Jüri üyeliğini bıraktım yarışmaya katılıp kazandım

Güncelleme Tarihi:

Jüri üyeliğini bıraktım yarışmaya katılıp kazandım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2005 00:10

Bugün New York’taki İkiz Kuleler’in yıkılışının 4. yıldönümü. Manhattan adasındaki Dünya Ticaret Merkezi’nin kuleleri, New York’un Özgürlük Heykeli’nden sonraki en önemli sembolüydü. 417 metre yüksekliğindeki kuzey kule uzun süre dünyanın en yüksek binası unvanını korudu.

11 Eylül 2001’den sonra hemen ‘Yerine ne yapacağız’ tartışması başladı. Orası bomboş mu bırakılmalıydı, sadece bir anıt mı yapılmalıydı, işyerlerinin olduğu yeni bir gökdelen mi uygun düşerdi yoksa sadece bir kültür merkezi mi olmalıydı? Bütün bu tartışmalar iki yıl sürdü. Sonra bir yarışma açıldı ve Polonya kökenli Amerikalı mimar Daniel Libeskind’in projesi seçildi. Libeskind, 29 Kasım’da Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından düzenlenen, sponsorluğunu Siemens Ev Aletleri’nin üstlendiği Arkimeet konferans serisinin konuğu olarak İstanbul’da olacak. Onu New York’taki ofisinde yakaladık ve bir telefon röportajı yaptık.

Projenin baş mimarı olarak nasıl seçildiniz?

-
11 Eylül’den sonra gündeme getirilen projelerin hepsi halk tarafından reddedildi. ‘Hiçbiri yeterince iyi değil, daha önemli bir şeyler yapılmalı’ dediler. Bunun üzerine uluslararası bir yarışma açıldı. İlk aşamada yarışmacılar 20 ekibe indirildi. Bu bile yüzlerce mimar anlamına geliyordu, çünkü bir ekipte 5-10 mimar vardı. Sonra 7 ekibe, en son olarak da iki ekibe düşürüldü. Ben kazandım.

Yarışmaya kendiniz mi katıldınız, davet mi edildiniz?

- Aslında yarışmaya jüri üyesi olarak çağırılmıştım. Önce gurur duydum bundan. Ama sonra bir çelişki içinde buldum kendimi. Aslında yarışmaya katılmak istiyordum. O zaman jüri üyesi olamazsın dediler. Ben de yarışmaya katılmaya karar verdim.

Sizce neden sizin projeniz seçildi?

- Bence halka saygılı bir proje olduğu için... Projem sadece bir binalar topluluğu değil. Geçmişte yaşanan trajediye saygı duyarak, New York’taki hayatın geleceğe anlamlı bir şekilde taşınmasına önem veren bir çalışma.

60 MİLYON KİŞİ OY KULLANDI

Projenizi yaratırken size ilham veren ne oldu?

- Çok kişisel bir şeyden: Ben de ABD’ye göçmen olarak geldim. Annem, babam, kız kardeşim ve ben bir gemiyle New York’a geldik. Özgürlük Heykeli’nin ifade ettikleri benim için de çok önemli. New York silüeti de önemli benim için. Sadece çelik, çimento ve camdan oluşan bir ufuk çizgisi değil. Amerikan özgürlüğünün ve yeni bir dünyada neler yapılabileceğinin kanıtı gibi.

Yarışmayı kazandıktan sonra itirazlarla karşılaştınız mı?

- Yarışmanın finalinde iki grup kalmıştı. Manhattan Geliştirme Şirketi’nin (LMDC) internet sitesinde, kimin kazanması gerektiğiyle ilgili olarak 60 milyon kişi oy kullandı. İnsanların fikir beyan ettiği internet sitelerinden sadece biriydi bu. New York, hatta tüm Amerikan halkının katıldığı, en büyük interaktif süreci yaşadık. Kamplaşmalar oldu elbette. Benim projemin seçilmesinin bir nedeni de Vali Pataki ile Belediye Başkanı Bloomberg’in projemi tercih etmiş olması.

Yeni binanın hangi fonksiyonları içereceğine, ne olarak kullanılacağına kim karar verdi?

- Kamu otoriteleri tarafından belirlendi. Binayı yapan LMDC şirketi, arsanın sahibi olan New York Liman işletmeleri, New York ve New Jersey’deki yerel otoriteler, yatırımcılar, metro yetkilileri vesaire.

Ya şehirde yaşayan insanlar, onlar da karar mekanizmasında etkili oldu mu?

- Evet, bu kadar çok sayıda insana akıl danışılan belki de ilk yarışmaydı bu. Oy kullanarak tercihlerini belirttiler. Finalistlerin projeleri sergilendi ve binlerce insan ziyaret etti.

11 Eylül, Amerikan halkı için büyük bir travmaydı. Ve siz New York’un Özgürlük Heykeli’nden sonra en fazla tanınan İkiz Kuleleri’nin yerine yenisi yapmak üzere seçildiniz. Kendinizi baskı altında hissediyor musunuz?

