Kaşımak...

Güncelleme Tarihi:

Kaşımak...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2002 00:00

TÜRKİYE'nin beli -ekonomik açıdan- biraz doğruluyor ya... Avrupa Birliği'ne giriş için görüşmelere başlama sürecine geçmeyi amaçlayan adımlar atılıyor ya... Önümüzde daha aydınlık günler olduğu kanaati giderek yayılıyor ya...Ádetimizdir... Bir şeyler yapmalı, bu gidişi engellemenin yolunu bulmalıyız...Nitekim önce Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi'nde başlatılan, sonra çeşitli üniversitelere yayılan ‘‘Kürtçe eğitim istiyoruz’’ dilekçeleriyle kaşımaya başladık. Bir kısım öğrenci velileri de birdenbire coştular ve ilköğretim çağındaki çocuklarının Kürtçe eğitim görmesi için Milli Eğitim Müdürlüklerine dilekçe verdiler.Dilekçe verme herkesin temel Anayasal haklarından biridir. O nedenle bu hakkı kullanan insanlara, ‘‘Anayasal suç işliyorsunuz’’ diyen Sayın İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in mantığını -bu dilekçelerin PKK tarafından verdirildiği yolundaki kanaate katılmakla birlikte- anlamıyoruz. Hele dilekçeyi kabul etmemeyi hangi hukuk devletinde kim savunabilir doğrusu merak ediyoruz. Ama hukuk hiçbir hakkın kötüye kullanılmasını korumayacağına göre, dilekçe verme hakkının kötüye kullanılmasına da devletin -gözaltına alma veya tutuklama yetkisini kötüye kullanarak değil- hukuka uygun şekilde yanıt vermesi doğrudur. Bu, söz konusu dilekçelere ‘‘Yürürlükteki yasalarımız, isteğinizin uygulanmasına izin vermemektedir’’ türünden bir yanıtla pekálá yerine getirilebilir.O nedenle eylemi ayrı bir suç oluşturanlar dışındakiler için de, savcıları harekete geçirmeyi, dilekçe sahiplerini gözaltına almayı, hatta bazılarını tutuklamayı hiç ama hiç anlamıyoruz.Onu anlamadığımız gibi yaptıklarıyla ‘‘Türkiye dilekçe verme hakkının bile suç sayıldığı bir ülkedir’’ dedirtmelerini de yakıştıramıyoruz.Kısaca kötü niyet sahiplerinin oyununa düşüp de, ortaya bir Kürtçe eğitim meselesi çıkaranlara hayret ediyoruz.Bu olayın bir boyutu...Bir de Türkiye'nin yükümlülükleri boyutu var... Bu yükümlülüklerin başında geçen yıl mart ayında Avrupa Birliği'ne verdiğimiz Ulusal Program'daki vaatlerimiz geliyor.Biz Avrupa Birliği'ne bu konuda, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi ve eğitim dili Türkçe'dir. Ancak bu, vatandaşların günlük yaşamlarında farklı dil, lehçe ve ağızların serbest kullanılmasına engel teşkil etmez. Bu serbestlik, ayrılıkçı veya bölücü amaçlarla kullanılamaz’’ demiştik.Şimdi PKK uzantısı birtakım kişi veya gruplar tam da programda değinildiği gibi ‘‘ayrılıkçı veya bölücü amaçlarla’’ bir eylem başlatırlarsa -ki durum öyle görünüyor- kusura bakmasınlar ama nasihattan başka birşey alamazlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!