Hepimiz yarı yarıya erkek ve kadınız

Güncelleme Tarihi:

Hepimiz yarı yarıya erkek ve kadınız
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2000 00:00

Haberin Devamı

Coco Chanel'in mankenlerinin makyajcısı ve kuaförü olarak 22 yaşında başladığı meslek hayatını on yıl boyunca Paris'in dünyaca ünlü kuaförü Alexandre'da sanat yönetmeni olarak sürdürmüş. Elizabeth Taylor'dan Romy Schneider'e bütün ünlüler kendini ona teslim etmiş. Roma'da, Fellini ve Visconti'nin filmlerinin ünlü makyajcısı Lino Carboni'yle çalışmış. Paris tiyatrolarında yine makyajcı ve kuaför olarak çalışmaktan hep keyif almış. Kuaför, makyajcı ve bir hayli de filozof Serge Mantelet, bir süredir İstanbul'da yaşıyor ve adını ‘‘Beş Duyu Okulu’’ koyacağı okul projesini gerçekleştirmek istiyor.

Bir okul açmak ve orada gençleri yetiştirmek istiyorum. Okulun asıl amacı öğrencilerin beş duyularının farkına varmaları olacak. Çünkü beş duyumuzun bilincinde olmazsak, kendi içimize ve doğaya bakmayı bilmezsek, dokunmayı öğrenmezsek kendimizi ve dünyayı değiştiremeyiz. Bu okul kuaförlüğü öğretecek, ama mesleki dersler dışında çok farklı dersler de olacak.

Türkiye'de, İstanbul'da yaşamaya ne itti sizi?

- Ben dokuz yıldır Türkiye'ye gelip gidiyorum. Geçen yıldan bu yana da on iki ayın dokuzunu burada geçirdim. Burada yaşıyor sayılmam aslında. Daha hiçbir yasal kağıdım yok. Dolayısıyla sürekli gidip geliyorum. Buraya yerleştim diyebilmeyi isterdim. Türkiye'yi çok seviyorum. Buradaki insanları çok seviyorum. Türkler Avrupalılara oranla çok daha kapalı olduklarını düşünüyorlar ama tam aksi. Bir başka hataları da Avrupa'da yaşamanın bir tür Nirvana olduğuna inanmaları. Hiç doğru değil. Nirvana hiçbir yerdedir. İnsan kendi hayatını kendi yapar. Kimse senin hayatını senin yerine yapamaz. Hayatı değiştirmek istiyorsak önce kendimizi değiştirmeliyiz. Dolayısıyla yer değiştirmenin bu bağlamda bir manası yok.

Coco Chanel'den başlayan, Alexandre'la devam eden mesleki süreci anlatır mısınız?

- Babam Fransız, annem İtalyan. Grenoble'da büyüdüm. Desinatör olmak istiyordum ama babam izin vermedi. Bale istiyordum babam izin vermedi. Çünkü ona göre erkeklerin yapacağı meslekler vardı, kadınların yapacağı meslekler vardı. Hepimiz hem erkek hem de kadın olduğumuza ve her ikisiyle de yaşamak zorunda olduğumuza göre çok saçmaydı bu tabii. Her ikisiyle yaşamayı öğrendiğiniz zaman hem kendinizle hem de başkalarıyla daha uyum içinde olursunuz. Neyse, ben de özgürlüğümü elime almaya karar verdim. Kuaförlüğü düşünüyordum çünkü saç da bir malzemedir ve ona şekil vermek heykel yapmak gibidir. 17 yaşındaydım, iki yıl Grenoble'de bir kuaförde çırak olarak çalıştım. Sonra Paris'e gittim. Babam harçlığımı kesti. Yavaş yavaş hayatımı yoluna koydum, tekniğimi geliştirdim, sanıyorum yetenekliydim de. Derken Coco Chanel'e girme şansını elde ettim. İki yıl birlikte çalıştık. Sonradan makyajla da ilgilenmeye başladım.

CHANEL ZOR BİR KADINDI

Şu hem erkek hem de kadın yanımız konusunu açar mısınız biraz?

