Hükümetten yargıya sert cevap

Güncelleme Tarihi:

Hükümetten yargıya sert cevap
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 2008 07:16

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Hiçbir bariyer, hiçbir engel, hiçbir zorlama Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik yürüyüşünü durdurmaya muktedir olamayacaktır. Herkes ama herkes milli iradeye ram olmak (boyun eğmek) durumundadır” dedi.

Haberin Devamı

Üniversitelerarası Kurul: Yargı baskı altında tutulmamalı

 

Fırat, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında konuştu.  

Fırat konuşmasına, “Sözlerime başlarken Türkiye'nin lideri, Genel Başkanımız ve başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın kalbi selam ve sevgilerini arz ediyorum” diyerek başladı. Başbakan Erdoğan'a toplantıya katılanlar adına acil şifa dileğinde bulunan Fırat, “Türkiye'nin en güçlü siyasi kadrosu olarak bütün ülkeyi, bütün şehirleri, bütün ilçe ve köyleri temsilen bugünkü toplantıda bir arada olduklarını” ifade etti.

70 milyon vatandaşa hizmet kanallarını açmak için bu toplantıları gerçekleştirdiklerini belirten Fırat, şunları kaydetti:

“AK Parti'den başka Türkiye'nin bütün meselelerini sahiplenebilen başka bir siyasi kadronun, başka bir siyasi partinin olmayışı kuşkusuz yükümüzü, sorumluluğumuzu daha da arttırıyor. Demokrasinin gücüne güç katan bir muhalefet olmadığı için ülkemizin bütün dinamiklerini temsil etmek bize düşüyor. İktidar partisi olmamız bugüne kadar bizi özeleştiriden, bütün toplumsal kesimleri anlama çabasından alıkoymadı. Bundan sonra da alıkoymayacaktır.

Biz Türkiye'nin partisiyiz. Ürettiğimiz siyasetin sınırlarını Türkiye'nin çıkarları belirliyor. Modern dünyanın değerleri ile barışık, demokrasiye inanan, muasır medeniyetin bütün nimet ve imkanlarını halkından esirgemeyen, insan hak ve özgürlüklerini geliştirmeye adanmış bir siyasi hareketiz.

Biz bir zümre partisi, bir hizip partisi değiliz. Biz bölge partisi, bir sınıf partisi hiç değiliz. Biz milletimizin ve ülkemizin bütünlüğüne odaklanmış bütün kitleleri kucaklayacak kadar kollarını açmış, toplumsal merkeze yaslanan bir partiyiz. Bu kuşatıcı anlayışla Türkiye'yi uçurumun kenarından alıp istikrar ve güven ortamına kavuşturduk. Bütün gücümüzle Türkiye'nin itibarını yükseltmek, bütün imkanlarımızla milletimizin emanetini taşımak siyasetimizin temel misyonu olmuştur.

HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR      

http://dosyalar.hurriyet.com.tr/haber_resim/gul_banner1.jpgTürkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin bu ülkeye kalıcı eserler kazandırmak kuşkusuz büyük bir direnç gerektiriyor. Kuşkusuz bu direnci kırmak isteyenler, Türkiye'yi eski günlerine döndürmeyi düşünenler vardır ama onlarınki ham bir hayaldir. Zira eşyanın tabiatı, aklın yolu suların yokuş yukarı akıtılmasına engeldir.

Türkiye Cumhuriyeti kaos günlerine, kriz günlerine kesinlikle dönmeyecektir. Türkiye'ye ödetilecek bu ağır bedeli kimse göze alamaz. AK Parti olarak bugüne kadar ki icraatımızla 'hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' ilkesini eksiksiz olarak hayata geçirmek en büyük şiarımız oldu. Bundan sonra da AK Parti bu istikamette yürüyüşüne devam edecektir.

