Kamu İhale Yasası değişiyor

Güncelleme Tarihi:

Kamu İhale Yasası değişiyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 16, 2008 12:36

Kamu İhale Kurumu (KİK) Başkanı Hasan Gül, kamu ihale yasasında değişiklik öngören tasarıda 'kurumun re'sen inceleme yetkisinin kaldırılması' konusunu değerlendirirken, “Bu tür incelemelerin, bizim görevimiz olmaması gerektiğini düşünüyorum. Temel görevi bu olan idareler var. Ayrıca kurumun mevcut yapısı bu tür incelemeler için çok uygun değil. Biz yalnız dosya üzerinden inceleme yapabiliyoruz” dedi.

Gül,  dün TBMM'ye sevk edilen Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunda değişiklik öngören yasa tasarısı hakkında sorularını yanıtladı.

Tasarıda, Kurumun incelemesinin şikayet ile sınırlı tutulmasının öngörüldüğü belirtilerek, “Örneğin basına yansıyan bir yolsuzluk iddiası, inceleme konusu yapılamayacak. Bu, sistemi nasıl etkiler” sorusuna Gül, şu karşılığı verdi:
“Ben, ilk başladığımız günden itibaren bu tür incelemelerin bizim görevimiz olmaması gerektiğini söylerim. Birincisi; temel görevi bu olan kamuda pek çok idare var zaten, onların yapması daha uygun olur. İkincisi; kurumun mevcut yapılanması, bu tür incelemeler için çok uygun değil. Kurum şu anda dosya üzerinden inceleme yapıyor. Basına yansıyan yolsuzluk iddiaları, çoğu zaman dosya üzerinden tespit edilecek unsurlar değil.

Biz sadece mevzuata aykırılık açısından bakıyoruz. Bir ihalede mevzuata aykırılık olup olmaması ile orada yolsuzluk olup olmaması çok farklı şeyler. Yani bir ihalede mevzuata aykırılık olur, yolsuzluk olmayabilir, öbür taraftan bir ihalede hiçbir mevzuata aykırılık tespit edemezsiniz ama en büyük yolsuzluk da o ihalede olur. Çünkü halk arasında bir tabir var minareyi çalan kılıfını hazırlar diye.”

“DOĞRUDAN ONLARIN BAKMASI DAHA UYGUN”

Gül, kurumun gidip mahallinde inceleme yapamadığını, olaya müdahil kişilerin bilgisine başvuramadığını ifade ederken, “Ne de bu olayda eğer bir şey tespit etmişsek onlar hakkında disipline yönelik işlem yapabiliyoruz. Tespit ettiğimiz usulsüzlüğü zaten ilgili Bakanlığa, bir suç varsa savcılığa bildiriyoruz. Sonuçta tespit ettiğimiz şeyleri, ilgili bakanlığa ya da savcılığa bildiriyorsak, doğrudan buna zaten onların bakması daha uygun olur” dedi.

Kurumun mevcut yapısıyla iş yükünün çok fazla olduğunu kaydeden Gül, “Madem bu kadar da iş yükü var, kendi asli görevini yapsın. Yani böyle başka birilerinin de yapabileceği bir görevi bizim yapmamızın katabileceği bir artı değer, olmaz demiyorum, mutlaka olur da çok fazla olamaz. Benim şahsi kanaatim burası bizim çok verimli olabileceğimiz bir alan değil” diye konuştu.

Tasarıda, idarenin “şikayet başvurusu” üzerine gerekli incelemeyi yapabileceği belirtiliyor. Ayrıca, “kurum gerekli gördüğü takdirde, Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğuna ilişkin iddiaları da inceler ve sonuçlandırır” hükmünün yasadan kaldırılması öngörülüyor.

“(YARGI) DAHA UZUN VE ZORLU BİR SÜREÇ”

Öngörülen düzenlemeyle, 'ihale iptal kararının şikayet konusu yapılamayacağı' belirtilerek görüşünün sorulması üzerine Gül, “Bu, lehte ve aleyhte söz söylenebilecek bir konu” dedi.

Gül, bir idarenin ihale iptal kararına ilişkin Kamu İhale Kurumuna itirazen şikayet başvurusu yaptığında, karmaşık durumların ortaya çıkabildiğini ifade ederek, örneğin idarenin ihaleyi iptal ettikten sonra yeniden ihaleye çıkıp yeni bir firmaya işi verdiğini, ancak KİK incelemesi sonucunda ilk firmanın doğru olacağının karara bağlanabildiğini söyledi ve benzer örnekler üzerinden yaşanan sıkıntıları aktardı.

