Kıbrıs’ta bütün kalıplar kırıldı

Güncelleme Tarihi:

Kıbrıs’ta bütün kalıplar kırıldı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 25, 2004 00:00

KIBRIS’ta dün yapılan referandumla birlikte, adanın tarihinde Türkiye’nin 1974 yılında gerçekleştirdiği askeri müdahalesi sonrasındaki en önemli kırılma noktası geride bırakılmış bulunuyor.Kıbrıslı Türkler, çoğunlukla ‘evet’ diyerek, Rumlarla birlikte yaşama iradelerini elle tutulur bir şekilde ortaya koydular. Ancak, uzattıkları dostluk eli Rumlar tarafından boşlukta bırakılmıştır.Rumların ezici çoğunlukla ‘hayır’ demeleri, uluslararası toplumun onayladığı bir federasyon modeli içinde Türklerle birlikte yaşama iradesini taşımadıklarının bariz bir ifadesidir.Sonuçta, 1974 yılından bu yana adayı ortadan bölen bir sınırın kuzey ve güneyinde birbirinden kopuk bir şekilde yaşayan iki toplumun birlikte var olabileceği bir uzlaşı çerçevesi yaratılamamıştır. Bu haliyle dün sandıklardan çıkan sonuç, adanın 1974 yılındaki bölünmüşlüğünün bir anlamda Rumların vizesiyle meşrulaştırılması anlamına gelmektedir. Daha önce uluslararası camia tarafından bir ‘işgal çizgisi’ olarak görülen ‘yeşil hat’, dün akşam itibarıyla dünyanın varlığını kabullendiği bir gerçekliğe dönüşmüştür. RUMLAR PAYLAŞMAK İSTEMİYORReferandum öncesinde Rum kesiminde yapılan tartışmaların içeriği, Türk kamuoyu ve uluslararası camianın Rum toplumunun çoğunluğuna hákim olan düşünce şeklini yakından tanımaları açısından yararlı olmuştur.Helenizm idealine kilitlenmiş şoven bir Rum milliyetçiliği, sağcısından komünistine kadar siyasi yelpazenin bütün renklerine genetik olarak kodlanmış ortak bir ruh hali olarak kendini bütün dünyaya tanıtmıştır. ‘Ret’ kararının özünde, Annan Planı’nın dayandığı temel felsefenin Rumlar tarafından rahatsız edici bulunması yatıyor.Çünkü, plan referandumda onaylanmış olsaydı, Rumlar Türkleri eşit bir siyasi ortak olarak kabullenmek, yeni bir devleti paylaşmak zorunda kalacaklardı. Örneğin, dönüşümlü başkanlık sistemi uyarınca sırası geldiğinde bir Türk, Kıbrıs’ı uluslararası forumlarda Rumların da cumhurbaşkanı olarak temsil edecekti.Geçmişte küçük cepler içinde yaşayan ve ada nüfusunun küçük bir bölümünü oluşturan Türklerin bir azınlık olarak var olmalarına bile tahammül edemeyen ve ‘etnik temizliğe’ kalkışan bir zihniyetin, bir Türk’ün cumhurbaşkanlığını hazmedebilmesi kolay değildi.AKP HÜKÜMETİNİN BAŞARISITürkiye ve KKTC, dünkü referandumdan uluslararası alanda konumlarını güçlendirerek çıkmışlardır. Türkiye, bütün bu egzersiz boyunca sergilediği cesaret ve aldığı risklerle sonuçta kendisini uluslararası alanda çok daha rahat nefes alabileceği bir zemine çıkartmıştır. Kıbrıs sorununda son 30 yıldır uluslararası alanda genel kabul gören bütün kalıplar dün akşam kırılmış ve bu kez oyun bozanın Rumlar olduğu tescillenmiştir.Bu satırların yazarı, 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana AKP hükümeti karşısında genellikle eleştirel ve şüpheci bir çizgide durmuştur.Bugünkü yazısının sonunda ise bu çizginin dışına çıkarak, AKP hükümetinin -süreç içindeki pek çok hatasına rağmen- gösterdiği kararlılığın hakkının teslim edilmesi gerektiğini belirtmektedir.Kuşkusuz, böyle bir sonuç Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinin gerçekçi ve zekice yaklaşımları olmadan alınamazdı. DEVLET BAKANI PROF. AYDIN’IN AÇIKLAMASIFethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın geçen hafta başında Washington’da düzenlediği ve ‘İslam, laiklik ve demokrasi’ başlıklı toplantının açılışını Devlet Bakanı Prof. Mehmet Aydın yaptı.AA’nın toplantıyla ilgili olarak geçtiği bir haberi aynen aktarıyoruz:‘Prof. Mehmet Aydın, bir katılımcının Fethullah Gülen’in, ‘ateistlerle teröristleri bir tutan’ sözlerini hatırlatması üzerine şöyle dedi:Bunları okuyacak zamanım olmadı. Tabii, farklı yorumlar, yanlış anlama olabilir. Ahlak, dinden bağımsızdır. Batı’nın kazanımlarının pek çoğu dinle birlikte değil, dine rağmen elde edilmiştir. Fethullah Gülen, eğer böyle bir şey söylediyse, bu benim için çok şaşırtıcı olur. Çünkü kendisini tanıyorum. Çok geniş fikirli bir insandır. Eğer dediyse, kendisiyle tamamen farklı fikirdeyim. Teröristlerle karşılaştıramazsınız.’ Türkiye’nin en önemli ilahiyat otoritelerinden biri olan Prof. Aydın’ın, Fethullah Gülen’in adıyla birlikte anılan bir toplantıda yaptığı bu açıklamanın ‘entelektüel dürüstlük’ açısından önemli bir emsal oluşturduğunu düşünüyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!