İki kelimelik bir cevap

Güncelleme Tarihi:

İki kelimelik bir cevap
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2005 00:00

GEÇEN haftaki Hürriyet Pazar’da Yalçın Doğan’ın Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile yaptığı mülakatta çok ilginç bir bölüm vardı.PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’de hapiste olduğunu hatırlatan Talabani şunu söylüyor:‘Bir keresinde Ekselansları Sayın Erdoğan’a sormuştum. Nasıl oluyor da hapishanedeki biri hükümete karşı savaşma emri verebiliyor, diye...’* * *Başbakan Tayip Erdoğan, Talabani’ye ne cevap vermiş biliyor musunuz?‘Bu, demokrasidir’ demiş.Bana göre çok cesur ama çok yapıcı ve gerçekçi bir soru.İddia ediyorum, herhangi bir Batı demokrasisinin lideri, böyle bir soruya bu kadar cesur cevap veremezdi.Bu cevap niye önemli derseniz.Çünkü Türkiye’nin tarihindeki en büyük sorununu çözebilmesinin sırrı bu cümlede saklı.Biz ülke olarak sorunu, bize en yakışan, bize en az zarar verecek, en büyük yararı sağlayacak bir yöntem ve psikoloji ile çözmeliyiz.Bir kere yakın geçmişteki şu önemli gerçeği göz önünde bulundurmalıyız.Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçleri PKK ile geçmişte yaptığı mücadeleden başarı ile çıkmıştır.İş cephede savaşmaya kalınca, Türk güvenlik güçleri bunun üstesinden geliyor.Geçmişte geldi, gelecekte yine gelir.Bunun bir maliyeti vardır, eğer toplum olarak bu maliyeti yüklenmeye hazırsak, işe girişir, ne zaman bitirirsek o zaman biter.* * *Ama önümüzde şu soru da var. Askeri alanda ezdiğiniz zaman sorun tamamen çözülüyor mu?Yine yakın tarihimiz şunu gösterdi.Sorunun özüne girmediğiniz zaman ne yazık ki iş bitmiyor.Bugün işte bu gerçekten hareket ederek kalıcı bir çözümün yollarını aramalıyız.Gelin gerçekçi tespitler yapalım.Karşımızda askeri açıdan bitmiş, ama siyasi açıdan hálá ayakta bir örgüt var.Kanatları iyice kırılmış örgütün artık yapabildiği iki eylem kalmış:Mayın ve bomba gibi adi ve kalleş terör vasıtaları kullanmak. İki, Türklerle Kürtleri provoke etmek, aralarına etnik nefretin en tahripkár tohumlarını saçmak.Mayın ve bomba bir yere kadar gider.Evet size zarar verir. Toplumun haleti ruhiyesini ve hayat kalitesini bozar. Ama vatanınızı böldürmemek için bu maliyeti yüklenmeye hazırız derseniz, ki hepimiz deriz, buna dayanırız.Bu savaşı mutlaka kazanırız.Ama asıl kazanılması gereken savaş, örgütün halkı galeyana getiren iğrenç provokasyonlarına karşı verilecek olanıdır.Çünkü bu provokasyonlar, ülkemizin hem Türk hem Kürt nüfusunun insani dokusunu bozacak niteliktedir.Bu suç Öcalan’ın işlediği bu kadar cinayetten çok daha ağır bir suçtur.* * *Bu cephede Türk-Kürt ayırımı yoktur.Kazanmamız gereken asıl İstiklal Savaşı, birlikte yaşama azmimize zarar veren kışkırtıcılara karşı savaşımız olmalıdır.Bu savaşın siyasi cephesine bakıyorum.Başbakan Tayyip Erdoğan demokrasinin ipine sarılmış.Bu savaşta en kritik konumda olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Allah için, provokasyonu engellemek için elinden geleni yapıyor.DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, tecrübesinin verdiği olgunlukla hareket ediyor. O da provokasyondan kaçınıyor.Keza ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu.Ama üzülerek şunu söylemek zorundayım.Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı’nı öteki liderler kadar yardımcı bir tutumda görmüyorum.Bu olayı, siyasi açıdan kullanabilir miyim düşüncesiyle hareket ediyormuş izlenimi veriyor.Bu eleştiriyi bütün samimiyetimle yapıyorum.* * *Ya kendini Kürtlerin temsilcisi sanan parti?Ne yazık ki onlar artık bu provokasyonun tam aleti durumundalar.Ve emin olunuz ki, provokasyonla işbirliklerinin cezasını siyasi açıdan çok ağır çekecekler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!