Halikarnas Balıkçısı'ndan Tayyip Erdoğan'a uzanan çizgi

Güncelleme Tarihi:

Halikarnas Balıkçısından Tayyip Erdoğana uzanan çizgi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2003 00:00

CEVAT Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı), Sabahattin Eyüboğlu ve Azra Erhat bugün hayatta olsalardı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçenlerde İspanya'nın Mayorka adasında düzenlenen ‘‘Akdeniz Forumu’’nda yaptığı konuşmayı nasıl karşılarlardı?Kısaca ‘‘Maviciler’’ diye bilinen ve Türkiye'nin kimliğini Anadolu'nun gelmiş geçmiş bütün uygarlıklarının uzantısı üzerinde temellendirmeyi savunan düşünce ekolünün çizgisiyle, Erdoğan'ın konuşması arasındaki önemli tematik benzerlikler var.Erdoğan, bu konuşmayı İspanya'da her yıl düzenlenen ve Akdeniz ülkelerinin önde gelen ülkelerini bir araya getiren forumda yapıyor.İspanya'nın yanı sıra Fransa, İtalya, Yunanistan, İsrail, Mısır ve Tunus gibi ülkelerin en üst düzeyde temsil edildiği bir toplantı bu.Ortak payda, Akdenizlilik bilinci. Forum, 21. yüzyılın başında Akdeniz'in bütün belli başlı ülkelerini bir araya getirerek, bu ülkeler arasında Akdeniz ekseni üzerinde nasıl bir işbirliği çerçevesinin geliştirebileceğini araştırıyor.BİZ TÜRKLER KİMİN TORUNLARIYIZ?Erdoğan, konuşmasının girişinde ‘‘bugün evrensel değerler olarak tanımlanan değerlerin hepsinin Akdeniz'den doğduğunu’’ belirterek, şöyle diyor: ‘‘Bizler, bilinen uygarlıkların büyük bir bölümünü kuranların torunlarıyız.’’Başbakan, ardından şöyle konuşuyor:‘‘Coğrafyamızda, herkesin, din, dil, ırk ayırımı olmadan etrafında birleşebileceği değerler, ilkeler yarattık. Helenizmle büyük ölçüde etkileşen Frigya uygarlığı, Anadolu'nun tam ortasında vücut buldu. İki uygarlık, mitolojilerini, tanrılarını paylaştı. Kibele'yi, Midas'ın efsanelerini yarattı. ‘Avrupa' ve ‘Paris' adlarının Anadolu mitolojisinden geldiği söylenir. Bizler, yüzyıllar önce, Akdeniz kültürünü böylesine iç içe örebildik.’’HELENİZMİ SAHİPLENİYORErdoğan'ın konuşması, Cevat Şakir'in bugün çok sayıda arkeolog tarafından da desteklenen ‘‘Anadolu'nun uygarlıkların beşiği olduğu’’ yolundaki tarih teziyle büyük ölçüde örtüşüyor. Konuşmanın en ilginç yönlerinden biri, herhalde Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti ile Frigya uygarlığını, Helen uygarlığını ilişkilendirmiş olması, hatta ilişkilendirmenin ötesinde bu uygarlıkları sahiplenmiş olması. Bu görüşlerin bir Akdeniz forumunda kendisini ‘‘Akdenizli’’ olarak tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı tarafından dile getirilmiş olması kuşkusuz önem taşıyor.CUMHURİYET İLE ÇAĞDAŞLIĞA YÖNELDİKErdoğan, bu tezi kayda geçirdikten sonra ‘‘medeniyetler çatışması’’ tezinin yanlışlığını dile getiriyor, bir dönem ‘‘iç içe örülebilen kültürler’’in yerini ‘‘çatışan kültürler’’e bırakmasının yanlışlığını vurguluyor.Konuşmada altı çizilmesi gereken bir bölüm daha var.Başbakan, gelişmiş ülkeleri anlatmak için kullanılan ‘‘kuzey’’ ile geri kalmışları temsil eden ‘‘güney’’ arasındaki sorunları irdelerken, şöyle konuşuyor:‘‘Cumhuriyet öncesinde çağdaş uygarlığın gerisinde kalmanın bedelini çok ağır ödemiş bir ülkenin Başbakanı olarak bu sorunları tüm açık yürekliliğimle sizlerle paylaşıyorum. O yüzdendir ki, Türkiye Cumhuriyeti yüzünü çağdaş medeniyete ve küresel değerlere dönmüştür ve bu yolda kararlılıkla ilerlemektedir.’’PEKİ NEDEN GERİDE KALMIŞTIK?Başbakan'ın bu konuşması, kuşkusuz Milli Görüş ekolünden yetişme bir siyasetçinin entelektüel evrimi içinde önemli bir kilometre taşı olarak görülebilir.Erdoğan'ın şimdi yapması gereken, bir başka konuşmada Türkiye'nin cumhuriyet öncesinde çağdaş uygarlığın neden gerisinde kaldığına ve neleri farklı yaparak yön değiştirdiğine ilişkin görüşlerini açıklamasıdır.Cumhuriyetin 80. yıldönümü, bu açıdan önemli bir vesile oluşturuyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!