İşte bayramlık filmler !

Güncelleme Tarihi:

İşte bayramlık filmler
Oluşturulma Tarihi: Kasım 16, 2004 00:00

Bayramın son günü geldi. Bu kısa tatili şehir dışında geçirdiyseniz ne mutlu size! Ama kentte kaldıysanız ve artık aile büyüklerine yapılan ziyaretler de bittiyse, belki de en iyi seçenek bir bilet alıp bir kaç saatliğine de olsa başka dünyalara doğru yolculuğa çıkmak. Sinema salonlarında her beğeniye hitap eden birbirinden keyifli filmler sizi bekliyor. Gelin "bayramlık" filmlere bir göz atalım... G.O.R.A. SONUNDA SEYİRCİYLE BULUŞTU: Yaklaşık iki yıldır bir türlü "gösterime girememesi" nedeniyle kamuoyunun gündemini meşgul eden G.O.R.A seyirciyle buluşuyor. Cem Yılmaz'ın senaryosunu yazdığı ve başrolünü üstlendiği filmin yönetmeni Ömer Faruk Sorak. Son yıllarda sinema ve televizyon dünyasında "isim yapan" kim varsa filmde Yılmaz'a eşlik ediyor. Sözün kısası G.O.R.A.'nın sadece konusu değil kadrosu da iddialı. Uzaylılar tarafından kaçırılan bir Türk'ün komik öyküsü olarak özetleyebileceğimiz filmin oyuncu kadrosunda  Özge Özberk, Ozan Güven, Şafak Sezer, İdil Fırat, Özkan Uğur, Rasim Öztekin gibi isimler var. Türk sinemasının bugüne kadar en yüksek hasılat yapan filmi olacağı iddia edilen G.O.R.A.'nın  215 kopyası toplam 420 sinema salonunda gösterime girecek. Film aynı tarihte Türkiye'nin yanısıra Fransa, Belçika, Almanya, Hollanda, İsviçre, Avusturya, İngiltere, Danimarka ve İsveç’te de peş peşe 125 kopyayla seyirciyle buluşacak. Biletleri haftalar önce satışa sunulan filmin müzikleri Ozan Çolakoğlu'na, sanat yönetmenliği Bahattin Demirkol'a, kostüm tasarımı Canan Göknil'e ait.ÇOCUĞUNUZ DA SİNEMA KEYFİNİ YAŞASIN: Uçsuz bucaksız okyanuslarda etyemez bir köpekbalığı olduğunu düşünebiliyor musunuz? Peki ya bu köpekbalığının büyük hayaller peşinde koşan küçücük bir balıkla sıkı dost olabileceğini. Bütün bunlara ister inanın ister inanmayın, Köpekbalığı Hikayesi (Shark Tale) adlı film böyle bir konu üzerine kurulu. Büyükler kadar küçüklerin de ilgisini çekecek olan bu animasyon filmin orijinal seslendirme kadrosunda Will Smith, Robert De Niro, Renée Zellweger, Angelina Jolie, Jack Black, Martin Scorsese, Peter Falk gibi ünlüler var. FİLMİN KONUSU: Oscar, büyük hayalleri olan, bunları gerçekleştirmek uğruna sıcak sularda yüzmekten çekinmeyen geveze mi geveze küçük bir balıktır. Lenny beyaz renkli büyük bir köpekbalığıdır. Kimsenin bilmediği bir sırrı vardır. O bir etyemezdir. Oscar´ın söylediği büyük bir beyaz yalan onu hiç beklenmedik şekilde kahramana dönüştürür. Öte yandan Lenny´nin sırrının ortaya çıkması onun da köpekbalıkları dünyasından dışlanmasına yol açmıştır. Bunun üzerine Oscar ile Lenny arasında bir dostluk gelişir.Boyundan büyük hayalleri olan küçük balık Oscar, yaşadığı mercan kayalıklarındaki büyük bir mafya hesaplaşmasından sonra olay yerinde bulununca okyanusun en güçlü mafya babası olan köpekbalığının büyük oğlunu öldürdüğü sanılır. Bu olay okyanus dünyasını birbirine katmıştır. BİRAZ "GERİLMEKTEN" KİMSEYE ZARAR GELMEZ!Tehdit: Bir çok insanın ulaşmak için çabaladığı "Amerikan rüyasını" gerçekleştirmiş bir çiftin hayatı, birdenbire tesrine dönerse neler olur.. Oscar adayı yapımcı Pieter Jan Brugge'ün ilk yönetmenlik denemesi Tehdit (The Clearing) temposu hiç düşmeyen gerilimli bir öykü çerçevesinde bu