Halka kapalı müze

Güncelleme Tarihi:

Halka kapalı müze
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 1998 00:00

Haberin Devamı

Folklor hayranı Göksenin İleri'nin açtığı müze tez konusu oldu

Paha biçilemiyor

Okulu kırmak için en iyi bahanenin folklor oynamak olduğuna karar verdiğinde lise öğrencisiymiş Göksenin İleri. Bursa Kılıç kalkan ekibine girdiğinde folklorü öyle sevmiş ki bu ilgi, hayatının akışını değiştirmiş. Bugün 48 yaşında olan İleri'nin Anadolu’nun tüm yörelerine ait giysilerden oluşan müzesine paha biçilemiyor. İleri'ye göre en zor iş, giysileri tarihlerine göre tasnif etmek. 1982 yılında Tepebaşındaki yangında bütün mal varlığını kaybeden İleri'nin bir üst katta bulunan giysi koleksiyonu hiç zarar görmemiş.‘‘Yangının ve diğer güçlerin bu yüzyılı aşkın elbiselere ulaşamadığını anladım. Ateş, yün ve saten elbiselerin üzerine düşüyor ve sönüyordu.’’

75 ÖZEL GİYSİ

Takı koleksiyonu, müzedeki oyalar doktora ve okul bitirme tezlerine konu olmuş. Göksenin İleri'nin özel olarak koruduğu müzede 75 parça yöresel giysi var. Kimisi iki yüz yıllık kimisi yüzyıllık altın işlemeli cepkenler, bindallılar, üç etekler, entariler, rengarenk oyalar...

KAYI BOYU BEYİNİN ELBİSESİ

Kostümler üzerindeki renk ve desenlerde Anadolu kadınının kendi dünyasıyla savaşının olduğunu söylüyor halka kapalı müzenin sahibi Göksenin İleri. Herbir giysi, o kişinin duygularını, savaşını, aşkını, sevgisini yansıtıyor. El sanatları zırh yapmaya kadar gitmiş. Osmanlı dönemi öncesi, Kayı boyu beyine ait bu savaş zırhını, 10 yıl önce bir açık artırmadan almış İleri. ‘‘O tarihin parasıyla 150 milyon lira ödemiştim’’ diyor. Zaho beyinin kıyafetini torunlarının çocuklarından, üç parçaya bölünmüş olarak almış. Bey, 150 kilo ağırlığında, iki metre boyunda, bir oturuşta bir kuzu yiyen bir adammış. Şalvarı dört metre ve hakiki kaşe kumaş tezgahlarında dokunmuş. Göksenin Bey, çocuklarına da aşılamış folklor sevgisini. Konservatuvarın Halk Dansları bölümünde okuyan kızı Petek, giysinin çekiminde Hürriyet Pazar için mankenlik yaptı.

Muhteşem koleksiyoncu

Okulu kırmak için en iyi bahanenin folklor oynamak olduğuna karar verdi. Bursa Erkek Lisesi'nde okurken, Bursa Kılıç kalkan ekibine girdi. Ancak folklorü öyle sevdi ki bir süre sonra tüm yöre oyunlarını ezbere oynamaya başladı. Okuldan kaçma bahanesi olarak gördüğü folklorun hayatının akışını değiştireceğini nereden bilebilirdi? Bugün 48 yaşında olan Göksenin İleri'nin paha biçilmez, Anadolu’nun tüm yörelerine ait giysilerinden oluşan bir müzesi ve etnografik müzelerde bile rastlayamacağınız eşsiz bir takı koleksiyonu var. Öyle ki bu koleksiyon doktora tezlerine bile konu olmuş. Folklor sevgisi tüm aileyi sarmış. Göksenin İleri'nin kızı ve oğlu konservatuvarda Halk Dansları Bölümü'nde okuyor. Derslerden boş kalan vakitlerinde ise babalarının yirmi bir yıl önce kurduğu Anadolu Folk Topluluğu'nda dans ediyorlar.

Asıl işi folklor hocalığı

‘‘Asıl mesleğim Kılıç Kalkan Mahali hocalığı idi. Ama ben halk danslarını popülarize edip Türkiye'nin tanıtımında kullanılabileceğini düşündüm. Kılıç Kalkan'ın yaşamın bir bölümü olduğunu gözler önüne sermek istedim. Savaş barış için gereklidir mesajını verdim. Her oyunun kendi içinde sertliği vardır. Her tür halk oyunu daima aşkı yansıtmaz.’’