-
Elbette, bu çok hassas bir proje. New York daha önce böyle bir bina projesi görmedi. Her dakika, her saniye ne kadar büyük bir sorumluluk aldığımı hissediyorum. Hayatım kesinlikle değişti. Sadece bir müşteri veya arsa sahibi değil, kurbanların ailelerini de düşünmem gerekiyor. Vali ve Belediye Başkanı’nı da hesaba katmak lazım. Şehir halkını hatta tüm Amerikan halkını düşünmem gerekiyor.

Projeniz olduğu gibi mi kabul edildi, yoksa değişiklikler yapmak zorunda kaldınız mı?

- Projemin başarılı olmasının sebebi, New York’un gelişimine katkıda bulunması. Absürd bir fikirle çıkmadım ortaya. En mükemmel bileşimi yaratmaya çalıştım.

Projeyi tasarlarken yeni saldırıların olabileceğini hesaba katıp, güvenlik önlemleri aldınız mı?

- Yeni bir İkiz Kuleler inşa etmiyoruz. Zaten böyle bir binaya ekonomik olarak da ihtiyaç yok. Tasarladığım binanın her katında ofis yok. Üzerindeki antenle birlikte 1776 feet oluyor. Bu da İkiz Kuleler’e oranla onu daha güvenli bir yer yapıyor. Gerçekçi olduğu için inşa ediliyor bu bina. Bence dünya üzerindeki en güvenli gökdelen bu olacak.

Peki ne zaman tamamlanmış olacak?

-Orası şehrin kalbinde bir yara gibi duruyor. Ama yapılacak çok iş var. Her şey 2009’da bitecek.

BU İŞ SIRF STİL DEĞİL

Sizin uzun bir müzik geçmişiniz var ama sonra mimarlığı seçtiniz. Mimari çalışmalarınızda müzik eğitiminizin bir payı oluyor mu?

-
Mimari müziğe çok benzer. Titreşimler vardır müzikte. Ama duygular aracılığıyla iletişim de kurar insanlarla. Bence mimari de bir iletişim sanatıdır. Bir teması olmalıdır ve o temanın tıpkı bir orkestrada olduğu çok iyi düzenlenmesi gerekir.

Mimari stilinizi tanımlayabilir misiniz?

- Ben bir stile bağlı kalarak çalışmıyorum. Mimari bir çift ayakkabı tasarlamaya benzemez. Sadece stil ile götürülebilecek bir iş değil. Ruhani bir sanat. Zamana dayanan, evrensel eserler yapmak zorundasınız.

Özgürlük Kulesi’nin yüksekliği Bağımsızlık Bildirgesi’nin imzalandığı yıl kadar 1776 feet

Binanın dışında 16, içinde 5 dönümlük alan 11 Eylül’ün anısına adandı. Dışarıdaki anıt Yokluğun Yansıması adını taşıyor ve bu etki havuzlarla sağlanıyor. Binanın içinde de Aile Odası diye bir yer olacak, oraya sadece kurbanların aileleri girebilecek. Ama yapı sadece bir anıt değil. Yeni bir mahalle yaratıyoruz. Bel kemiğini Freedom Tower (Özgürlük Kulesi) oluşturuyor. Sembolik bir tasarımı var kulenin. Yüksekliği 1776 feet (541.3 metre.) 1776, Amerikan kolonisinin İngiltere’ye karşı başkaldırıp Bağımsızlık Bildirgesi’nin imzaladığı yıl. Ben binanın 1776 feet olacağını söyleyince Vali George Pataki ‘Özgürlük Kulesi’ ismini koydu. Tepesinde gözlem platformları bulunacak. Buradan tüm Manhattan görülecek. Altında New York metrosu ve trenlere bağlantılı bir istasyon bulunacak. Alanın tam ortasına bir kültür merkezi yapılmasını önerdim. Daha önce orada olmayan yeni bir cadde açacağız. Kentin en büyük meydanı da burada olacak. Bu bölgede yüksek binalar nedeniyle sokaklar gölgede kalır ama biz açılar kullanarak buranın gün ışığına kavuşmasını sağlayacağız. Özgürlük Kulesi ve diğer gökdelenlerle birlikte, açık alanları da hesaba katarsak yaklaşık 1 milyon 600 bin metrekarelik bir alanı kullanıyoruz.

TARTIŞMALAR İKİ YIL SÜRDÜ

İkiz Kuleler yıkıldıktan sonra, emlak geliştirme şirketi Lower Manhattan Development Company (LMDC) ve arsanın sahibi olan Liman İşletmeleri 6 proje hazırladı. Bunlar sergilenecek, Eylül 2002’de üçe, Aralık 2002’de tek projeye düşürülecekti. Fakat o altı öneriyi halk beğenmedi.

Bir yarışma açılmasına karar verildi. Eylül 2002’ye kadar 30 ülkeden 407 proje başvurdu.

Ekim 2002’de aralarında Norman Foster, Daniel Libeskind, Richard Meier gibi isimlerin bulunduğu yedi ekip finale kaldı. Tarihe geçmek isteyen ünlü mimarlar güçlerini birleştirdi.

Şubat 2003’te Daniel Libeskind’in Dünya’nın Bahçeleri adlı tasarımının kazandığı açıklandı.

Aralık 2003’te David Childs da projeye dahil oldu. İkisi, projeye son halini verdi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!