sorunun cevabını arıyor. Filmin başrollerindeki Robert Redford, Willem Dafoe ve Helen Mirren zaten eli yüzü düzgün bir yapım olan Tehdit'i daha da izlenilir hale getiriyor. FİLMİN KONUSU: Wayne ve Eileen Hayes Amerikan rüyasını yaşayan az sayıdaki insanlardandır. Fakat tüm bu güzel hayat günün birinde Pittsburgh'daki malikanelerinden gündüz vakti Wayne'in kaçırılması ile gölgelenir. FBI'ın yaptığı derinlemesine incelemeler ve Eileen'ın çabaları sonucunda ortaya çıkan durum ise çok daha korkunçtur. Yapılan sorgulamalar sonucunda sahip oldukları bu rüya gibi hayatın altında bir çok sır ve bilinmeyen şüpheli durum ortaya çıkmıştır. Wayne ise kaybedecek hiç bir şeyi olmayan bir suçlunun elinde hayatı üzerine pazarlık etmektedir. Kendisini kaçıran bu garip adam ise isteklerini elde etmekte oldukça kararlı bir yabancıdır.Karanlık Sırlar: Son dönemde özelikle gerilim türünde kayda değer yapıtlar üreten Uzakdoğu sinemasından bir film daha geliyor. Ülkesi Güney Kore'de 'dahi sinemacı' olarak tanınan Kim Jee Woon'un imzasını taşıyan Karanlık Sırlar (Janghwa, Hongryeon) etkileyici görsel atmosferi ve filmin tamamına sinen sarsıcı hüzünle Hollywood yapımcılarının da dikkatini çekti. Filmin ABD versiyonu önümüzdeki yıl çekilecek. Bu arada filmin müzikleri arasında Sertab Erener'in No Boundaries albümünden Here I Am Şarkısı'nın da yeraldığını hatırlatalım.                      FİLMİN KONUSU: Sumi ve Suyon zorunlu bir ayrılığın ardından, aylar sonra evlerine geri dönerler. Annelerinin ölümünün ardından, üveyanneleri çoktan evlerine yerleşmiştir. Babaları üvey anneleri ile kızların arasındaki sorunları görmezden gelmekten yanadır. Oysa iki kızkardeşle, üvey annelerinin arasındaki düşmanlık tahmin edilebileceğinden çok daha köklüdür. Anne, baba ve kızların yaşadığı ev, bu düşmanlıktan kaynaklanan tuhaf olaylara sahne olur.  Herkesin hafızasından silmek için uğraştığı bir olay, dördünün de hayatını cehenneme çevirecektir. Gizemli Parçalar: "İyi bir gerilim filmi, izleyiciyi hiçbir türün yapamadığı kadar avucuna alır" diyor yönetmen Joseph Ruben. Sinemaseverlerin psikolojik gerilim türündeki Yatağımdaki Düşman, True Believer gibi filmlerden hatırlayacağı Ruben, Gizemli Parçalar'da (The Forgotten) etkileyici bir öykü anlatıyor. Sözkonusu Ruben olunca filmin yine psikolojik gerilim türünde olduğunu hatırlatmaya da gerek yok sanırız. Filmin başrollerinde Julianne Moore , Dominic West, Gary Sinise var.  FİLMİN KONUSU: Telly Paretta 14 ay önce bir uçak kazasında ölen 8 yaşındaki oğlu Sam’in anılarıyla kendini yiyip bitirmektedir. Bir yandan duyduğu acıyla, öte yandan da kocası Jim’le arasında oluşan soğuklukla başa çıkmaya çalışan genç kadına, psikiyatrı Dr. Munce tarafından, hayaller gördüğü, oğlunun hiçbir zaman var olmadığı, bu anıları kendisinin yarattığı söylenir. Büyük şaşkınlık yaşayan Telly, Sam’in var olduğuna dair fotoğraf, video kaset, boyama kitapları gibi kanıtlar bulmaya çalışır. Ama hepsi yok olmuştur. Telly delirmeye başladığına ikna olmuştur, ta ki bir başka uçak kazası kurbanının babası Ash Correll’la tanışana kadar. Telly ve Ash beraberce çocuklarının var olduğunu kanıtlayıp, akıl sağlıklarını geri kazanmak amacıyla kanıt peşine düşerler. Testere:"Umudum o ki izleyici sinemadan çıkarken filmi düşünüyor olsun, tıpkı 'Olağan Şüpheliler' ve 