Havaya bak avanak

Güncelleme Tarihi:

Havaya bak avanak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 1997 00:00

Yurtsan ATAKAN
Haberin Devamı

Sağa bak, sola bak, havaya bak... Avanak... Kaç nesil bu kandırmacayla büyüdü, bilmiyorum. Çocuklar hala, hayatlarında en az bir kez bu aşağılamaya maruz kalıyorlar mı, onu da bilmiyorum. Tek bildiğim, bu cümleyle aldatılanların değil, aldatanların aldandığı. Çünkü, yeterince zeki olanların bu cümleyi ‘‘Havaya bak... Avanak...'' şeklinde değil ‘‘Havaya bak, avanak'' olarak algılamaları gerekiyor.

Lise yıllarında mıydı, ortaokul mu hatırlamıyorum. Hangi öğretmenim demişti onu da, ne yazık ki hatırlamıyorum. Tek hatırladığım İngiliz öğretmenlerimden biri olduğuydu. Ve ne söylediği... ‘‘Türkler hiç havaya bakmıyor, herkes başı önünde yürüyor'', demişti.

Bu cümle yıllar boyu beynimde yankılandı durdu. Defalarca gözlemleyip, doğru olup olmadığına dikkat etmeye çalıştım. Doğru olduğunu anladıktan sonra da neden böyle olduğuna kafa yormaya başladım.

Pek cevap bulduğum söylenemez. Türkler neden havaya bakmıyor bilmiyorum. Öğretmenimin o gözlemini neden aktardığını da hatırlamıyorum. O güne kadar neden havaya hiç bakmadığımı da anımsamıyorum. Sınıf arkadaşlarımdan, o cümleye benim kadar kafası takılan olup olmadığını da bilemiyorum. Yıllarca düşündükten sonra tek bildiğim Türklerin gerçekten havaya bakmadıkları.

Şehirlerin olmadığı, şehir ışıklarının gökyüzünü gölgelemediği yıllarda insanlar sırtüstü çimenlere uzanıp, yıldızlara bakar, hayallere dalarlarmış. Gel zaman git zaman, şehir ışıkları gökyüzünü karartmaya başladıkça insanlar bu zevklerinden ve bu zevklerinden kaynaklanan hayalgüçlerinden mahrum kalmaya başlamışlar.

Batılılar şehir ışıklarının karanlığına teslim olmayıp teleskoplarla gökyüzünü gözlemlemeye neden devam etmişler, Türkler teleskoplarını komşularının kızını dikizlemeye neden çevirmişler bilmiyorum. Tek bildiğim Batılıların göğe çevrili gözlerinde yıldızların parladığı, bayrağımızı bile ay-yıldızın süslediği biz Türklerin başının öne düştüğü.

İstanbul'daki apartmanlara dikkat ediyorum. Karadeniz'e özgü o güzelim mimari geleneğe ne oldu bilmiyorum. Bildiğim, İstanbul'u işgal eden ucube ‘‘Laz apartmanları'' kadar en lüks sitelerde bile balkonların eğreti durduğu. Yaz günlerinde balkonlarda neden o kadar az insan oturuyor, herkes neden sıkı sıkıya kapatılmış perdelerinin arkasına çekiliyor anlamıyorum. Boğaz manzaralı dairelerin balkonlarını kapatıp, birkaç metrekare yer kazanmak uğruna evlerine katanların zevksizliğini hiç anlamıyorum.

Hele hele, böylesine bir ortamdan ‘‘Apostol bu ne biçim meyhane/ Kadehimde bulut/ Tabağımda gökyüzü'' diyebilen Orhan Veli gibi bir şairin, nasıl çıkabildiğine kafam hiç mi hiç basmıyor.

Yarım alaka not: Havaalanlarında sigara içmek yasaklandı... Bu ne dumandır?.. Havaya bakma avanak, bir elinde telsiz, bir elinde sigara...

yurtsan@ibm.net

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!