Türkiye'nin muasır medeniyet hedefine kilitlenmesinin yegane yolu millet iradesini sadakatle sahiplenmektir. İtilafların, kavgaların, gerililerin Türkiye'nin ekmeğini küçültmekten başka bir işe yaramadığını bu ülke acı tecrübelerle yaşayarak görmüştür. Esasen Türkiye'nin ekmeğini çalanlar, bankalarını boşaltanlar, halkı birbirine düşürenler, siyaseti kötürüm haline getirenler de sandıkta millet eliyle tasfiye edilerek hak ettikleri cevabı almışlardır.

Sayın Baykal ve şürekasının şimdiki demokrasi dışı çabaları beyhudedir, akla ziyandır. Günü geldiğinde elbette bugünlerin faturasını da milletimiz faturasını birilerine kesecektir. Zira Türkiye artık geri bir dönülmez bir istikamete girmiştir. Bu istikamet demokrasidir, hürriyettir, büyümedir, refahtır, kalkınmadır. Korkuların, vehimlerin, paranoyanın geleceğin Türkiye'sini karartması artık mümkün değildir. Ekonomik krizleri tetikleyen, yoksulluğu artıran, ülkenin uluslararası saygınlığını yaralayan siyasi krizler artık ülkenin kaderi olmamalıdır.

Bulunduğunuz noktada hiçbir bariyer, hiçbir engel, hiçbir zorlama Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik yürüyüşünü durdurmaya muktedir olamayacaktır. Herkes ama herkes milli iradeye ram olmak durumundadır. Kimsenin demokrasiyi, hukuku, kalkınmayı, adaleti, merhameti milletten esirgeme hakkı ve lüksü yoktur.”

“TÜRKİYE'NİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNMAK...”

Türkiye'nin yakın tarihinin, ekonomik büyümenin, kalkınmanın, refahın siyasi istikrarla ne kadar irtibatlı olduğunu açıkça gösterdiğini kaydeden Fırat, AK Parti'nin daha iktidara geldiği gün ekonomik büyümenin yollarını açtığını dile getirdi.

“AK Parti'nin getirdiği güven ve istikrar sayesinde ülkenin ekmeğinin büyüdüğünü ve tıkanan yolların açıldığını” anlatan Fırat, partisinin 5 yıllık icraatlarının karnesini takdir belgesiyle birlikte 22 Temmuz seçimleriyle birlikte vatandaştan aldığını söyledi.

Dengir Mir Mehmet Fırat, sözlerine şöyle devam etti:

“Öyleyse ülkemizin o karanlık tünellere, o istikrarsız kriz günlerine bir daha geri dönmemesi için büyük bir dikkatle çalışmak zorundayız.

Gücümüzü, enerjimizi, aklımızı, vicdanımızı birbirimizi yormadan, birbirimizi sınamadan, birbirimizi itham etmeden mutlak suretle kullanmalıyız. Kim olursa olsun bunun aksini yapanlar Türkiye'ye zarar verirler.

Kuşkusuz Türkiye'nin bütünlüğünü savunmak, halkımızın hukukunu korumak, ekonomik olarak ülkemizi güçlendirmek öncelikle demokrasimizi ve siyaset kurumumuzu sahiplenmekle mümkündür. Bugün hiç ama hiç kimse AK Parti iktidarının ülkemizi zarara uğrattığını, halkımızın ekmeğini küçülttüğünü, gücümüzü zayıflattığını, demokrasimizi zaafa uğrattığını, ülkemizi uluslararası arenada mahcup duruma düşürdüğünü söyleyemez.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl hedeflerini siyasi yol haritası olarak belirleyen tek parti AK Parti'dir. 3 Kasım seçimlerinde aldığımız emaneti hakkıyla taşımasaydık, 5 yıl iktidarda kaldıktan sonra milletimizin rızasını kazanarak oylarımızı yüzde 34'ten yüzde 47'ye çıkaramazdık.”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Kamuoyuna siyasi açıklamalar yapan bir yargı, tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş bir yargıdır” dedi. 

Fırat, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, milletin büyük bir bölümünün demokrasilerde, demokrasi ile refahın, adalet ile kalkınmanın, istikrar ve güven ile ekonominin ayrılmaz birlikteliğinin farkına vardığını söyledi.