- Bunu çocukken keşfettim. Sanıyorum ben her ikisini çok rahat yaşıyorum. Hem erkek hem kadın yanımız olduğunu kabul etmemiz lazım. Kendi kadınsı yanını yaşayabilen bir erkek mükemmel bir aşıktır. Çünkü kadınlar bunu sever. Erkeğin kadınsı tarafı rafine olan tarafıdır. Kadın da erkekten rafine olmasını bekler. Eğitim bu açıdan çok engelleyici, çocuk yaşta erkeklerin ağlamayacağı tembihiyle büyüyoruz. Kadın yanımız daha baştan hadım ediliyor. Kadınlarsa erkek taraflarını kullanmak ve yaşamak konusunda çok daha başarılılar. Çünkü ne dersek diyelim onlar çok güçlü. Bu dünyada milyonlarca Catherine de Medicis olduğuna inanıyorum.

Belki her iki cins her iki yönünü de yaşamayı öğrense ilişkilerdeki iktidar mücadelesi de biter.

- Evet, kim kazanacak ilişkisi hep var ve düğün günü bile boşanma orada demek bu. Hepimizin beş dakika durup içimizi dinlememiz gerekiyor. Ben erkeğim, demek ki güçlüyüm. Hayır, öyle değil işte. Hepimiz minerallerden, bitkilerden, hayvansı, erkeksi ve kadınsı yanlarımızdan oluşuyoruz.

Tekrar konumuza dönelim. Chanel nasıl bir kadındı?

- Çok kişilikli biriydi. Bir yandan da birlikte çalışması çok zor biriydi çünkü inanılmaz mükemmeliyetçiydi. Bu açıdan benim sorunum olmadı çünkü ben de onun gibiydim. Memnun kalmadıkça, müşterim beğense bile bir saçı on kere bozup yeniden yapabilirim. Coco Chanel sürekli araştıran bir kadındı. Gerçek bir modacıydı. Şimdikiler gibi, bir göğsü dışarıda bırakan elbiseler yaparak müthiş buluşlar yaptıklarına inananlardan değildi. Yves Saint Laurent'ı çok beğenirim ama bir gün ona bir göğsü dışarıda bırakan bir gece elbisesininde ilginç ne bulduğunu sordum. Yves Saint-Laurent'ın dehasına yakışmıyordu bu. Şimdi modacılar kadınları giydirmiyor, onların kılıklarını değiştiriyorlar yalnızca.

Sizin için en iyi modacılar kimler?

- Yves Saint-Laurent'a karşı her zaman zaaf duymuşumdur. Tabii ki Chanel'den sonra.

Efsanevi Alexandre'la çalışmanız ve sonrasında neler yaptınız?

- Coco Chanel'den sonra uzun süre tiyatro makyajı ve kuaförlüğü yaptım. 30 yaşıma geldiğimde Alexandre'a girdim. On küsur yıl orada kaldım. Onunla çalışırken tiyatroyu da sürdürdüm. Ardından iki yıl Amerika'da kaldım. Döndükten bir süre sonra Roma'ya gittim. Çünkü çok ünlü bir sinema makyajcısı olan Lino Carboni'yle çalışmak istiyordum. Bütün amacım daha da mükemmelleşmekti. Fellini'nin ve Visconti'nin bütün filmlerinde çalışmış biriydi, uzun süre onunla çalıştık. Ardından tekrar Fransa'ya ve tiyatroya geri döndüm. Ve sonunda ilk defa Türkiye'ye geldim. Burada da bir iş yaptım. O sıra Zülfü Livaneli, ‘‘Şahmeran’’ filmini yapıyordu. Benden Türkan Şoray'ın makyajını ve saçını yapmamı istedi. Türkan Şoray'ı çok sevdim, o kadar ince ve özenli biri ki. Şimdi artık başka bir hayat yaşamak istiyorum. Sanıyorum sıra artık öğretmeye geldi.

SİYAH OJE BİR FELAKET

Makyaj ve saç konusunda kadınlara önereceğiniz temel şeyler var mı?

