Ä°ÅŸadamıyla yorgancı, mimarla lokantacı Antalya’nın aile albümünde bir arada

Güncelleme Tarihi:

İşadamıyla yorgancı, mimarla lokantacı Antalya’nın aile albümünde bir arada
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 11, 2003 00:00

Antalya'da yayın hayatına baÅŸlayan ‘‘aile tarihi dergisi‘‘ Antalyalılar, kentte yaÅŸayan ailelerin tarihlerini anlatıyor. Ä°ki ayda bir yayınlanacak dergide, yüzlerce Antalyalı ailenin tarihi gün ışığına çıkacak. Dergi, sadece aile tarihlerine yer vermesiyle Türkiye'de türünün ilk örneÄŸi. BaÅŸka bir örnek sadece Ä°ngiltere'de bulunuyor. Ama Ä°ngiltere'deki dergi, ünlü ve soylu ailelerin tarihlerine ilgi gösteriyor. Türkiye'de de aile tarihlerinin yayınlandığına tanık oluyoruz ama Antalyalılar dergisinde ‘‘sessiz ve ünsüz’’ ailelerin yaÅŸam öyküleriyle karşı karşıyayız. Hemen herkesin evinde geçmiÅŸe ait en az bir fotoÄŸraf vardır. FotoÄŸrafın yanı sıra üstünde tarihin kokusunu taşıyan baÅŸka belgeler de bulunur evlerde. Ya çok yapraklı bir nüfus cüzdanı, ya da bir kara tren bileti, bir tarlanın, arsanın ya da konağın tapusu da çıkabilir geçmiÅŸ zaman emanetleri içinden. Dedelerimizin, büyükannelerimizin kaleme aldığı günlükler, akrabalarımızın birbirlerine yazdığı mektuplar, devlet katlarına verilen dilekçeler de... Sessiz sedasız bir tavan arasında, bir dolabın çekmecesinde öylesine durup bize bakan bu belgeleri çoÄŸumuz mazinin gereksiz bir ayrıntısı gibi görüp çöpe atarız. Attıklarımızın kendi tarihimizin bir parçası olduÄŸunu düşünmeyiz. O anda kendi tarihimizi gömdüğümüzün, kentimizin ve ülkemizin geçmiÅŸine ait bir belgeyi sonsuza kadar yok ettiÄŸimizin farkına varmayız. Bu arada aile büyüklerimizin, kendi yaÅŸadıkları döneme iliÅŸkin anıları, bize anlattıkları da dikkatimizden kaçar. Bunları kaydetmeyi, yazıya dökmeyi akıl bile etmeyiz. Oysa bize masal gibi gelen bu anılar, müzelerdeki sanat eserleri kadar kıymetli, en az kütüphanelerdeki el yazmaları kadar deÄŸerli.DERGÄ°DEN ÇIKTI KAMPANYA OLDUÄ°ÅŸte bu anlayıştan uzak bir grup Antalyalı, geçmiÅŸi ölümsüzleÅŸtirmek için bir ‘‘aile tarihi dergisi’’ çıkarmaya baÅŸladı. Türünün ilk örneÄŸi olan derginin adı ‘‘Antalyalılar.' Birinci sayısında dokuz Antalyalı aile geçmiÅŸlerini okuyucularla paylaÅŸtı. Yayına hazırlanırken üç aylık bir periyod düşünülmüş ama umulandan fazla aile baÅŸvurunca, derginin iki ayda bir yayınlanmasına karar verilmiÅŸ.Dergide tarihleri anlatılan aileler arasında 40 yıllık Antalyalı da var, geçmiÅŸi beÅŸ asır öncesine kadar uzananlar da. Muhtarlar DerneÄŸi BaÅŸkanı Nuri Saymaz'ın ailesi de, dört kuÅŸaktır Antalyalı olan, adı kentle bütünleÅŸmiÅŸ mimar Tarık Akıltopu'nun ailesi de tarihlerini yazmış. Dergi yazı kurulu, çok renkli bir aileler panoraması çıksın diye oldukça fazla gayret göstermiÅŸ. Bu yüzden listede, iÅŸadamıyla yorgancı, bir mimarla lokantacı yan yana sıralanmış. Kendini Antalyalı olarak tarif eden herkes bu kervanda yerini almış.Dergi çalışması bir kampanyaya dönüşmüş. Birçok aile kendi tarihlerini