“Bazı idarenin kendi istediği kişi alamadığı için ihaleyi iptal edebildiği” kaydedilerek, “Bu yönüyle itirazda bulunmak isteyenler için süreçte boşluk oluşmaz mı” sorusuna karşılık Gül, “O anlamda boşluk oluşacak tabii. Eğer bu kasıtla iptal edilen ihale varsa onlar da bize şikayet edilemeyecek” dedi.

Gül, soru üzerine bu durumdaki vatandaşların yargı yoluna başvurabileceklerini söyledi.
“Bu biraz daha zor ve uzun bir süreç olmayacak mı?” sorusu üzerine de Gül, “Tabii daha uzun ve zorlu bir süreç...Bunun belki biraz daha düşünülmesi gerekebilir. Bunun kaldırılmasının da gerekçesi var. Ancak bunun kaldırılmasından dolayı ihtimaldir ki bu dediğiniz çerçevede bir takım şeyler olabilir. (yasalaşma)Süreçte farklı bir takım şeyler gündeme gelebilir” dedi.

ŞİKAYET ÜCRETİ ARTIRILIYOR

Kuruma, itirazen şikayette bulunan kişilerden alınan 301 YTL'lik tutarın, ihaleye göre 1000-10 bin YTL'ye çıkarılmasının amacı hakkındaki soruya karşılık Gül, şöyle konuştu:
“301 liranın da bir mantığı vardı. Orada mantık şuydu; hakkının yendiğini düşünen, idarenin haksız işlemine maruz kaldığına inanan herkes şikayet hakkını kullanabilsin. Çok güzel, ancak şöyle bir noktaya geldik; kişi, yüzde 99,9 oranında haksız olduğunu bildiği bir ihale işleminde bile şikayet etmeye başladı. Neden? Çünkü maliyeti yok, belki kazanırım diyor.

Bazıları da kötü niyetli olarak (kazanamasam bile sırf idarenin işini geciktirmek için şikayet edeyim) diyor. Veya ihale üzerinde kalan ile pazarlık konusu ediyor, (bana şu kadar menfaat sağlamazsan şikayet edeceğim, kaybedeceğim ama sen de 45 gün sonra sözleşme imzalayacaksın) diyor. 45 gün sonra başlamasının bile idareye ve o işi yapacak olana büyük maliyeti var. En azından biraz haklı olduğunu düşünenler şikayet etsin.”

“SEKTÖRDE TEK FİRMA VARSA, ANCAK TEK İSTEKLİ MÜMKÜN”

Sağlık alanındaki idarelerin, ilaç gibi süreklilik arzeden ihtiyaçları için her seferinde ihale yapmak yerine “çerçeve anlaşma” ile belirlenen taraflardan alım yapmalarını öngören düzenlemenin, tüm idareleri kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmasının amacı hakkındaki soru üzerine Gül, Avrupa Birliği direktiflerine uyumu esas aldıklarını söyledi.
AB direktiflerinde çerçeve anlaşmanın tanımının sağlık gibi herhangi bir sektör ile sınırlı olmadığını ifade eden Gül, sağlık alanını kendilerinin geçiş süreci için tercih ettiklerini, mevcut deneyimlerle artık kapsamın genişletilebileceğini söyledi.

Gül, soruya karşılık “Çerçeve anlaşmasında şöyle bir risk mümkün; idareler bunu iyi kullanamazlarsa, piyasayı belli isteklilerin dışındakilere kapatmak mümkün. Çünkü diğerleri artık o çerçeve anlaşma süresince bir daha teklif veremiyor” dedi.

Gül, tasarıda “bir istekli ile çerçeve anlaşma yapılabileceğine” dair hüküm bulunduğunun da hatırlatılması üzerine, bunun ancak sektörde hizmet veren tek firma varsa mümkün olabileceğini belirterek, “Öyle bir şartı olacak onun. Bizim burada yetkimiz var, çerçeve anlaşma kapsamında yapılacak alımların usul ve esaslarını belirleyeceğiz, sınırlar koyacağız. Herşeyi yasaya yazamıyorsunuz” diye konuştu.

“ÇERÇEVE ANLAŞMAYLA OTOYOL YAPTIRAMAZSINIZ”

Gül, çerçeve anlaşmanın her türlü alımda değil, ancak “tekrarlanan alımlarda” kullanılabileceğini vurgularken, anlaşmayla belirlenen kişilerden, 4 yıllık süre içinde ihtiyaç duyuldukça fiyat isteneceğini ve bunun üzerinden alım yapılacağını anlattı.