'Altıncı His'te olduğu gibi" diyor senarist Leigh Whannell, Testere (Saw) adlı film için. Görünüşe bakılırsa hem senarist Whannel, hem de filmin öyküsünü tasarlayan ve yöneten James Wan amaçlarına ulaşmış gibi. Çünkü, hayatta kalmak için diğerini öldürmek zorunda olan iki adamın hikayesi neresinden bakarsanız bakın tüyler ürpertici ve bir o kadar da ilgi çekici. FİLMİN KONUSU: İki adam yer altında bir banyoda uyanırlar ve kendilerini duvara zincirlenmiş bulurlar. İkisinin de tek bildiği şey, diğerini sekiz saat içinde öldürmediği takdirde her ikisinin de öleceğidir. TARİHTEN KEYİFLİ BİR YAPRAK "KRAL ARTHUR": Denzel Washington'a erkek oyuncu Oscar'ını kazandıran Training Day'in yönetmeni Antoine Fuqua bu kez esin kaynağını tarihten alan bir filme imza atıyor. Kral Arthur (King Arthur) geçmiş zaman şövalyelerinin kanlı zaferlerle dolu dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarıyor sinema seyircisini. Filmin başrollerinde Clive Owen, Stephen Dillane ile son dönemin gözde kadın oyuncularından Keira Knightley var. FİLMİN KONUSU: Doğu Avrupa’da bugünkü Rusya topraklarında yaşayan savaşçı bir ırk vardır. Sarmatyalılar olarak bilinen bu savaşçı ırkın özelliği, Roma İmparatorluğu’nun en kaydadeğer ve güçlü düşmanı olmasıdır. Milattan Önce 175 yılına kadar Roma topraklarının yanıbaşında yaşayan Sarmatyalılar, bugünkü Viyana’nın yer aldığı alanda Marcus Aurelius’a karşı giriştikleri büyük bir meydan savaşını kaybettiler. Onları esir alan Marcus Aurelius, önlerine, ‘Ya Roma için savaşırsınız, ya da ölürsünüz’ şeklinde iki seçenek koydu. Bunun üzerine Roma ile ittifak yapmayı seçen Sarmatiyalılar, Roma ordusu ile birleşme yoluna gittiler. Bütünleşme sonrasında bunların bir bölümü savaşmaları için Mısır’a, bir bölümü de Britanya’ya gönderildi. Hepsi usta binici ve profesyonel asker olan Sarmatyalılar, uzun yıllar boyunca Roma’nın ileri karakollarında devriye görevi üstlendiler. Bu geleneği babadan oğula aktarmak suretiyle yeni Sarmatya kuşaklarının da Roma İmparatorluğu müttefiki olmasını sağladılar. Milattan Sonra 5. yüzyıla gelindiğinde Roma İmparatorluğu’nun yıldızı hızla sönmeye başladı. İmparatorluğun uzak toprakları artık barbarların tehdidi altındaydı. Roma’yı tehdit eden barbar ırkların başında gelen Saxonlar, Britanya’ya kuzeyden ve doğudan saldırmaya hazırlanıyorlardı. Saxon birlikleri iki ülke arasında sınır oluşturan Hadrian Duvarının kapısına dayandılar. Yarı Romalı yarı İngiliz komutan Lucius Artorius Castus (Arthur) komutasındaki bir Sarmatya şovalye birliği, barbar Saxonların istila tehditine karşı Britanya’yı korumakla görevlendirildi. Castus’un ekibinde Lancelot, Gawain, Galahad, Bors, Tristan ve Dagonet’in başını çektiği şovalyeler vardı. Bunların hepsi son derece sert ve acımasız insanlardı. Esrarengiz şaman ve gerilla lideri Merlin’in komutası altındaki Woad ülkesinin yerlileri, bu acımasız şovalyelerden korkar ve nefret ederdi. Roma İmparatoru Marcus Aurelius tarafından Britanya’ya gönderilen Arthur’un (Clive Owen), tek amacı bir an önce Britanya’dan ayrılmak ve Roma’nın barış ve huzurlu ortamına dönmekti. Ancak geri dönüş yolculuğuna çıkmadan önce son bir görev üstlenir. Yuvarlak Masa Şövalyeleri olarak bilinen yardımcıları Lancelot, Galahad, Bors, Tristan ve Gawain ile birlikte Britanya’da son bir kurtarma