Halk sağlığı değil kár meselesi

Güncelleme Tarihi:

Halk sağlığı değil kár meselesi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2001 00:00

ATIF Hoca Hürriyet’teki dünkü ‘‘Not Defteri’’nde OTC meselesini gündeme getiriyor. OTC dediğiniz ‘‘Over the counter’’ yani tezgáh üstü ilaçlar.Bir diğer değişle ABD'de reçetesiz satılan ilaçlar.Hafif ağrı kesiciler, vitaminler, soğuk algınlığı ilaçları, boğaz pastilleri, antiasitler. Bunlar ABD'de eczane dışı yerlerde de satılabildiği gibi bunların reklamını yapmak da serbest. Yani televizyona ağrı kesici, antiasit reklamları verebiliyorsunuz. Tabii çok sıkı olan kurallara uymak şartıyla. Türkiye'de de bir ara böyle bir yasal değişiklik gündeme gelmişti. Bunun reklam pazarını çok büyüteceği varsayılıyordu. Ancak daha sonra bu gerçekleşmedi.Atıf Hoca, Ali Atıf dünkü yazısında olayın ‘‘ucuz halk sağlığı edebiyatı’’ nedeniyle engellendiğini yazıyor. Oysa ben de, Atıf Hoca da ve herkes de biliyor ki, halk sağlığı lafı palavra. Bu olayda en son düşünülen şey halkın sağlığı. Esas mesele pazar kavgası. Eczaneler kendi ellerindeki bir ürünü bakkala, süpermarkete kaptırmak istemiyorlar. Bu nedenle de reçetesiz ilaçların açıkça satılmasını istemiyorlar. En ağır antibiyotiklerin bile reçetesiz satıldığı bir ülkede Kompensan'ın, Aferin'in, Minoset'in reçeteyle satılmasını kimse beklemez. Zaten mesele bir reçete veya bir halk sağlığı meselesi de değil. Mesele perakendecinin kim olacağı meselesi. İş Atıf Hoca'nın dediği gibi halk sağlığı meselesi olsaydı, eczaneler Nestle'nin Migros'ta da sattığı mamayı satmayı reddederler miydi?Yüz verirsen deliyeHABERLER müthiş. Birkaç gün önce 78. yılını idrak ettiğimiz ‘‘cumhuriyetimizi’’, 78 yılda getirdiğimiz nokta gözler önüne seriliyor. Atatürk önderliğindeki ilk raundu 79 yıl önce kazanılan ‘‘Ulusal Bağımsızlık Savaşı’’nın ikinci raundunu 78 yılda nasıl kaybettiğimiz her gün basın sayesinde gözümüzün önüne seriliyor.Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin ‘‘bizim tarafımızdan seçilen’’ başbakanının göreve devam edip etmeyeceği konusundaki karar G 7 diye bilinen gelişmiş ülkeler tafından veriliyor. Saygın bir gazete olan Financial Times Deutschland yazıyor:‘‘Yardım yaparız ama Ecevit'i değiştirin.’’Gelişmiş sanayi ülkeleri, yani para babaları diyor ki: ‘‘Başbakanınızı beğenmiyoruz. Bu başbakanla giderseniz para yok.’’Lafın doğruluğu, Başbakan'ın iyi olup olmadığı ayrı tartışma. Ama cürete bakın. Sürpriz mi?Değil. İşin bu noktaya geleceği çoktan belliydi. Birkaç ay öncesine kadar Türkiye'de Meclis'e yasa dikte edenlerin, sonunda işi başbakan dikte etmeye kadar vardıracağından kimsenin şüphesi yoktu. Şüphesiz olan bugün gerçek olarak karşımızda. Kimse şaşırmıyor. Kimse tepki göstermiyor. Hatta emin olunuz ki, bundan memnuniyet duyanlarımız bile olacaktır. Bunu Ecevit'ten kurtulmak için fırsat olarak görmek büyük bir hatanın ilk adımıdır. Dün yasa dikte edenler, bugün başbakan dikte eder hale gelmişse, bu son durak değildir. Bundan sonra sırada rejim ve bir adım sonrasında da ‘‘harita’’ dikte etmek gelecektir. Fakat karşı karşıya bulunduğumuz açmaz işte tam buradadır. Türkiye'nin bu çok kritik kavşakta gereksinim duyduğu şey, hakkında her gün yeni ‘‘bunama’’ spekülasyonları çıkarılan biri değil, saygın bir liderdir. Ve ne yazık ki, Batı'nın bize dikte ettiği de budur. Ecevit'in bilinen inadı, Türkiye'yi bir kez daha müthiş bir açmazla karşı karşıya bırakmaktadır. 40 yıldır kendine yeni smokin almayan Ecevit'in son davette diktirdiği yeni smokini ve Rahşan Hanım'ın perdelik kumaştan kendi diktiği gece elbisesinin yerine yeni aldığı elbise, Ecevit çiftinin bir yere gitmeye niyeti olmadığını da ne yazık ki göstermektedir. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Pazarı küçülten değil, büyüten alkışlandığı zaman.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!