haber verin, ABD'ye ekip gitti

AŞIK: Ya mümkün değil ya. Sen ne diyorsun ya! Bana bunu söyleyenler haber verenlerin şeyinden Mesut Bey'in haberi var ya!

ÇAKICI: Hatta o zaman sen bana dedin ki, ‘Mesut Bey bana dedi ki, işte, Alaattin’e ulaşırsan söyle. Amerika'ya onun için buradan bir ekip gitti de' dedin. Eee bana bunu Eyüp abi söyledi... Adamcağız hem haber verip, hem benim canımı niye istesin, dedim yani. Alo... alo... alo...

Aşık: Alo...

Çakıcı: Ya abi ben senin lafından sonra hemen yer değiştirdim, yukarıya Kanada'ya çıktım, bir iki ay bekledim, tekrar geriye döndüm yani.

Aşık: Yaa... Amerika'ya gönderdikleri adamı biliyorsun da... Bu Artvinli başkomiser var burda Selçuk şey... Selçuk değil de... şey nedir, Demiralp de ama ismini unuttum şimdi Selçuk diyesim geliyor, yahut da ona benzer bir şey, soyadı Demiralp. Şentürk, Şentürk Demiralp. Ben onu bir arayayım, çağırayım, bir konuşayım onunla bakayım ne biliyor. Ne diyor, ne olmuş oralarda, yani giderken kendisine ne demişler, niye gitmiş gelmiş.

Çakıcı: Ben yaşadığım sürece benim abimsin yani... Mesut Bey'i boşver...

Aşık: Sağol, estağfurullah sağol, sağol...

Çakıcı: Mesut Bey benim için önemli değil yani... Benim için önemli olan sizsiniz, Mesut Bey bilemiyorum vallahi eee... Daha evvel yumruğu yedi bak... Mesut Bey anlıyor musun, kendisine hizmet eden adamı pek sevmez, anladın değil mi dediğimi abi? (Gülüşmeler)

Yılmaz'ın ‘ölü gelmeli’ sözüne çok üzüldüm

ÇAKICI: Sonra, mesela şöyle bir şey, diyorlar ki birine. Birine açıyor telefon. Orada bir arkadaşım var, yanında. Malum insanın (Mesut Yılmaz'ı kastediyor) yanında. ‘‘O buraya sağlam gelmemeli, ölü gelmeli’’ falan deyince, ee tabii ben bu işe çok üzüldüm. Çünkü biz, Mesut Bey'e...

AŞIK: Ya... Mümkün değil.

ÇAKICI: Mesut Bey'e hayatım boyunca hiçbir zararım olmadı. Biliyorsun o dönemler, seninle her gün konuşuyorduk. Mesela bir gün Ömer Göktuğ dedi ki, ben Eyüp Bey'le konuştum dedi, Mesut Bey televizyona çıkacak.

AŞIK: Çıktı. Grup toplantısında, aynı Ömer'in istediği gibi açıklamayı yaptı.

ÇAKICI: Evet onun üzerine ben de dedim ki, çıkar dedim. Aslında ben Mehmet Ali Yılmaz'la konuştum, o da bana ‘‘Ben Mesut'la konuştum, o da televizyona çıkıyor’’ dedi. Hatta Hüsamettin Abi'yle konuşuyor Mehmet Ali Yılmaz... Peki dedi bana... Anlıyorumusun? Sonra ben baktım ki hiçbir zararım olmamış, sadece Mesut Bey'e benim faydam olmuş. Bana bir banka teklif ettiler... Ben dedim ki, ben ne Mesut Bey'i, ne de Eyüp Abi'yi asla yarı yolda bırakamam, ben bu televizyon konuşmasını yapacağım...

AŞIK: Yalnız ben sana bir şey söyleyeyim, o sözü sana söyleyenin... Muhtemelen daha evvel, hani Tansu Hanım'la takıştın makıştın, buna benzer seni Mesut Bey'le takma gibi niyeti olabilir... Onu sen iyi bir tetkik et...