operasyonu yapmaları gerekmektedir. Bu arada Roma’nın geri çekilişi sonrası Britanya halkları sahipsiz kalacaktır. Boşluğu dolduracak bir lidere ihtiyaç vardır. Bu yeni lider, ülkesini işgalci Saxonlar’ın tehdidine karşı savunmakla yetinmeyip adayı yepyeni bir döneme taşıyacak çapta olmalıdır. Eski düşmanı Merlin ile cesur yürekli Guinevere’nin (Keira Knightley) desteğini alan Arthur, bu soylu görevi üstlenir. ARJANTİN SİNEMASINDAN İLGİYE DEĞER BİR FİLM "KAYIP KUCAK": Kayıp Kucak: 54'üncü Berlin Film Festivali'nde en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu dallarında Gümüş Ayı Ödülü kazanan Kayıp Kucak (El Abrazo Partido) 23. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin de en çok ilgi gören filmlerinden biri. Arjantinli Daniel Burman'ın yönettiği film, Bueno Aires'te, bir alış- veriş merkezini mesken edinmiş göçmenlerin yaşam öyküsünü anlatıyor. FİLMİN KONUSU: Arjantin’in renkli şehirlerinden Buenos Aires’te, bir alışveriş merkezini kendilerine mesken edinmiş bir göçmen topluluğu üzerine odaklanan Kayıp Kucak, kimlik arayışı üzerine yoğunlaşan, karakterlerini Yahudilerin ve göçmenlerin oluşturduğu keyifli bir hiciv. 25 yıl önce İsrail’de savaşmak için evi terk eden babası ile kucaklaşmaya hasret bir gencin, köklerini ve kendi kimliğini sorgulaması üzerine bir film. Yönetmenin deyişiyle küçük anekdotlar, trajediler ve komik olaylar kadar, gerçeklere ve yalanlara da dayanan bir kimliğin oluşmasının öyküsü.CHE GUEVARA'NIN GENÇLİK YILLARI:  "Şimdi sizi benimle, eskiden olduğum "benimle" baş başa bırakıyorum." Ernesto "Che" Guevara De La Serna'nın bu satırları da not ettiği "Diarios de Motocicleta" ve Alberto Granado’nun "Che ile Latin Amerika Boyunca" adlı kitaplarından uyarlanan Diarios de Motocicleta (Motosiklet Günlüğü) adlı film seyirciyle buluşuyor. Geçen yıl İngiliz The Guardian Gazetesi tarafından, "dünyanın en iyi 40 yönetmeninden biri" seçilen Brezilyalı Walter Salles'in yönettiği filmin senaryosunda Jose Rivera'nın imzası var. Salles'in ,1998 Berlin Film Festivali'nde  en iyi film ve kadın oyuncu ödüllerini kazanan Central Station (Merkez İstasyonu) adlı filme de imzasını attığını hatırlatalım. Paramparça Aşklar ve Köpekler, Peder Amaro'nun Günahı, Y tu mamá también gibi filmlerdeki performansıyla göz dolduran, Almodovar'ın Kötü Eğitim adlı filminde de başrolü üstlenen Meksikalı Gael Garcia Bernal "Che" Guevara rolünde. Rol arkadaşı Arjantinli aktör Rodrigo De La Serna.  Genç aktörün "Che" ile akrabalık bağı bulunuyor.FİLMİN KONUSU: 1952’de Ernesto Guevara henüz, 23 yaşında bir tıp öğrencisidir. Eğitimini bitirmek üzereyken bir aile dostu olan biyokimyacı Alberto Granado ile bir geziye çıkmak için Buenos Aires’deki orta-üst sınıf yaşamını terk eder. İki arkadaş, Alberto’nun “La Poderosa” (Kudretli) adını taktıkları Norton 500 model motosikletiyle, bir rüyayı gerçekleştirmek üzere o zamana kadar hiç bilmedikleri Latin Amerika’yı keşfe çıkarlar.Kısıtlı bütçeleri ve yetersiz malzemeleri ile, Ant Dağları üzerinden Şili kıyıları boyunca, Atacana Çölünü geçerek Peru Amazonu’un içlerine doğru çizdikleri rotayı tutkuyla izlerler. Bütün zorluklara rağmen, Alberto’nun 30. yaş gününü kutlamak üzere Venezüella’ya tam zamanında varmak en büyük emelleridir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!