anlatmak için sıraya girmiÅŸ. Büyükannelerin çeyiz sandıkları karıştırılmış, raflardaki albümler birer ikiÅŸer indirilmiÅŸ, tozları silkelenmiÅŸ. Bu arada ne mektuplar bulunmuÅŸ, kimlerin kimlerle yan yana çektirdiÄŸi, bilinmeyen ne hatıralar ortaya çıkmış. Antalyalılar kendi tarihlerini ararken kentlerinin tarihleri de bulmuÅŸ. Antalya'nın hiç yayınlanmamış fotoÄŸrafları, eski kartpostallar, sinema ve tiyatro biletleri, musafların arkasına yazılan doÄŸum tarihleri, Osmanlıca elyazması hatıralar, muhasebe kayıtları birer birer gün ışığına kavuÅŸmuÅŸ. Böylece bu yolculuÄŸun ne kadar anlamlı olduÄŸu da anlaşılmış.100 BÄ°N BROŞÜR BASILDINisan 2002'de Belediye BaÅŸkanı Bekir Kumbul, bir basın toplantısı yaparak aile tarihi kampanyasını baÅŸlatmış. Temmuz'da 100 bin broşür basılmış ve tüm evlere ulaÅŸtırılmış. Ertesi gün belirtilen telefon numarasına onlarca aile baÅŸvuru yapmış. Gelen telefonlardan belirlenen ailelerle ön görüşmeler yapılmış. Ä°lk sayıda aile hikayelerinden birini kaleme alan dergi yazı kurulu üyesi Sema Binzet, en önemli sorunun ön görüşmeler sırasında çıktığını söylüyor. Sema Hanım, Girit kökenli bir ailenin en yaÅŸlı ferdi olan bir hanımla görüşürken ne yapacağını ÅŸaşırmış. Çünkü hanımefendi konuÅŸmaya, ‘‘1930'da komÅŸumuzun kızı birine kaçtı. Onun ailesi beni sorumlu tuttu. Ãœstüme kaynar sular döktüler. Halbuki benim hiç suçum yoktu. Kız kendi kendine kaçmıştı...’’ diye baÅŸlamış. Ve saatlerce sadece bu olay etrafında dönüp durmuÅŸ. Ä°lk görüşmesini yapan Sema Binzet, hayal kırıklığına uÄŸramış ama diÄŸer görüşmelerde moral bulmuÅŸ. Bir aile tarihi en az bir ayda ortaya çıkıyormuÅŸ. Ön görüşmeler, hikayelerin yazımı, fotoÄŸrafların derlenmesi epey bir zaman alıyormuÅŸ. Hikayeler bittikten sonra aileden yazılı metni okumasını ve onaylaması isteniyormuÅŸ. Aile fertleri, ‘‘İşte bu bizim hikayemiz’’ deyip imza attıktan sonra yazılar basım için dergiye ulaşıyormuÅŸ.FENNÄ° BEY VE ÖZTEMEL AÄ°LESÄ°Foto Fenni ismi, bir anlamda, Antalya'nın 20. yüzyıldaki görsel tarihinin adı. Antalya'da, herhangi bir aile albümünde, sizi tarihi bir yolculuÄŸa çıkaracak deÄŸerdeki pek çok fotoÄŸrafın arkasını çevirdiÄŸinizde aynı isme rastlarsınız: Foto Fenni. Mehmet Ali Öztemel 1906'da Kosova'da doÄŸar. 1912'de Kosova Türkler'den Sırbistan'a geçince, Öztemel ailesi önce Ä°stanbul'a ardından Antalya'ya göç eder. Baba RaÅŸit Öztemel, Antalya gümrük muhafaza memuru olarak göreve baÅŸlar. M. Ali Öztemel, Antalya'nın cumhuriyet öncesi bilinen en eski fotoÄŸrafçısı Ä°talyan asıllı S. Droganetti'nin yanında çırak olarak çalışmaya baÅŸlar. Droganetti'nin kentten ayrılmasından sonra fotoÄŸrafhaneyi kendi adına iÅŸletmeye baÅŸlar. Teknolojiye ve eÅŸinin deyimiyle 'her ÅŸeye meraklı' olan M. Ali Bey, Antalya'da yeni yeni kullanılmaya baÅŸlayan radyo, gramofon gibi son teknoloji ürünlerinin çoÄŸunu, fotoÄŸraf malzemesi almak için gittiÄŸi Ä°stanbul'dan getirir. Teknolojiye aşırı ilgisinden dolayı arkadaÅŸları ona 'Fenni Bey' diye hitap etmeye baÅŸlar. Bu