AK Parti'yi iktidara taşıyan toplumsal iradenin demokrasi ve özgürlük talebi etrafında şekillendiğini vurgulayan Fırat, şunları söyledi:

“Siyasi iktidar karşısında bürokratik iktidarın içinde ya da yanında varlık bularak vesayet rejimini muhafaza etmeye çalışanlar kendi çıkarları için Türkiye'yi durdurmak istiyorlar. Bu odaklar haksız ve milletsiz bir devlet tanımı yapıyorlar. Milletin devletini sahiplenmesinden, milletin devleti ile birlikte güçlenmesinden rahatsız oluyorlar. Bu odaklar çoğu zaman siyasi odakların da desteği ile vesayetçi demokrasiyi tahkim edecek adımları atma konusunda cüretkarlaşabiliyorlar. Ancak herkesin bilmesi gereken bir husus var, o da sosyolojik dinamikleri gözetmeyenlerin, toplumsal gelişmeleri engellemeye çalışanların hüsran ile mamur olduklarıdır. Bakınız, hukuk kurumlarını bir araç olarak kullanıp, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önüne set çekmek isteyenlere sosyoloji diye bir ilmi ve disiplinin varlığını hatırlatmak isterim.”

“HUKUKU SİYASALLAŞTIRMAK...”

Fırat, AK Parti'nin gücünün dünya şartlarını ve Türkiye'nin sosyolojisini doğru okumasından ve toplumun sahici bir demokrasi talebine karşılık istemesinden geldiğini anlatarak şöyle devam etti:

“Bu güç, halkımızın gücüdür. Bu gücü bürokratik iktidarın araçlarıyla ortadan kaldırmak mümkün değildir. Yanlışları gelenek haline getirmekten artık mutat suretle vazgeçmeliyiz. Türkiye'deki hukuk düzeni devletin ve milletin bütünlüğünü, menfaatlerini esas almak zorundadır.

Muasır medeniyet hedefine koşan Türkiye'de işleyen mekanizmaları durdurmak, Türkiye'yi bütün dünyanın gözü önünde küçük düşürmektir. Bugün hukuk adına konuşanlar demokratik meşruiyeti hukukun genel ilkelerini, demokrasinin evrensel normlarını telaffuz etmekten acaba bu kadar neden uzak durmaktadırlar? Hukuk demokratik bir rejimin temelidir. Demokrasi herkesin hukuka saygılı olmasını gerektirir. Ancak hukuk üzerinden siyaseti tanzim etmeye kalkışmak, hukuku siyasileştirmek, daha ötesi hukuku siyasi bir taraf haline getirmek başka bir keyfiyettir. Yargı bağımsızlığı sadece yargının siyasi iktidardan bağımsızlığı değildir. Yargı bağımsızlığı aynı zamanda yargının ideolojik yükler taşımaması, hukukun genel ilkelerinin her şeyin üzerinde tutulmasıdır. Kamuoyuna siyasi açıklamalar yapan bir yargı, tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş bir yargıdır.

Anayasal görevleri önlerine gelen davalarda karar üretmekten ve yargı yetkisini kullanmaktan ibaret olan Yargıtay ve Danıştay'ın bir bildiri yarışına girmelerini Büyük Türk Milleti ibret ve hayretle izliyor. Bu bildirilere imza koyanlar üzülerek ifade etmek isteriz ki tarafsızlıklarını yitirmişlerdir.

İyi bilinmelidir ki yargı bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı ile mümkündür. Bu bildiriler ile Anayasanın 138. maddesi açıkça yargı tarafından ihlal edilmiştir. Yüksek Anayasa Mahkememizde görülmekte olan iki davanın karara bağlanacağı şu günlerde, Anayasamızın 138. maddesi uyarınca özellikle susması gereken Yargıtay ve Danıştay'ın, hiçbir sebep yokken ve kendilerine yönelik en ufak bir eleştiri mevcut değilken bildiri yayınlamaları, sözü geçen davaların örtülü tarafı olduklarını açığa çıkarmıştır.

