Kemal'in adamları

Güncelleme Tarihi:

Kemalin adamları
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Parasızlığına çare bulabilmek için yarattığı karakterin peşinden sürükleneceğini nereden bilebilirdi ki? Haldun Sevel, 26 yıl önce çizdiği Ustura Kemal tiplemesi yüzünden neredeyse Milli Mücadele Tarihini su gibi ezberledi. Gezmediği sahaf, girmediği kütüphane kalmadı. Şimdi ise başka bir heyecanın peşinde. Hürriyet'te yayınlanan Ustura Kemal'in yeni macerasında kahramanlar yine tanıdık simalardan seçilmiş; hepsi de Hürriyet Gazetesi'nin yöneticileri... Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, İngiliz Generali Sir Charles Harrington; Yazıişleri Müdürü Fikret Ercan, Fransız Yüksek Komiseri General Pelle; Yazıişleri Müdürü Cafer Yarkent, Harbiye Nazırı Ziya Paşa; Sorumlu Yazıişleri Müdürü Doğan Satmış, Binbaşı Halil Kemal Bey ve Gündem Sayfaları Yönetmeni Doğaner Gönen, Himmetzade Hüsnü Bey rolünde! Haldun Sevel'le yeni Ustura Kemal'i konuştuk.

Yarın başlayacak olan yeni çizgi romanınız ‘‘Bin Yaşa Gazi Paşa’’ neyi anlatıyor.

- Bin Yaşa Gazi Paşa, 1919 sonrası mücadeleci İstanbul'u anlatıyor. Resmi tarihlerde tuhaf lakaplar vardır. Gavur İzmir, Hain İstanbul gibi. İstanbul'un milli mücadeledeki tarihi işbirlikçi entrikalardan ibaret değil sadece. Milli mücadeleye hizmet veren, kelle koltukta silah kaçıran kahramanlar da var. Bence bu İstanbul'un gerçek tarihi. Bu, unutulmuş kahramanların, bizi bu günlere getiren dedelerimizin öyküsüdür... İşgal altındaki İstanbul'un tarihi sadece Sadrazam Damat Ferit Paşa'nın, Ali Kemal'lerin ya da Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin işbirlikçi entrikalarının tarihi değildir. İşgal yıllarının diğer sadrazamları Ali Rıza Paşa, Salim Hulusi Paşa, Tevfik Paşa, kadroları ile birlikte işgale ve işgalcilerin yönetimine karşı esaslı bir direniş politikası izlemişlerdi. İngiliz Yüksek Komiseri Artur Calthorpe, İngiliz savaş esirlerine kötü davranmakla suçlanan 23 Türk subayının kendilerine teslim edilmesini istemiş, fakat bu istekleri Harbiye Nezareti tarafından şiddetle reddedilmişti. 1920 Mart'ında Amiral Calthorpe, Sadrazam Salim Hulusi Paşa'dan Kuvayı Milliye'nin tanınmamasını ve açıkça suçlanmasını istedi. Salih Hulusi Paşa bunu yapmayı şiddetle reddetti ve azledildi. Büyük miktarlarda savaş malzemesinin İstanbul'dan kaçırılarak, Mustafa Kemal Paşa'nın ordusuna ulaştırılması, Tevfik Paşa Hükümeti'nin Harbiye Nazırı fedakar Ziya Paşa'nın bilgisi dahilinde ve hatta onun teşviki ile gerçekleştiriliyordu. Ziya Paşa, bununla da kalmıyor, İstanbul'daki yüzbinlerce ton savaş malzemesinin İngilizler tarafından imha edilmesine de mani oluyordu.

Gerçek kahramanlar

O kadar savaş malzemesi, Kemal'in askerlerine nasıl ulaştırıldı?

- Bütün bu gayretler sonucu Kurtuluş Savaşı'nda kullanılan savaş malzemesinin üçte birinin İstanbul'dan sağlandığı anlaşılıyor. Sadece ‘‘M.M. Grubu’’nun kaçırmayı başardığı silah ve cephanenin miktarı 340 bin tondu. Mustafa Kemal Paşa'nın askerleri için kaçırılan yarım milyon ton savaş malzemesi, gündüz daha kolay yakalanır diye, gece karanlığında, ‘‘boyanacak’’ bahanesi ile Haliç'e sokulan gemilere, vinç kullanmadan, kol kuvveti ile yüklenmişti. O günlerde yapılan bir sayımda İstanbul'un Müslüman Türk nüfusunun kabaca 600-700 bin olduğu görülmüştü. Yani, kişi başına bir tona yakın bir yükün taşındığı anlaşılır. İnanılmaz bir faaliyettir bu. Bu kıymetli yükü binlerce yeminli hamal aç karnına ve uykusuz taşımış, yerleştirmiş, fakat aralarından tek bir hain çıkıp da, milli mücadele için kaçırılan bu silahları ihbar etmemiştir.

