İstanbul Yazıları

Güncelleme Tarihi:

İstanbul Yazıları
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 1999 00:00

Haberin Devamı

Kızkulesi

Kızkulesi, Üsküdar'ın Bizans a*bidelerinden kalmış yega*ne bakiyedir. Kulenin bulunduğu sahil, eskiden, Atinalı General Charis'in karısı olup orada medfun bulunan Damalis'e izafeten Damalisburnu adını taşırdı. Damalis'in mezarı üstünde, tepesinde bir öküz heykeli bulunan kitabeli mermer bir sütun vardı. İlk kule, Damalisburnu'nun önünde denizin içindeki büyük bir kayanın üzerinde, İmparator Manuel Komnenos (1143-1180) tarafından yapılmış ve Boğaz'ı kapayan zincirin bir ucu ona bağlanmıştı. Fetihten sonra kule yıkılymış ve yerine ahşap bir kule yapılmıştı ki, bu da yandıktan sonra, Ahmed III. zamanında sadra*zam İbrahim Paşa bir taş kule yaptırmıştır. Bugünkü kuleyi Mahmud II. inşa ettirmiştir. Kule, Osmanlı devrinde önce muhafa kulesi olarak kullanıldığından oraya toplar konulmuş ve asker yerleştirilmişti. Bila*hare, şimdiki gibi, fener kulesi olmuştur.

P.Gyllius'a nazaran, Kızkulesi vaktiyle yüz adım uzunluğunda bir yeraltı yol ile sahile bağlı idi ve içinde, yağmur sularından başka, yer altı yolları vasitasıyla karadan akan su ile dolan bir sarnıç vardı. Bundan başka, sahilden kuleye kadar, dalgakıran vazifesi gören bir duvar da vardı ki, P.Gyllius'un zamanından az evvel yıktırılmış ve taşları diğer inşaatta kullanılmıştır. Mezku*r duvarın bakiyeleri, XIX. asrın başlarında denizin içinde ha*la* görünmekte idi.

‘‘Kızkulesi’’ adına gelince, İnciciyan, Bizans müellifi Niketas'a istinaden, Damalis abidesinin o zaman sahile merbut bulunan kayanın üzerinde yapılmış olduğunu, kulenin de bir vakit aynı adı taşıdrığını ve Osmanlıların da, ilk zamanlarda kuleye, aynı adın tercümesi olan ‘‘Öküz kulesi’’ ismini verdiklerini söyler.

Kızkulesi'nin XVII. asırdaki vaziyetini anlatan Evliya Çelebi'ye nazaran, kule, karadan bir ok menzili kadar bir mesafede dört köşe, yüksek ve musanna bir kal'l oup irtifaı 80 zira, hacmı da 200 adımdı. Kulenin iki tarafa nazır bir demir kapısı, içinde muhafız olarak dizdarları ile beraber yüz nefer, sahilde de kırp pare ‘‘balyemez topları’’, ayrıca da mükemmel bir cephanelik mevcuttu.

Evliya Çelebi'nin yukarıda zikredilen tavsifine rağmen, XVıı. asırda Kızkulesi'nin bir müdafa vasıtası olmaktan çıkmış bulunduğu, aynı asırda İstanbul'a gelen Avrupalı müelliflerin yazılarından anlaşılmaktadır. Bu müelliflerden Du Loir, Kızkulesi'nde karısıyla beraber bir adamdan başka kimsenin oturmadığını ve yerde dört-beş aded top bulunduğunu söyler. Fr. Gemelli, kulenin içinde ‘‘dikkate şayan bir şey görmediğini’’, orada ancak ‘‘birkaç pedreroes ve sahilde sekiz tane top’’ bulunduğunu yazar. Tavernier de: ‘‘Kulenin sahiline bazı toplar konulmuştur ki bunlarla Boğaz, Sarayburnu'ndakilerden daha iyi muhafaza edilebilir, fakat bu topların çoğu bakımsız ve işe yaramaz bir haldedir’’ der.

(XVII. Asırda İstanbul Tarihi. Eren Yayıncılık. 2. baskı. 1988)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!