İnsan ne zaman ’Alman’ olur

Güncelleme Tarihi:

İnsan ne zaman ’Alman’ olur
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2008 00:00

İlk nesli Sirkeci’den devlet töreniyle gönderdik, dilini, dişini, düşünü bilmedikleri bir diyara.

Haberin Devamı

Aradan geçen yıllarda Ruhi Su, "Sığmazken atalarım düne yarına, Düşmüşüm ben el kapılarına" diye ağıtlar yaktı. Selda, "Almanya Acı Vatan" diye hıçkırdı. Ama üçüncü kuşak, dördüncü kuşak babaları veya dedeleri kadar çaresiz değildi. En azından görüntü öyleydi. Örnek mi?.. Ali Adrian Müller!.. Alman kültürünün içine doğdu, Almanca’yı pek çok Alman’dan daha iyi konuşuyordu. Üstüne üstlük ismini de değiştirdi. Ama Alman olduğunu kimseye kabul ettiremedi. Ve o da, işte bu soruyu sordu kendi kendine: "İnsan ne zaman Alman olur?.."

Birkaç sene içerisinde 50. yılı kutlanacak ilk Türk işçi kafilesinin Almanya’ya doğru yola çıkışının. Kutlama anlamsız bir kelime aslında. Çünkü, arada o kadar çok şey harcandı, o kadar çok insan, dilini, yolunu, gülünü bilmediği bir ülkede krize girerek varlığını sorguladı ki, bilhassa ilk iki kuşak için kayıplar hanesi hep daha kabarık kaldı. Üçüncü ve dördüncü nesil ise belki çaresizlikten, belki isyan duygusunun baskınlığından, belki de başkaldırı ihtiyacından "Alman" olmaya karar verdi. Oldu da. Oyuncu Adnan Maral, seslendirme sanatçısı (Ali) Adrian Müller’in üzerinden işte onun öyküsünü anlatıyor:

İçmiden gelen ses

/images/100/0x0/55ea5165f018fbb8f8780827


"Metindeki ismin nasıl telaffuz edileceğinden emin olabilmek için arkadaşım Ernst Bauernfeind’ı aradım. Ne de olsa o Türkolog ve Türkiye’yi benden daha iyi tanıyor; ama o da bana hemen yardımcı olamadı. Kulağa Türkçe gelmesi gereken isim, benim içimden gelen sese göre aslında Türkçe değildi, ama redaksiyon herhalde bunu kontrol etmiş olsa gerekti."

Eski ismiyle Ali, Alman pasaportundaki yeni ismiyle Adrian Müller söylüyor bunları. Radyo, Almanya’da seslendireceği oyunda geçen Türkçe isim için Alman Türklog arkadaşından yardım istemesi, yeterince Almanlaştığını gösteriyor zaten. Ne var ki, aynı pasaportu tanıdığı Almanlar farkında değildir bunun. Daha doğru bir ifadeyle, farkına varmaya fazla gönüllü değillerdir.

Oysa, Almanya’da Türk asıllı bir Alman olmayı trajikomik yanı ağır basan bir parodiye dönüştüren oyuncu Adnan Maral kadar, diğer üçüncü ve dördüncü kuşak mensupları da esas öne çıkanın trajik boyut olduğunu gayet iyi biliyor.

Üstelik bu, öyle kitaplardan edinilmiş bir bilgi değil, doğrudan yaşanarak, horlanarak, horlanmasa bile, küçük bir ima ile ne olduğu hatırlatılarak edinilmiş bir bilgi. O kadar iyi seslendirdiği bir oyundan sonra, "Ben Alman yazarlarının metinlerini de seslendirmek istiyorum" diyen Ali Adrian Müller’le oyunun yönetmeni Bayan Dorn arasında geçen diyalog her şeyi ortaya koymaktadır aslında:

"Eğer yine bir Türk yazarın metni ya da içinde Türkçe isimler bulunan bir metin olursa sizi ararız Bay Müller."

"Ben Alman yazarlarının metinlerini de seslendirebilirim, bu benim için sorun değil!.."

"Evet, ama bunun için Alman oyuncularımız var elbette!.." Sigarasından derin bir nefes aldı ve bu konuda ona katılıyor olmamı beklermiş gibi bana baktı. Sonra "Görüşürüz Bay Müller" dedi, dumanını odaya üfledi ve gitti.