Karakterlerinizin tiplerini Hürriyet'in yöneticilerinden seçtiniz. Nereden geldi aklınıza bu fikir?

- Bu iş önce bir şakayla başladı. Doğaner Gönen benim çok eski bir dostum. Resimli romanı fotomodellerden yaptığımı biliyor. Bir gün kendisine, ‘‘Karakteristik bir tipin var. Seni de çizeyim mi?’’ dedim, öylesine bir, ‘‘Olur’’ dedi. Onu romanda general yapacağıma söz verip, fotoğraflarını çektim, sonra da Pera Palas'ın kapıcısı yaptım. Bana çok kızacağını zannederken, çok hoşlandığını söyledi. İşte o an bu fikir doğdu. Önce çekindim ama teklifimi çok anlayışla karşıladılar. Bu romanı Hürriyet çalışanlarının karakterleriyle çoğaltarak yürütebilirim...

Karakterleri canlandıracak kişilerin önce fotoğraflarını çektiniz...

- Herkesin en az iki kaset fotoğrafını çekiyorum. Şu an elimde bu roman için çekilmiş binlerce siyah beyaz var.

Kimin hangi karaktere uygun olacağını nasıl belirliyorsunuz?

- O insanları inceliyorum. Mimikleri, bakışları, hareketleri romandaki karaktere uyuyorsa iki karakter kafamda birbiriyle özdeşleşiyor.

Ustura nasıl doğdu

Siz var mısınız bu romanda?

- Yine Ustura Kemal olarak bu romanda arada sırada görüneceğim. İnsanlar her romanımda Ustura Kemal'i görmek istiyor. Onu seviyorlar. Aslında her Türk'ün içinde bir Ustura Kemal var. Ailesiyle sokakta yürürken kızına ya da eşine sarkıntılık etmeye kalkanlara karşı hepsi de bir anda kabadayı kesilir ve kavga çıkarır.

Çizgi romanda birbirlerine düşman olan karakterler var. Sizce bu onların iş yaşamına nasıl yansıyacak?

- Bence bir insan filmde, tiyatroda, dizide oynayabilir ama hiçbir zaman resimli roman kahramanı olamaz. Bence çizgi roman kahramanı olmak çok nostaljik, çok hoş birşey. Onların da eğleneceğini düşünüyorum.

Cafer Yarkent romanın kahramanı adeta. Harbiye Nazırı Ziya Paşa'nın tüm özelliklerini gösteriyor mu gerçekten?

- Onun yüzünde çoğu zaman hüzünlü bir ifade yakalıyorum. Derin bir şeyler düşünüyor, Ziya Paşa gibi. Ne kadar sakin gözükse de kelle koltukta işgal altındaki cephaneleri göz göre göre milli mücadelecilere kaçırıyor.

İşgal Kuvvetleri Komutanı ise Ertuğrul Özkök...

- Bu karakter ona tam uyuyor. Ne ezmiş, ne kendini ezdirmiş ama sonunda Türk insanının istiklal aşkını görünce, Türkiye Türklerindir, demiş ve ülkeyi terketmiş. Aynı zamanda onurlu bir asker.

Nasıl çıktı ortaya Ustura Kemal?

- 25 yaşındaydım, okul masraflarımı çıkarmak için resimli roman çizmeye karar verdim. Bilinçsizce yarattım Ustura Kemal karakterini. Biraz para kazanabilmek için. Ama maalesef ne meslek hayatım kaldı, ne bir şey... Herşeyim Ustura Kemal oldu. Mevzu bulmak için Türk tarihini okumak zorunda kaldım. 5-10 yıl Mutlakiyet Dönemi'ni okudum, bitti. Sonra İttihat ve Terakki dönemini bitirdim. Derken Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemi. Durmadan tarihi kendime çekiyordum ve okudukça sevmeye başladım. Sahaf arkadaşlarım ilginç bir şey bulduklarında beni arıyorlardı. Milli Mücadele Tarihi'ne inanılmaz bir hayranlık duymaya başladım. O güne kadar Teksas'ı, Tommiks'i, Amerikan İç Savaşı'nı biliyorum ama ne Misak-i Milli'yi, ne de Kurtuluş Savaşı’nı biliyordum. Okuya okuya Milli Mücadele aşığı oldum.

İnce ruhlu kabadayı

Ustura Kemal bir simge mi?

- İstanbul işgal edildiği zaman bu işgali kendi haysiyetlerine yediremeyen, İstanbul'un baba yiğitlerinden Ustura Kemal. Bunların arasında kadınlar da var. Şair Şukufe Nihal gibi. ‘‘Bezminle kadeh kırdım, sevgilililer yok’’ şarkısını yazan bir kadının bir propagandist olduğunu biliyor muydunuz?