ÇAKICI: Yani şu abi, biliyormusun abi, benim Mesut Bey'e gönül hizmetimden başka bir şeyim olmamış. Düşünüyorum, taşınıyorum, benim canımı niye istesin abi, çok üzüldüm...

Bakan Aşık'a çağrı

Hürriyet'in Alaattin Çakıcı'dan aldığı gerçek bant, gazetemizde emniyet altında bulunuyor. Bandın yayınlanmasından sonra ‘‘Banttaki konuşmalar montaj. Çakıcı ile ANAP muhalefetteyken yaptığım konuşmalar aralara bir şeyler konularak kurgulanmış’’ iddiasında bulunan Sayın Devlet Bakanı Eyüp Aşık'a açık çağrı yapıyoruz. Bandı birlikte dinleyelim. Gerekirse ses ve montaj uzmanları eşliğinde bu belgenin orjinal olup olmadığını birlikte araştıralım. Devletin bir bakanını zan altında bırakan bu bandın gerçek olup olmadığını el birliğiyle ortaya çıkaralım.

Kurgulanmış

ANAP'lı Devlet Bakanı Eyüp Aşık, Hürriyet'in ele geçirdiği bandın yayınlanması üzerine yaptığı açıklamada konuşmaların doğru olmadığını iddia etti. ‘‘Böyle bir konuşma yok. Parça parça konuşmaları monte ederek düzmece bir bant hazırlanmış’’ diyen Aşık sorulara şu yanıtları verdi:

‘‘Böyle bir konuşma doğru değil. Size bir kaset takdim edilmiş ama o kaset parça parça şeylerden aralarına doldurularak yapılmış. Biz muhalefetteyken daha evvel konuştuğumu söylemiştim. Neler konuştuğumu da söylemiştim ilgililere.’’

Bir bakan böyle bir insanla konuşmalı mı?

Susurluk olayından sonra muhalefetteyken, uzun süre haber akışında zorluk çektik. Her bulduğumuz imkânı değerlendiriyorduk. Bu işte sonuç almak isteyenler de birtakım kanalları kullanır. Biz bunu yaptık. Biz hükümete gelmeden 6-7 sefer konuştum. Kendimize böyle bir yol seçtik. Benimle konuştuğunda abi falan derdi. Onunla konuştuğumuz birçok şey var. Ama uzun boylu da değil. Bana birçok anlattıkları var.

Çakıcı'ya ‘kaç’ dediniz mi?

Hayır. Amerika'ya gidenler evrak noksan olduğu için operasyon yapamamış. Operasyon olacakmış da birisi ona haber vermiş, o da Kanada'ya kaçmış gibi bir şey yok. Bunu emniyetin kayıtlarından bulabilirsiniz. Fransa'da yakalandığı sırada bu şey ortaya çıktı. Çakıcı ‘‘Ben bu hükümeti düşüreceğim, elimde kaset var’’ dedi.

O kaset bu kaset mi?

Hangi kaset olduğunu bilmiyorum. Daha evvelki konuşmalarla bazı yerlerinden bir şeyler alınmış, ‘‘abi nasılsın’’ gibi falan, onları benzetiyorum. Adam bir senaryo yazıyor, istediği kişiye saldırıyor. Bize bir ara tehdidi vardı. Birilerini göreve getirmek istiyordu. Bildiğiniz gibi, Yavuz Ataç'ı daire başkanı yaptıracak, bilmem kimi Amerika'dan aldıracak falan. ‘‘Ben onları düşürürüm yahut çocuklarını kaçırtırım’’ diyordu. Bir çete başı yakalanmış ve belki intikam için bize saldırıya geçmiş, buna rağmen kamuoyu bize yeterli desteği vermezse benim gibi avanak daha da bulamaz. Benim ricam, o kaseti hemen DGM'ye, savcılığa verin, soruşturma açsınlar, ben de dokunulmazlığımın kaldırılmasına bizzat el kaldırayım. DGM'de anlatmak istediğim başka şeyler de var.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!