1977 yılında kurduğu Anadolu Folk Topluluğu'yla birlikte yüz elli ülkede gösteriler yapan Göksenin İleri, otellerin Türk gecelerini de bizzat kendisi düzenliyor.‘‘30 kişilik bir ekibiz. Teknisyenimiz, ışıkçımız, dansçılarımız var. Profesyonel bir anlayışla çalışıyor, bize gösterilen mekanı iki saat içinde Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nden bir kesite dönüştürebiliyoruz.’’ Geçtiğimiz yıl Paris'ten Orient Expresse'i kaldıran İleri, yakın bir şehrin istasyonunu Sirkeci İstasyonu'na dönüştürmüş. Ramazan ayında da bir ay boyunca hokkabazları, meddahları, karagöz oyuncularını, ip cambazlarını ve jonklörlerini bir araya toplayarak İstanbullulara Direkler Arası adıyla, Osmanlı'daki Ramazan günlerini yaşatmış.

‘‘Eskiden halk oyunları olarak bir gösteriye gittiğimizde, bize lakayt davranır, kimi zaman iki üç saat beklettikten sonra gösteriye çıkarırlardı. 1970'lerde halk danslarının bir onuru yoktu. Bu işi yapanlara biraraya gelmiş, folklor oynayan çocuklar olarak bakılıyordu. Bugün artık profesyonelliğimizi işletmecilere kanıtladık. Türkiye'nin tanıtımı amatörce yapılmaz. Yüzyıllara varan bir kültürü tanıtmak için yapılan gösteriler de amatörce olmaz.’’

Bastonlara da meraklı

Folklorculuğu bütün ayrıntılarıyla yaşıyor. ‘‘Maraş'a, Gaziantep'e gidip, eski yöresel giysiler, para çantaları, bastonlar topluyorum. Onları tekrar hayata döndürmek için kimi zaman İngiltere'den teknik materyal getiriyorum.’’ Eskicilerin elindeki bir kenara atılmış malzemeyi toplayıp yeniden yaşama döndürmenin heyecanını başka bir iş yaparken yaşamadığını söylüyor. ‘‘Sabahın üçüne kadar ya elbise sökerim, ya da kaynak yaparım...’’

Göksenin İleri bastonlara da meraklı. Müzesinde elliyi aşkın baston var. kimisi tüfek oluyor, kimisinin içinden bıçak çıkıyor. Tepebaşı'daki ofisinin duvarlarını kelebek koleksiyonu süslüyor. Bir yandan konuşurken bir yandan elini daldırdığı cam kavanozun içindeki tespih koleksiyonunun arasından paha biçilmez ametist tespihini çıkarıyor. Bebek koleksiyonları, kurutulmuş hayvan kafaları onu sıradan insanlardan ayıran diğer özellikleri. Bunun yanısıra yine ofisinde bir maymun, beş köpek ve iki papağan besliyor.

SINIFA GÖRE KILIK

İstanbul mutfağında nasıl saray, halk ve sosyete mutfağı ayrıysa, halkın, sarayın ve bürokratların kıyafetleri de ayrıydı. Bir göçer köylüsünün kendi olanaklarıyla yaptığı cepkenden, sarayda yaşayan bir cariye için dikilen cepkeni bir bakışta ayırt edebiliyor. Bol şalvarlar genellikle ova köylülerinin tercih ettiği giysiler. Rahat çalışabilmeleri için. Yünlü ve ağır kostümler yörüklerin ve dağ köylülerinin. Kalınsa, abaysa, soğuk, sert geçen bir bölge. Çok frapan yapılmışsa, ince, saten gibi malzeme kullanılmışsa, elit bir giysi olduğunu anlıyorsunuz. Bu tür giysiler daha çok Ege've Trakya'dan çıkar. Türkiye'de artık yaşamayan önemli tezgahların dokuduğu parçalar çoğu. Üsküdar, Tepebaşı, Hereke, Şırnak, Bursa, Gaziantep ve Karadeniz tezgahlarında dokunan üç etekler belki de hiçbir Etnoğrafya müzesinde olmayan bu tezgahlardan çıkma örnekler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!