İşte ikinci Doğramacı

YÖK'ün babası Prof.Dr.İhsan Doğramacı'nın veliahtı Prof.Dr. Ali Doğramacı altı yıldır Bilkent Üniversitesi'nin rektörü. Oğul Doğramacı 1945 Amerika doğumlu. TED Ankara koleji'nden sonra 1966'da ODTÜ'den inşat mühendisi olarak diploma almış. Sonra sırasıyla Standford'da Endüstri Mühendisliği master'ı, vatani görev ve 1975'de Columbia niversitesi'nde yardımcı doçentlik. New Jersey, Cornell derken Columbia'da Türk öğretim üyesi olarak Üniversite Senatosu'na seçilmiş, komisyon başkanlıkları yapmış. 1991'de 300 bin dolarlık yıllık kazancı bırakıp babasının kurduğu Bilkent Üniversitesi'ne gelmiş ve 1993'de de rektör seçilmiş.

II.Doğramacı da tıpkı babası gibi hareketli, renkli ve konuşkan. Eğitimden söz ederken yerinde zıplıyor, kütüphane derken gözleri yaşarıyor. Bilkent'teki Amerikan stili döşenmiş sade makam odasında konuşuyoruz.

BABASI GURURU

‘‘Yener bey II.Doğramacı demeniz benim için iltifat sayılır. Ben her zaman şanslıyım, münbit topraklarda yaşadım. Çalışma grubum müthiş, birçok arkadaşım dünya çapında. Babamla her zaman iftihar ettim, o benden çok ilerde, çok farklı bir insan. Düşünün, 7 ybancı dile ek olarak Fransızca'yı 60 yaşında öğrendi. İnsan ilişkilerinde de benden çok daha başarılıdır, yıllara yaydığı sabrı da müthiştir. Çocukluğumuzdan beri bize başarıya giden her yolun herkese iyilik yapmak ve dürüst olmaktan geçtiğini anlatır.’’

Ali Doğramacı'nın nüfus kağıdında doğum yerdi olarak Amerika'nın Boston kenti yazıyor.Bu durumda Amerikan vatandaşı olması çok doğal.

‘‘Belki enayi diyeceksiniz bana ama, ben kurallara çok uyan bir tiptenim. Ben, babam Harvard'dayken Boston'ta dünyaya gelmişim. O zamanlar 21 yaşına kadar otomatik olarak Amerikan vatandaşı kalıyordunuz. Türkiye'de de çifte vatandaşlık yasaktı. 21 yaşına geldiğim gün Amerikan Sefareti'ne gittim; ‘Bizim ülke çifte vatandaşlığı kabul etmediğinden Türk vatandaşı kalmayı tercih ediyorum, bunu bildirmeye geldim' dedim. Çok şaşırıp şaka yapıp yapmadığımı sordular. Üç ay sonra sonra bana mektup geldi, gönderdikleri kağıtları imzalamam isteniyordu. İmzaladım ve Amerikan vatandaşlığından çıkıp Türk vatandaşı olarak kaldım.’’

BEN DA SAKAL BIRAKTIM

Bilkent Üniversitesi bambaşka bir dünya. Kimileri milyarlık dört çeker jiplerle, kimileri servis minübüsleriyle dolaşıyor. Lepiska saçlı, pırlanta küpeli delikanlılardan, ipek türbanlı blucinli genç hanımlara kadar rengarenk burası.

‘‘Uzun saçlı, sakallı, küpeli öğrencilerin üniversiteye alınmamalarına benim aklım kesmez. Doğrunun ne olduğunu herkes iddia ediyor da, kimse bilmiyor. Herkesi tek bir rotaya koyacağımıza, ana hatları belirledikten sonra farklı seçeneklere imkan verelim. Her insanın öğrenme yeteneği, yolu başkadır. Kendimizden farklı arkadaşlarımız olursa onların da bakış açılarından görmeyi öğrenmemiz, daha önce farkında olmadığımız şeyleri görmemiz mümkün olur. Ben Bilkent Üniversitesi'ndeki öğrencilerin serbesti ortamında konularına daha iyi teksif olduklarına inanıyorum ve görüyorum. Ben de, oğullarım da bir zamanlar sakal bıraktık, saç uzattık.’’

Bu hoşgörüye satanistler de dahil mi?

‘‘Hıyar her memlekette vardır, söylemesi ayıp. Vallahi ne diyeyim, olacak iş mi yani?’

Polisiye tutkunu

Müziği severim ama bir alet çalmasını bilmiyorum, bunun eksikliğini de çok hissediyorum. Klasik Batı Müziği hayranıyım ama, Klasik Türk Müğini de çok severim. Bilimkurgu, polisiye kitapları okumayı çok severim, beni dinlendiriyor. Ben değil, eşim iyi resim yapar.

Ev işlerinden anlamam, sadece bulaşık makinasına malları koymayı iyi bilirim. Makarna, pizza yaparım.

Sigaraya lise 1'de Bafra ve Yeni Harman içerek başladım. 1971'de bıraktım, 75'de tekrar başladım, 87'de yine bıraktım. 95'den beri kesinlikle ağzıma koymuyorum.

En çok sevdiğim şey taze ekmektir. Böyle bir ekmeği almak için kilometrelerce gidebilirim. Ekmeğin içine margarin ve reçel sürerim, zeytin de varsa sabah kahvatısı tamamdır. Perhiz filan yapmam.

Siyasete gireceğim filan yok. Türkiye'de herkes müdür, 1 numara olmak istiyor diyor, peki esas işi kim yürütecek?