Günümüzün kabadayıları gibi değil Ustura...

- Bir kere İstanbul efendisi. Cahil ama yöresel bir kültürü var. Haddini bilen, samimi bir insan. Ben öyle insanlar tanıdım. Sabahlara kadar içen ama sululuk yapmayan, haddini, hududunu bilen... Tipik İstanbul beyfendisi.

Ustura Kemal ve ben

Romanlarda Ustura Kemal sizsiniz. Ortak özellikleriniz çok mu?

- İçtenlik, yalan ve riyadan uzak olmak. Yoksa Ustura sinek ezer ama ben ezemem.

Değişik bir çalışma biçiminiz var.

- Romandaki tarihi karakterleri tespit edip, çevremden onların oyuncularını buluyorum. Bulduğum oyuncuların portre, büst ve boy şeklinde mizansenlerine uygun fotoğraflarını çekiyorum. Fotoğrafları teknik olanaklarla kağıda tire olarak aktarıp, onları suluboyayla boyuyorum. hazırlıyorum.

Roman karakterlerinin arasında kapı komşularınız var mı mesela?

- Kapı komşum yok ama Cunda'nın sokakları ve Rumlardan kalma tarihi kapı tokmakları var.

Milli mücadeleyi çiziyorsunuz ama sanki bugünkü politik çekişmelerden izler görüyoruz...

- Gözlemliyorum. Hem çevrem, hem de çevremdeki insanlar benim için malzeme. Değişen hiçbir şey yok. Müfettiş Armstrong ‘Türkler tarihten ders almıyorlar’ demiş. Milli Mücadele Tarihi'ne bakıyorsunuz, bu mücadeleye ihanet eden insanların amblemi hilal. Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin. Bugün yine hilal. Kuvayı Milliye'nin amblemi ise ay yıldız.

Cunda adasında yaşıyorsunuz. Neden İstanbul'u bırakıp kaçtınız?

- Siz şu trafiğe, şu insanların yapmacık davranışlarına, kabalığına dayanabiliyor musunuz? Bence İstanbul son yıllarda çok dejenere oldu. Ben Cunda'da hanımeli kokuları arasında sakin bir yaşam sürüyorum. Teknemle oyalanıyorum. Tekne benim kliniğim. Kendi kendime bazen arkadaşlarla tedavi oluyorum teknemde. Terapi merkezi gibi... Canım sıkıldığında tüpü sırtlanıp suya dalarım...

Aralıksız 23 yıl yayınlandı

Karikatürist Mustafa Elemektar'ın yanında animatör yardımcısı olan Haldun Sevel, uygulamalı Sanatlar Yüksek Okulu'nda içmimari eğitimi alırken bir kabadayı romanı okur. Ref'i Cevad'ın Fırtınalar'ını okuduktan sonra bir kabadayılık hikayesi yazmaya başlar ve Ustura Kemal karakteri doğar. Ustura Kemal, yayınlandığı yıllarda kısa sürede en beğenilen çizgi roman oldu. Hatta öyle sevildi ki Dadas Hasani ve Pala Mustafai başta olmak üzere birçok taklidi yapıldı. Aralıksız 23 yıl yayınlandıktan sonra filmlere konu olan Ustura Kemal, bugün gazete arşivlerinin yanısıra ansiklopedi sayfalarında da yerini alıyor. Sevel, Kocaeli, İzmir Demokrat, Gün, Günaydın, Son Havadis, Tercüman, Güneş gazetesinden sonra 1997 yılından bu yana Hürriyet'te çiziyor.

KAPTAN VEJETARYEN

İstanbul'un trafiği, kirli havası, insanların kabalığı Haldun Sevel'i öyle rahatsız ediyor ki, dört yıldır Ayvalık'taki Cunda Adası'nda yaşıyor.

O bir kaptan. ‘‘Kliniğim’’ dediği

karpuz kıç, 10 metrelik ahşap yelkenlisiyle denize açılarak kendisine

terapi yapıyor.

Eski bir avcı olan Haldun Sevel, bir çulluk avından sonra vurduğu kuşun başına

üşüşen yavruları görünce o an hem avcılığı bırakıyor, hem de et yemeye veda ediyor.

Günde 8 saat resimli roman çiziyor.

‘‘Annem hastalandı, romanı yayınlayamam’’ lafına çok gülüyor.

Tarihi romanlardan başka kitap okumuyor. En son, Kırım'da sıkıştırılan Vrangel Ordusu Generali'nin eşi Vera Dumasil'in ‘‘İşgal İstanbul'u’’ romanını okumuş.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!