Şoka girdim, hareket edemiyorum. Bacaklarım bir anda sanki tonlarca ağırlaşmış, ayaklarım metrelerce derine betonlanmış gibiydi. Gözlerim her an yerinden düşebilecek granit toplar gibiydi. Hiç hissim yok, vücudumu kontrol edemiyorum. Ciğerlerim grev yaptığı için ruhum bedenimi terk etmek istiyor. Beynimden vücuduma oksijen sağlayıp sağlamamaları gerektiği bilgisini alamıyorlardı. Bedenim bir makine gibi kendini kapatmıştı. Benim sadık kalbimi halen duyabiliyordum, ruhumun bedenimi terk etmesine izin vermek istemiyordu.

Şimdi dedemin Anadolu dağ keçileri bana da geliyor ve ben onları durdurmak istemiyorum.
/images/100/0x0/55ea5165f018fbb8f8780829


"Bu doğru olamaz" diye başlıyorum yüksek sesle konuşmaya, "... insan ne zaman Alman yazarların metinlerini seslendirecek kadar Alman olur BAYAN DOOOORRRNN??? Ben Almanım. Her ne kadar öyle görünmesem de.

Adım Müüüüüülllllller. Unuttunuz mu? Evet, Türk’ten Alman’a döndüm! Önümde 80 milyon örnek var. Ülkenizde 30 yıl geçirdim, Almancayı Almanlardan öğrendim. Alman kültürünü ve tarihini biliyorum. Almanca kitaplar okuyorum! Alman tiyatrosunda oynuyorum! Çoğu Alman’dan daha Alman’ım. İNSAN NE ZAMAN ALMAN OLUUUUUUR?!"

AYDIN ENGİN

50 yıllık gurbet mi olur

Uyanık milletiz ya, o yıllarda Türk ehliyetini gösterip kolayca Alman ehliyeti alınıyordu ya; ve bizim Türk ehliyetimiz bile yoktu ya; kimimiz memleketteki sigorta kartını, kimimiz av tezkeresini, kimimiz kömür ordinosunu, kimimiz evlilik cüzdanımızı gösterip "Bizim memlekette ehliyet budur" deyip Alman ehliyetlerini kaptık. Almanlar uyandığında epey geç olmuştu. Ehliyet kapmakta geç kalanlarımız imtihan için mecburen Alamancaya kuvvet verdiler. İyi de ettiler (...)

Şimdi çoğumuz emekliyiz. Pek çoğumuz kirada oturmaktansa bir ev sahibi olmanın daha akıllıca olduğunu kavradı. Memleketteki yazlıklar ucuz pahalı denmeden elden çıkarıldı, Almanya’da ev alındı. Tatilimizi hálá memlekette geçiriyoruz ama artık köyde değil. Alanya, Antalya, Marmaris, Kuşadası’ndaki "her şey dahil" otellerine bir bakın, oralarda bizleri göreceksiniz. Çocuklarımızı, torunlarımızı da görebilirsiniz ama hepsini değil. Onlar "İlle de memleket" demiyorlar. "Niye her yıl Türkei, her yıl Türkei" deyip itiraz ediyorlar. Grand Canaria’da, İbiza’da, Majorka adasında tatile gidenleri hiç de az değil. Hatta torunlardan Karibik adalarında, Küba’da, Jamaika’da tatil yapanlar bile var. Onlar bizden çok daha önce değiştiler yani ...

’Gurbetçi’ye gülüyoruz

Göç ellinci yılına yaklaşırken biz gurbetçiler (!) artık sadece fabrika işçisi, çöpçü değiliz. Özellikle torunlarımızdan işadamı olanları da var, esnafı da, zenaatkárı da, avukatı, doktoru, televizyon spikeri, romancısı, sinemacısı, şarkıcısı, balerini, tiyatrocusu, futbolcusu da...

Ve siz bize hálá "gurbetçi" diyorsunuz. Biz de gülüyoruz. Türk spor medyasında, Türkçeyi bile kıvıramayan, Almanya çapında spor starı olmuş futbolculardan "gurbetçi oyuncularımız" diye söz edildiğinde katıla katıla gülüyoruz.

Nasıl gülmeyelim: 50 yıllık gurbet mi olur?

YARIN
Lady Bitch Ray-Mely Kiyak

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!