İpin ucu...

Güncelleme Tarihi:

İpin ucu...
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 2005 00:00

ŞİMDİ karşımızda Gunter Verheugen olsa da kendisine ‘Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne (AB) üye olması’ için gösterdiği gayretler nedeniyle pişman olup olmadığını sorabilseydik... Ne yazık ki Verheugen artık AB’nin genişlemesinden sorumlu Komiseri değil. O gitti ama Rumlar kaldı. Hem de AB’nin baş belası olarak kaldı.Brüksel’den gelen haberlerden anlıyoruz ki AB üyesi ülkeler Büyükelçilerinin, birbuçuk aydan beri üzerinde çalıştıkları ‘Türkiye’ye yanıt’ deklarasyonunun yayınlanmasını son dakikada Rumlar engellemişler.Biliyorsunuz Türkiye, AB ile ‘tam üyelik’ müzakerelerine başlayabilmek için ‘Gümrük Birliği’ Anlaşmasını AB’nin 10 yeni üyesine (bu arada Güney Kıbrıs’a) da uygulamayı taahhüt edecekti.Türkiye bu yükümlülüğünü 29 Temmuz 2005 tarihinde yerine getirdi ama aynı tarihte yayınladığı bir deklarasyonla ‘Bu taahhüdümüz Rumları tanıdığımız anlamına gelmez’ dedi.Buna AB ülkelerinin yanıt vermesi bekleniyordu. Nitekim son birbuçuk aydır bu yanıt üzerinde çok tartışıldı. Nihayet önceki akşam ‘uzlaşıldı’ dendi ve bu uzlaşma metni ortaya çıktı.Gerçi Rumlar, deklarasyonda ‘(Güney) Kıbrıs’ı resmen tanımadıkça Türkiye ile tam üyelik müzakereleri başlamaz’ densin diye çok uğraştılar ama, İngiltere ile Almanya’nın direnmesi karşısında amaçlarına ulaşamadılar. Nitekim uzlaşılan metinde bu tanıma işinin ‘Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasından önce’ tamamlanması gerektiği ifade ediliyordu. Ona da daha on yıl kadar zaman var.Buna karşılık deklarasyona Rumları memnun edecek şeyler konmuştu. Örneğin özetle ‘Türkiye’nin Gümrük Birliği bağlamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirip getirmediğinin AB tarafından izleneceği ve eğer yerine getirmiyorsa, müzakerelerin bundan olumsuz yönde etkileneceği’ kaydedilmişti. Bununla bize, ‘Rum gemilerine ve uçaklarına deniz ve hava limanlarınızı açmazsanız, müzakereler ilerlemez’ denmiş oluyordu.Keza Türkiye’nin 29 Temmuz 2005 tarihinde attığı imza ardından yayınladığı deklarasyonun hukuken hiçbir değer taşımadığı da vurgulanıyordu.Belli ki Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos bundan da memnun olmamış. AB deklarasyonundan, ‘Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin sürdürdüğü çabaları desteklediği’ yolundaki ifadenin çıkarılmasını istemiş. Çünkü o ifade orada olduğu sürece ‘Tanımaya yönelik çağrının hiçbir anlamı olmaz’ demiş.Görüldüğü gibi Rumlar ellerinde bulunan ‘veto’ yetkisini tam bir şantaj silahı olarak kullanmaktan vaz geçmeyecekler. Zaten biz de Verheugen’i o yüzden anımsadık.Geriye doğru bakınca hem Yunanistan’ın hem de Rum’ların AB ülkeleri tarafından şımartıldıklarının bir çok örneğini kolayca görmek mümkün. Ama ne yaparsınız ki bizim basiretli, dirayetli, hamiyetli büyüklerimizin ahmaklıkları yüzünden ipin ucu onların eline geçti. O yüzden İstanbul’un bir ilçe kaymakamı konumundaki bir adamın ‘evet’iyle ‘hayır’ıyla sevinir yahut üzülür hale düştük.Biz bunun da üstesinden geliriz. Geliriz ama, hazmetmek kolay değil.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!