Bütün bu gelişmeler karşısında bize düşen siyaseti ve demokrasiyi savunmaktır. Temsilini üstlendiğimiz demokrasi ve özgürlük talebini daha da ileriye taşımaktır. Siyaseti kötürümleştirmek, demokratik süreci zaafa uğratmak isteyenlerle demokratik zeminde mücadele etmek, bizim milletimize karşı borcumuzdur. Türkiye'yi demokratikleştirmek, milletin temel arzusudur. Herkes bilsin ki bugünün Türkiye'sinde meşruiyeti toplum ve hukuk dışı zeminlerde arayanlar kaybetmeye mahkûmdur.

Milletin ölçüleri ve demokratik olgunluğu, bizim en kuvvetli desteğimizdir. Herkes müsterih olsun. Türkiye, bir daha karanlık bir girdaba sürüklenmeyecektir.

“GİZLİ AJANDAMIZ YOK”

Biz, bütün azmimizle ülkemize hizmeti esas alırken başkalarının da bizi durdurmak gibi bir çabaları var. Açık söylüyorum: Biz de Türkiye de meşruiyet çizgisinde, adalet çizgisinde, kalkınma çizgisinde durmadan dinlenmeden yolumuza devam edeceğiz.

Bu yol 'muasır medeniyet' yoludur. Medeniyet iddiamızı Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi birlikte güçlendirerek gerçekleştireceğiz.

Bildiğiniz gibi Türkiye, 150 yıla yaklaşan parlamento geleneği ile ciddi bir demokrasi birikimine sahiptir. Bu birikimi yok saymak, bu tarihsel tecrübeyi yaşanmamış farz etmek ve her defasında meselelerimizi yeni baştan tartışmak ne yazık ki Türkiye'nin gücünü zaafa uğratıyor.

Ak Parti'nin bu başarısını küçümsemek, milletimizin iradesini küçümsemekle, milletimizin tercihlerini reddetmekle eş anlamlıdır.

Ak Parti'nin odaklandığı tek yer bu milletin gönlüdür, bu milletin rızasıdır, bu milletin aklıdır, bu milletin vicdanıdır. Biz milletimizin oylarını, milletimizin tercihlerini her zaman emanet olarak bildik ve bu emanete ihanet etmemeyi, bu ülkeye layık hizmetler üretmeyi siyasi yol haritamız olarak belirledik. Aksini iddia edenler milletimizle halkımızla kendi aralarındaki mesafeye baksınlar.

Biz bugüne kadar ekonomi yönetiminden uluslararası ilişkilere kadar ne devletimizin ne de halkımızın başını önüne eğdirecek hiçbir icraata imza atmadık.

Türkiye'nin ufkunu açan liderimizle merkez yöneticilerimizden il, ilçe, belde teşkilatlarımıza kadar başımız dik, alnımız açık. Türkiye'nin

gücüne güç kattık. Bütün dünyaya Türkiye'nin vazgeçilmez dostluğunu

anlattık. Türkiye'nin hukukunu her zeminde koruduk. Enerjiden ihracata, üretimden rekabete, köy yollarından şehirlerarası yollara, organize

sanayi bölgelerinden Türkiye'yi dünya pazarlarında temsil eden

markalara kadar ülkemizi her alanda mamur hale getirdik. Avrupa Birliğine tam üyeliğimiz için muazzam diplomatik başarılar elde ettik.

Türkiye'nin tezlerini ve imkanlarını dünyaya doğru anlatmasaydık Türkiye bir cazibe merkezi haline gelmezdi. İddiamızın altında kalsaydık, gizli ajandalarımız olsaydı, halkımız hür iradesiyle bize yeniden emanetini vermezdi.”

“Bugünün Türkiye'sinde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında, sanki demokrasinin şekli şartları üzerinde dahi bir mutabakat sağlanamamış intibaı veriliyor” diyen Fırat, Türkiye'de esas meselenin “Kim yönetecek?” sorusunun demokratik normlarla yerleşik hale gelmemesi olduğunu vurguladı.

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!