hitap çok tutunca, o da fotoÄŸrafhanenin ismini 'Foto Fenni’’ olarak deÄŸiÅŸtirir...AKILTOPU AÄ°LESÄ°Tarık Akıltopu, Antalya'da yaÅŸayan, Antalya'yı yaÅŸayan bir tarih, bir mimar, bir yazar. Antalya'nın ev sahibi, bu kentin en yakışıklı delikanlısı. Bu ÅŸehre gönül vermiÅŸ, ömür vermiÅŸ, emek vermiÅŸ. Adı neredeyse Antalya'yla özdeÅŸleÅŸmiÅŸ. Deniz Baykal'ın bacanağı. Antalya'ya katkılarından dolayı 'Antalyalı Olmak' ödülünü almış. Dergide ailesinin tarihini olaÄŸanüstü incelikli bir üslupla kendi kaleme almış. Ama biz Tarık Bey'in kısa yaÅŸam öyküsünü ‘‘Antalyam’’ adlı ÅŸiir kitabının önsözünden alıntılamayı tercih ettik: ‘‘18 Mart 1918'de kalelerinde kertenkelelerin soluduÄŸu, aÄŸaçlarında cırcır böceklerinin öttüğü, semalarında hacı leyleklerin uçtuÄŸu, yeÅŸili çok, insanı az, sıcak bir memleket olan, Antalya'nın Kışla Mahallesi'nde, Kemiklik semtinde, fırıncı Mehmet Efendi'nin evinde dünyaya gelmiÅŸim. O gün vapur düdüğü duyulmuÅŸ limandan, ÅŸeker getirmiÅŸ Odesa'dan. Tatlı geldi, uÄŸur getirdi demiÅŸler benim için, hayırlı olacak inÅŸallah demiÅŸler Antalya için. Kaleiçi'nde geçti çocukluÄŸum. Yenikapı'da gençliÄŸimi yaÅŸadım. Meltem'de serinledim, Poyraz'da yandım, Bahçelievler'de ihtiyarladım. Ömrümün tamamını Antalya'da yaÅŸadım. Antalya'nın ilk mimarıyım. Kırk senelik mimarlıktan sonra nasıl oldu bilemedim bir de ÅŸairlik çıktı karşıma. Ama yine de ben diyorum ki, yok mimarmış, yok ÅŸairmiÅŸ keyfe keder, Antalyalı olmam bana yeter...’’AKŞİT AÄ°LESÄ°Dergide aile tarihleri yayımlanan AkÅŸit ailesinden emekli orman mühendisi Muammer AkÅŸit, kampanyayı evlerine ulaÅŸan broşürden öğrenmiÅŸ. EÅŸi Hatice Hanım ve ÅŸimdi Amerika'da olan kızları Gülhan AkÅŸit'le bir aile kurulu toplantısı yapmışlar. Muammer Bey, hikayelerini en iyi kızının kaleme alabileceÄŸini düşünmüş: ‘‘İşin zor kısmı o zaman ortaya çıktı. Eski sandıkları açtık. FotoÄŸrafları ortaya çıkardık. Dedemin, babamın geçmiÅŸini kızıma anlatmaya baÅŸladığımda uzun yıllardır unuttuÄŸum ayrıntılar tek tek aklıma gelmeye baÅŸladı. Bazen, kızım yazıyı baÅŸtan kaleme almak zorunda kaldı. Düşündükçe bir ÅŸeyleri farklı bir ÅŸekilde yeniden hatırladım. Ama yazı ortaya çıkınca gurur duydum. Çünkü, artık bizim de yazılı bir hikayemiz vardı. Ailemizin tarihini gelecek kuÅŸaklardan unutan olsa bile, arÅŸivlere baÅŸvurunca karşılarında kapı gibi bir yazılı kayıt ortaya çıkacaktı...’’ÇİVÄ° AÄ°LESİÇivi ailesi Antalya'nın en köklü ailelerinden. Olcay Çivi, annesi, babası ve kardeÅŸiyle birlikte 1940'larda çekilmiÅŸ olan bu fotoÄŸrafta objektife gülümsüyor. Çivi ailesinin hikayesini Antalyalılar dergisinin ikinci sayısında okuyacaksınız.SAYMAZ AÄ°LESÄ°Nuri Saymaz, Salih Bey ve Servet Hanım'ın dört çocuÄŸundan en küçüğü olarak 1940'ta Yüksekalan Mahallesi'nde dünyaya gelmiÅŸ. Ä°lkokuldan sonra da bir yorgancının yanında çırak olmuÅŸ. 