Kaç kişiyle yatağa giriyorsunuz

Güncelleme Tarihi:

Kaç kişiyle yatağa giriyorsunuz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2001 00:00

Tuvalette aynanın karşısında makyaj yapıyorum...Gözgöze geldiğim reklam servisinde çalışan bir arkadaşım, ‘‘Bu son olayları nasıl yorumluyorsun?’’ diye soruyor.Donup kalıyorum.Duvar kağıdına bakar gibi bakıyorum.YORUMLAYAMIYORUM Kİ...Aklım karmakarışık.Daha dün Tek Tek'i izlemişim, öyle şeyler anlatmışlar ki, 40 yıl düşünsem aklıma gelmez. Mesele Mahir Kaynak'ın anlattığı Kissenger'ın bile dahil olabileceği ‘‘derin dünya örgütü’’. Olur mu? Olur.Olmaz mı? Olmaz.Her değişik kafadan, o kadar değişik ses çıkıyor ki, hepsinin mantıklı bir tarafı var, mantıksız bir tarafı da. Havada uçuşan komplo teorileri gerçek olabilir, palavra da. Olayın zaten kendisi kaos ama olaydan sonraki değerlendirmeler de öyle. Ve zannediyorsanız ki, sadece ben bu durumdayım, yanılıyorsunuz arkadaşlar. Neredeyse bildiğim bütün insanlar aynı vaziyette. Kafalarının içi çöp kutusu gibi: O mu yaptı, bu mu yaptı? Öyle mi oldu, böyle mi oldu? Şunu mu yapacaklar, bunu mu yapacaklar? Sınırlar kalkacak mı, kalacak mı? Amerika, Pearl Harboar'da olduğu gibi bu işin içinden güçlenerek mi çıkacak, parçalanarak mı? Savaş nukleer mi olacak, konvansiyonel mi? Londra'da bir dış politika uzmanının yazdıklarını okuyorsun hak veriyorsun ama Mahir Kaynak'ın komplo teorileri de seni ucundan kıyısından ikna edebiliyor.O zaman ne oluyor?Haliyle kafan karışıyor...Yorucu, çok yorucu.Kendi başıma bu meseleye bir açıklama getiremeyeceğime, bir çözüm bulamayacağıma karar veriyorum, Tek Tek'e elveda deyip, elimdeki kitaba dalıp gidiyorum...* * *Kitabın adı Romantik Hareket. Altında da küçük harflerler ‘‘seks, alışveriş ve roman’’ yazıyor. Sel Yayıncılık'tan çıkmış, Alain de Botton'un kitabı, Ahu Sıla Bayer çevirmiş.Bir kitapçının rafında görseydim alır mıydım bilmiyorum, romantik hareket lafının beni motive edip etmeyeceği konusunda şüpheliyim. Ama Arzu Karakapılar, (soyadıyla hiç alakası olmayan o aydınlık yüzlü kadın) Blues Konseri'ne davetiye getirdi, gidemeyeceğimi söyledim, o da bana güzel bir jest yaptı, bu kitabı armağan etti, ‘‘Okuyun, hoşunuza gidecek’’ dedi. Ne kitabı tanıtmak gibi bir derdi vardı ne de başka bir çıkarı. En sevdiğim insan davranışlarından birini yaptı, kendisinin okuyup sevdiği bir şeyi, kendisine yakın hissettiği biriyle paylaştı.* * *Bayıldım kitaba.Ben de size aynı şeyi yapmak ve tavsiye etmek istiyorum, bu koasun ortasında kafanızı dağıtacak ve hoşunuza gidecek diye düşünüyorum.Şikayetinizi müdüriyete, memnuniyetinizi bana iletebilirsiniz.Sayfa 53.Karşınıza şöyle bir bölüm çıkacak: ‘‘Birisiyle sevişmek, bir yönüyle, seviştiğimiz insanın bundan önce yatağa girdiği bütün insanların anıları ve alışkanlıklarıyla birleşmek anlamına gelir. Sevişme biçimimiz, cinsel tarihimizdeki bütün anıların vücut bulduğu yerdir; bir öpüşme, geçmişteki bütün öpüşmelerin zenginleştirilmiş modelidir. Yatak odasındaki davranışlarımız, geçmişteki yatak odalarından izler taşır.’’Haydi buyruuun.Bu nasıl bir laf?Ne demek istiyor?Biz iki kişi yatağa girdiğimizi zannederken, o mekanda aslında bir ordu biçimde bulunduğumuzu mu anlatmak istiyor?Yani o anda geçmişimizde bir biçimde temas ettiğimiz herkes mi o odada, o yatakta?Böyle bir fikrin altından kalkınılabilir mi?* * *Ben dehşete düşmüşken... Yazar en sakin haliyle Alice ve Erik üzerinden örnekler vererek anlatmaya devam ediyor.Şu anda onlar sevişiyor. İki ayrı cinsel tarih canlanıyor. Erik, Alice'in kulaklarını öpüyor. Öpüyor, çünkü bu Christiana'den öğrendi. Alice ise Erik'e onu dudaklarından öperek karşılık veriyor, bu alandaki ustalığını da Robert'le yaşadığı deneyimlerden elde etmiş bulunuyor. Robert'in bunu nereden veya kimden öğrendiği meçhul, ama biz okurken tahayyül ediyoruz. Anasından öyle doğmadı ya, birinden öğrendi elbet. Bu arada Alice'in Hans'tan erkeğin burnuna öpücük kondurmayı kaptığını anlıyoruz. Ama Erik'in bundan hoşlanmadığı da açıkça anlaşılıyor.O zaman ne oluyor?Alice bir başkasından öğrendiği ama Erik'in de hoşuna gidebileceği faaliyetlere girişiyor. Yani cinsel bir tarihimizin olması yalnızca bir dizi insanla sevişmiş olmamız anlamına gelmiyor. Aynı zamanda hayatımıza giren bazı insanları reddettiğimiz ya da onlar tarafından reddedildiğimiz anlamını da içeriyor. İşin özeti şu: Sevişme tarihimiz bir sürü insandan öğrendiğimiz düzgün işe yarayan tekniklerin yanısıra, hayal kırıklıklarına uğratan tekniklerden edindiğimiz deneyimleri de kapsıyor.Yani arkadaşlar, o odada biriyle beraberken ve kendimizi iki kişi sanırken aslında bir hayli kalabalığız...* * *Evet, Amerika'nın başına gelen terör belasını kimi yaptığını, neden yaptığını, nasıl sonuçlanacağını...Bütün bunları tahlil edebilmek, kavrayabilmek kolay değil. Çok zor.Ama kişisel tarihimizin içinde herkese göre ayrı öneme sahip cinsel etkinliklerimizin kaç kişiyi arkamızda bırakıp gerçekleştirebileceğimizi kavrayabilmek de kolay değil.Bir düşünün siz kaç kişiyle yatağa giriyorsunuz...Bakalım altından kalkabilecek misiniz?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!