- Birçok kadın türü var. Aşırı dişi görünmek isteyen kadınlar, saçlarını lahana gibi yapmanın, ağır ve anlamsız bir makyaj yapmanın, dekolte giymenin dişi olmalarını sağlayacağını düşünüyorlar. Oysa dişilik insanın içindedir, hiçbir zaman dışarda olmaz. Gerçekten dişi olan birini, makyajsız da olsa hemen farkederiz. Dişiliklerini bu kadar vurgulayanlarsa aslında en az dişi olanlar. Makyaj saklamaz, makyaj gösterir. Çok makyaj genellikle insanın görünmemesi gereken taraflarını ortaya çıkarır. Çok makyajlı bir kadın erkeklerin dikkatini makyajsız birinden daha kolay çeker ama, bu tek başına hiçbir şey demek değil. Kendi iç ışıltımızı dışarı vuracak makyajı bulmak önemli. Çok makyaj yapan biri, kendi asıl halini göstermekten korkan biridir. Bakılmak hoş bir şey ama kim tarafından bakılmak istiyoruz, kim bize baksın? Bu çok önemli. Çok kısa giyen, göğüslerini sergileyen, aşırı makyaj yapan kadınlara bir dikkat edin, çoğunlukla yanlış insanlar tarafından bakıldıkları için mutsuzdurlar. Bir de makyajda şunun ya da bunun moda olmasını anlayamıyorum. Bir laboratuar ya da güzellik ürünleri firması nasıl olur da o siyah oje modasını ortaya sürer anlayamıyorum mesela. Felaket bir şey bu. Tırnakları bu renk biriyle yatamam doğrusu. Aynı renk ruj da var. Bir erkek bu renk dudakları nasıl öpebilir?

Peki makyajda ve saçta sarışınlar şu renkleri, esmerler şu renkleri kullansınlar diye formüller var mı?

- Tabii genel formüller var ama bu tene de bağlı bir şey. Türk kadınları örneğin, mat ve esmer bir tene sahipler. Ne yapsalar sarışın olamazlar. Ama hepsi sarışın. Erkekler sarışınları beğenir diye bir inanış var, hayır erkekler esmerleri de beğenir. Esmerler sarışın olmaya, sarışınlar esmer olmaya kalkmasın yeter, söyleyeceğim en önemli şey bu. Bunun dışında herkesin kendi kişiliğine göre bir makyajı ve saçı vardır.

Alexandre’in ünlüleri

Alexandre'la çalışmak nasıl bir deneyim di?

- Alexandre'dan çok şey öğrendim. Öncelikle tekniği çok güçlüydü. O da çok daha efsanevi bir isim olan Antoine'dan öğrenmişti bu tekniği. Onun yetiştirmediği tek insan bendim. Beni kabul etmekte güçlük çekti ama sonunda kabullendi. Tek hatası da kapalı devre çalışma takıntısıydı.

O dönemde kimler müşterisiydi Alexandre'ın?

- O kadar çok ki, hangi birini söyleyeyim? Michele Morgan, Sophia Loren, Elizabeth Taylor, Isabelle Adjani, bütün Fransız oyuncular, çok sayıda ülkenin başkanlarının, kralların karıları. Sonuçta bu insanlar herkes gibi olan, herkes gibi yaşayan insanlar. Onların da bir adet hayatları var. Çok ilginç değil. Medya insanları olmayan şeyler üzerinde hayal kurmaya itiyor.

İnsanların hayal kurmaya ihtiyaçları var. Size ilginç gelmese de en etkilendiğiniz ve güzel bulduğunuz müşterinizi soracağım.

- Elizabeth Taylor. Çok çok güzel ve çok kibar bir kadın. Fazlasıyla insancıl bir kadın. Sophia Loren de çok güzeldi elbette ama, Taylor'a oranla insanlara çok yakın biri değildi. Bir de besteci Francis Lopez'in karısı vardı, en güzel bulduğum oydu galiba. Asansöre sığmayan şapkalar giyerdi, çok yaratıcı ve egzantrikti. Güzellik, içinizdeki güzelliği dışa vurmayı bilmektir. Çok küçük ayrıntılarla çok şeyi değiştirebiliriz. Unuttuğum biri daha var, Romy Schneider.

Romy Schneider nasıl biriydi diye sormadan edemem.

- Romy tanımış olduğum bunca ünlü kadın içinde, hayatta en acı çekmiş insandı. Çünkü aşırı bir duyarlılığı vardı. Çok büyük bir oyuncuydu ve çok güzeldi. Kendine zarar veren biriydi. Duygularını ifade edemediği için, bu duyguları kendi aleyhine çeviriyor ve kendini yiyip bitiriyordu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!