Halk, Rahmi Turan gibi düşünüyorsa...

Güncelleme Tarihi:

Halk, Rahmi Turan gibi düşünüyorsa...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2002 00:00

KEMAL Derviş siyasete girecek mi? ‘‘Siyaset bana göre değil’’ derken gerçekten samimi mi?Çok yakın çevresinden birkaç kişiye sordum.Cevapları şu oldu:‘‘Kemal siyasetten soğudu...’’Tam bunları düşünürken Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun sorusu gündeme geldi.Ekonomiyi batıran siyasetçi yargılanmalı mı, yoksa sandıkta mı cezalandırılmalı?E-KOLAY ANKETİBugün ‘‘E-kolay.net’’in yaptığı anketin sonucunu veriyoruz.Kamuoyundan tam beklediğim sonuç geldi.Kamuoyunun tavrı, Rahmi Turan'ın manşetleri gibi.‘‘Seçimi beklemeyin, hemen yargılayın’’ havasında.Sosyolojik açıdan bunun yorumu da maalesef şu:‘‘Sadece Derviş değil, halk da siyasetten soğumuş.’’O nedenle ben olayın biraz başka bir tarafına bakacağım.Önümüzde iki portre var ve bu iki portreyi yan yana koyduğumuz zaman şu gerçek ortaya çıkıyor.Kabul edelim ki, biz doğru olanı yapmışız.İki portreden biri Arjantin'in ekonomiden sorumlu bakanı.Ülke batmış, halk sokaklarda.Ülkenin göstergeleri, Türkiye'ninkilerden daha iyi olduğu halde, bu ülke ekonomik krizden çıkarılamamış.Öteki tarafta Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Ekonomiden Sorumlu Bakanı Kemal Derviş.Daha üç ay önce umutsuzluk bataklığının en dibindeyken, birden yukarı doğru çıkmaya başlamışız.Financial Times Gazetesi'ni çıkaran gruba bağlı Banker Dergisi, Derviş'i, en başarılı ekonomi bakanı seçiyor.Bütün bunlar çok önemli.Çünkü ekonomi, sadece maddi veriler üzerinde değil, aynı zamanda psikolojiler üzerinde dengede durabilen bir olgudur.Yani, Derviş'e atfedilen bu önem, hiç kuşkumuz olmasın, aynı zamanda Türk ekonomisine verilen bir reyting notudur.Şimdi gelelim bunu kimin sağladığı sorusuna...Hiç kuşkusuz bu, hükümetin başarısıdır.Kendi tabanlarından gelen bütün baskılara rağmen, popülist zorlamalara izin vermeyen bu hükümetin zaferidir.Bir ara sokağa çıkamayan, açılışlara dahi gidemeyen bakanlardan oluşan bu kabine, bu zor günlerin primini toplamaya başladı.Şöyle yakın tarihimize bir göz atarsak, buna benzer bir dönemi 12 Eylül'den hemen sonra yaşadık.Orada yarı askeri, yarı sivil bir hükümet vardı.Ekonomi felaket haldeydi. Ama gerçekçi kararlar alındı ve ülke tarihinin en önemli ekonomik programı uygulandı.Bunu yapan hükümetti.Ama siyasi primini kim topladı?Turgut Özal...Yani, ekonominin kritik dönemlerinde rol oynayan siyasi kurumlar, partiler, başarılı olsa da geçmişte katlanılan zorlukların bedelini ödüyor.SİYASETE ISINDIRMAKBuna karşılık, bu başarıda ‘‘ekip başlığı yapan’’ kişiler, bunun siyasi ödülünü alıyor.Ben yine Kıvrıkoğlu'nun sorusuna dönerek şöyle bir tahlil yapmak istiyorum:Ülkeyi batırmanın siyasi bir bedeli varsa, krizden çıkarmanın da siyasi bir ödülü olmalı.Değil mi?Bu ödülü siyasi bir parti alamayacağına göre, alacak kişi kim olmalı?İşte Türkiye'de halkı yeniden siyasete ısıtmanın sırrı bu sorunun cevabında olacak.Benim cevabım, iki ay kadar önce yazdığım yazıdakinin aynısı olacak.Halkın siyasete ısınması için mevcutların yanında iki yeni alternatif daha gerekiyor.Onlar da Tayyip Erdoğan ve Kemal Derviş.Mönü yapamayan büyük otelÖNCEKİ gün bir yabancı dostumu götürmek için, İstanbul'daki büyük ve çok güzel bir otelin restoranına rezervasyon yaptırtmak istedim.Restoranın kapalı olduğunu söylediler.İstanbul'u yukardan gören çok güzel bir manzarası olduğu için keyfim kaçtı.Ancak keyfimi daha da kaçıran başka bir şey vardı.Restoranın neden kapalı olduğunu sordum.Yeni bir şefi varmış. Şef, otelin restoranına uygun bir mönü hazırlamakta zorluk çekiyormuş.Hem de neden mi?Çünkü bu mönü için gerekli malzeme ithal edilemiyormuş.Başka bazı restoranlar, kaçak yollardan bu malzemeyi temin edebiliyorlarmış ama yabancı ortaklı otel bu yola başvuramıyormuş.Hayret ettim.Bütün dünyada ‘‘yükselen yıldız’’ olarak pazarlamaya hazırladığımız İstanbul'un, yüzümü ağartan bu otelinin ithalat yüzünden mönü hazırlayamaması gerçekten çok acı.Turizm Bakanı'nın mutlaka bununla ilgilenmesi gerekir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!