21 yıldır Yıldız Mahallesi'nin muhtarlığını yapıyor. Antalya Muhtarlar DerneÄŸi baÅŸkanı. Soldaki fotoÄŸrafta Nuri Bey ve eÅŸi Müzeyyen Hanım, kızları Servet, Atiye ve Deniz'le birlikte. DEMÄ°RTAÅž AÄ°LESÄ°Nejat DemirtaÅŸ, Ankara Ãœniversitesi Tıp Fakültesi yerine yanlışlıkla Akdeniz Ãœnivesitesi'ni iÅŸaretleyince tıp eÄŸitimini mecburen Antalya'da tamamlamış. Ama geliÅŸ o geliÅŸ. Bir daha da Antalya'dan hiç ayrılmamış. O Antalya'ya yerleÅŸince Yargıtay Ãœyesi olan baba Nejdet Bey de tayinini Antalya Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptırmış. Daha sonra da aÄŸabeyi Haldun DemirtaÅŸ, ardından teyzeler, dayılar yani ailenin tümü Antalya'ya göçmüş. EÅŸi Ferhan Hanım'la bu kentte tanışmış. OÄŸulları Çağın burada dünyaya gelmiÅŸ.Kendi tarihini kendin yazDerginin yazı kurulunda yer alan tüm üyeler amatör ruhla gönüllü olarak çalışıyor. Ä°brahim Akkaya, derginin yazı iÅŸleri müdürlüğünü yapıyor. Yazı kurulunda ise, Tarık Akıltopu, Prof. Dr. Fahri Işık, Ahmet OruçoÄŸlu, Oktay Ekinci, Selahattin Tonguç, Cemil Cahit Sönmez, Sema Binzet, Türkan Yıldam, Mustafa Ãœstün, Havva Oktay ve Osman Aydın yer alıyor. Yazı kurulu üyesi ve Türkiye Mimarlar Odası BaÅŸkanı Oktay Ekinci, yazma konusunda çekimser ya da utangaç veya eli kalem tutanı bulunmayanların bu çalışmadan yoksun kalmamaları için, ‘‘ister siz yazın yayımlayalım, ister siz anlatın biz yazalım’’ sloganı ile hareket edildiÄŸini söylüyor. Yazı kurulu üyeleri, bu tip ailelere yardımcı olmak için gecelerini gündüzlerine katarak, anlatılanları kayıtlara almışlar. Sonra bu bantları çözerek, tarihsel akış içinde baÄŸlantıları bütünleÅŸtirerek anlaşılır bir dille aile tarihlerini kağıda dökmüşler. Ä°lk sayıda AkdaÄŸ, KoçaÅŸ, Öztemel, Akın, Akıltopu, Saymaz, Sürel, DemirtaÅŸ ve AkÅŸit ailelerinin geçmiÅŸleri yer alıyor.BELEDÄ°YE BAÅžKANI BEKÄ°R KUMBULProjeye, Antalya Belediye BaÅŸkanı Dr. Bekir Kumbul öncülük etmiÅŸ. Türkiye Tarihi Kentler BirliÄŸi BaÅŸkan Vekili de olan Kumbul, dergi çalışmasının aslında bir tarih kültürü ve kentli bilinci projesi olduÄŸunu belirterek bu konuda ÅŸunları söyledi: ‘‘Nereden ve ne zaman gelmiÅŸ olurlarsa olsunlar Antalyalı aileler bu kampanyaya katılarak kendi geçmiÅŸleriyle Antalya'nın geçmiÅŸini birlikte anacaklar; yeniden birlikte düşünecek ve kentleriyle bütünleÅŸen bir geçmiÅŸin güçlendireceÄŸi hemÅŸehrilik bilinci ve duyguları içinde, kentle olan baÄŸlarını yeni heyecanlar ve yeni derinliklerle örmeye baÅŸlayacaklar. Bu kampanyayla toplumsal tarihimizin gerçek ve yaÅŸanmış parçalarını oluÅŸturan aile tarihlerinin de artık önemsenmesini ve kimlikli-kiÅŸilikli kentlilerin yaÅŸadığı bir Antalya'nın yine doÄŸrudan Antalyalıların katılımıyla yeniden canlandırılmasını hedefliyoruz.’ 100 kiÅŸiden 70'i Antalyalıyım diyorBüyükÅŸehir Belediyesi'nin yaptığı bir araÅŸtırmaya göre Antalya'da yaÅŸayanların yüzde 18'i Antalyalı. Ama bu kentte yaÅŸayanların yüzde 70'i kendini Antalyalı olarak kabul ediyor. BaÅŸka ÅŸehirlerden, uzak köylerden, mezralardan bu tarihi kente göç etmiÅŸ olan insanların büyük bir kısmı ömrünün geriye kalanını Antalya'da geçirmeye kararlı. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!