Tasarı ile yapım işlerinin de “çerçeve anlaşma” kapsamına alındığına dikkat çekilerek, bu alanda uygulamanın nasıl olacağının sorulması üzerine Gül, şunları söyledi:
“Burada bakım-onarım işleri olabilir, Milli Eğitim Bakanlığının belli bir projeye dayalı çok sayıda küçük ilköğretim okulu yaptırıyorsa mesela o olabilir. İşi yapabilecek 5-10 müteahhit ile çerçeve anlaşma yapılır, bu tür şeyleri standart yapımları onlara yaptırabilir. Çerçeve anlaşmayla otoyol yaptıramazsınız, büyük şeyler falan yaptıramazsınız. O yetki maddesiyle bunun çerçevesini çok iyi tanımlanması gerekiyor.”

Gül, yasada temel prensip olarak çerçeve anlaşmaların “rekabeti engelleyici, sınırlayıcı veya bozucu şekilde kullanılamayacağını” belirttiklerini kaydederek, “Bunun biraz açılması gerekiyor tabii. İkincil mevzuatta bunu yapacağız” dedi.

DEVLET HASTANELERİ KENDİ ARALARINDA ALIM YAPABİLECEK

KİK Başkanı Gül, tasarıda yer alan “hastanelerin teşhis ve tedaviye yönelik birbirlerinden yapacakları alımların, yasa dışına çıkarılması” ile ilgili madde hakkında soruya karşılık, bunun, sağlık uygulama tebliği kapsamında sağlık giderleri ödemesiyle ilgili bir konu olduğunu söyledi.

Gül, “Temel kural şu; bir kişi bir hastaneye yattığı zaman tüm teşhis ve tedavi aynı yerde tamamlansın. Eskiden hasta başka bir yere sevkedilebiliyordu,burada problemler çıkabiliyor. Şunu sağlayacak; bir küçük hastane yapamadığı tetkiki başka bir hastaneden, aralarında düzenleyecekleri protokolle alabilecek. Yani böylece hastayı o hastaneye sevketmeyeceksiniz, yine sizin hastanız olmaya devam edecek” diye konuştu.

Özel hastanelerin kapsamda olup olmadığının sorusuna Gül, “Yok, sadece kanun kapsamındaki hastaneler” yanıtını verdi.

“FİNANSAL KİRALAMANIN ÖNÜNÜ AÇIYORUZ”

Gül, tasarı ile AB direktifleri çerçevesinde elektronik ihalenin altyapısını oluşturduklarını belirtirken, tasarıda öngörülen yeni uygulamalardan dinamik alımın, bir yönüyle çerçeve anlaşmanın elektronik ortama uygun modeli olacağını, elektronik eksiltmenin de idarelere düşük olmak kaydıyla ikinci teklif alma yolu açacağını anlattı. Gül, elektronik eksiltmenin kısa sürede hayata geçirilebileceğini, dinamik alım için ise bir kaç yıllık süreç gerektiğini söyledi.

Gül başka bir soruya karşılık, düzenlemeyle finansal kiralamadan yararlanmak isteyen kamu kuruluşlarının “önünü açmak istediklerini” belirtirken, finansal kiralama kanunu ile kamu ihale kanunu arasında uyumun sağlanacağını söyledi.
İki yasa arasında uyum olmadığı için kamu kurumlarının finansal kiralama yoluna gidemediğini ifade eden Gül, “Bizim kanun (şu kadar teminat alacaksın) diyor ama finansal kiralamanın mevcut sistemi gereği belki de teminatı almamanız gerekiyor. Niye? Çünkü orada kiralıyorsunuz sonuçta, satın almıyorsunuz” diye konuştu.

Finansal kiralamayı cazip kılan noktaların başında vergi avantajının geldiğini, ancak bu ortadan kalktığı için kamu idarelerinin ne kadar meyil göstereceğini bilemediğini kaydeden Gül, “En azından kullanmak isteyenlerin yolu açılacak” dedi.

İKİNCİ KEZ ATAMA

Gül bu arada, tasarıda, görev süresi dolmadan ayrılan üyeler yerine getirilenlerin ikinci kez atanmasının öngörüldüğü ifade edilerek, “Sizden başka süre dolduran üye var mı, Öngörülen yeni düzenlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna karşılık, üyelerden Hicabi Ece'nin de benzer bir durumda bulunduğunu belirtti ve “Ama bu sürekli bir madde olduğu için yalnız bizi değil, aynı durumda olan herkesi kapsayacak” dedi.

Gül, kendisinin önerisinin toplam 5 yıl görev yapmak olduğunu, ancak Başbakanlığın takdirinin ikinci kez atama yönünde gerçekleştiğini anlatırken, “Benim önerimin uygulamada başka örneği yoktu. Tasarıdaki yöntem ise TMSF ve BDDK'da da uygulanıyor. O yüzden uygulamayı esas aldılar herhalde” dedi.

Gül, diğer üst kurullarda ise süre doldurma gözetilmeden tüm üyelerin tekrar atanabildiğine işaret etti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!