Hakarete hayvanları karıştırmayın!

Güncelleme Tarihi:

Hakarete hayvanları karıştırmayın
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 1997 00:00

Mahkemede ‘‘Eşşoğlueşek'' dediği için eşeklerden özür dileyen hayvansever Süsen Erkuş
Haberin Devamı

Hayır hayır ben Mert (Çiller) Bey'i bile tanımıyorum. Kızımla (Begüm Özbek) görüşüyorum sadece. Ama Tansu Çiller'le tanışmış olsaydım kesinlikle hayvan yasasının çıkmasını talep ederdim. Bana göre eksileri olan bir ilişki ama iki olgun insan, kendileri halletsin. Ben sadece kızıma düşüncelerimi söylerim gerisi onlara kalmış.

Ne yapıyorsunuz burada?

- Biz Bakırköy belediyesi ile yıllardır temas halindeyiz. Sokak hayvanlarının itlaf edilmesine karşıyız, o zaman siz halledin bu işi dediler ve bir kaynak ayırdılar. Biz de şirketleştik ve ‘‘Hayvan müşahede ve aşılama işini''ihale ile aldık. Senelerce gönüllü çalışmalarımızdan sonra şu anda konuyla ilgili başkan danışmanlığı yapıyorum. Aynı zamanda bizde sokak hayvanlarını rehabilitasyon merkezi diye bir birim açıldı. Yaptığım faaliyet bu. Sokağa atılmış hayvanları toplamak, hastaları tedavi etmek, trafik kazalarına zamanında yetişmek, kuduza karşı aşılamak ve kısırlaştırmak. Aşılayıp kısırlaştırıp kulaklarına klips takıp yerine bırakıyoruz.

Çare oluyor mu?

- Her bölgedeki hayvanseverlere çağrıda bulunduk. Ve o bölgedeki hayvanseverlere bir kart çıkardık. Sokak hayvanları koruma gönüllüsü diye. Bölgelerden aldığımız bu hayvanların karnesine o bölgedeki hayvanseverin ismini yazıyoruz. Halkla hayvan arasındaki sorunda önce o arkadaşlar devreye giriyor. Başaramadıkları zaman bize müracaat ediyorlar. Ve sonra gidip aracılık ediyoruz. Epey bir yol katettik ama bazı fanatikleri var. ‘‘Görünütüsünden rahatsız oluyorum, iriliğinden rahatsız oluyorum, istemiyorum'' diyenler var. Hem sokaktaki hem evdeki hayvanlara karşı. Onu kazanmanın imkanı yok. Yine de oturup konuşuyoruz.

Hayvan düşmanlarının evine mi gidiyorsunuz?

- Mümkün olduğunca teke tek konuşuyoruz.

Nasıl saptıyorsunuz?

- Gönüllüler saptıyor ya da bazen bizzat bize telefon açıyorlar. Yaptığımız çalışmanın ilk etapta insan sağlığını korumak olduğunu anlatıyoruz. Hem fiziksel hem ruhsal açıdan. Çünkü yeni yetişen nesil köpeklerin zehirlenerek öldürülmesine çok karşı. Çan çekişmesi psikolojik olarak çok etkiliyor. Biz bu hayvanları hem kuduz hem parazit, kanlı ishal gibi hastalıklara karşı aşılıyoruz. Bu hayvanların arasından nadiren aynı insanlardaki gibi çok agresifleri çıkıyor onları da bünyemizde muhafaza ediyoruz. O tarz hayvanları da fabrikalar genelde bekçi olarak talep ediyor.

İTLAF HER YERDE VAR

Hangi Belediyeler hayvanları itlaf ediyor?

- Kütahya, Antalya, bir iki ilçe hariç Türkiye'nin her yerinde itlaf yapılıyor. Mesela Çanakkale belediyesi çok vahşi. Belediye Başkanları çok küstah. Çöp toplatırken Vivaldi'nin Kuğu Gölü müziğini dinletiyorlar, herhalde öldürürken de Mozart'ın Cenaze Marşı'nı çaldırması gerekiyor. Hayvanların beyinleri gelişmiş olduğu için ölüm sırasında o acıyı insan kadar hissediyorlardır herhalde. En acı olanı da bu işi veterinerlerin de yapması. Bir etik yasaları var, mezun olurken yemin ediyorlar. Veteriner hekimler kendilerine verilen bu iğrenç görevi reddetikleri zaman hayvanlarımız kurtulacak.

Bir yıl içinde kaç köpek kısırlaştı?

- Sanırım bini buldu.

Kaç gün kalıyorlar?

- Vakanın durumuna göre. Kısırlaştırma ise beş gün kalıyor. En geç yedi gün sonra klipslenip bırakılıyor. Zaten hepisini tutmaya kalksanız başa çıkamazsınız. Modern hapisane gibi bir alanda kapamaya karışıyız. Özellikle minik bebeklerde pek tıbbi başarı kazanma şansı yok. Çok ölüm oluyor. Bir de insanlar doğal ekolojik ortamda rahatsız etmeyecek ölçüde, hayvanlarla bir arada yaşamayı, doğayı paylaşmayı, bu sevgiyi tatmayı öğrenmeliler. Bugüne kadar hep kolayı seçildi. Kuduz kuduz diye sürekli bir tehdit kullanıldı, gündeme getirildi. Aslında ülkede şu an yaşanan tehlikeleri sıralarsanız kuduz tehlikesi bin tehlike içinde 900 küsürüncü sırada yer alır. Ben AIDS tehlikesini çok daha büyük olduğuna inanıyorum. Sarılıktan çok kuşkuluyum. Böyle tehlikeler varken, sokağa dökülen çöpler, sokağa işeyen tüküren insanlar, bir de kan skandalı yaşanıyor.

Kuduz gerçekten yok mu?

- Vardır ama kuduz tehlikesinin sürekli gündemde tutulmasının nedeni kuduz aşısının bazı insanlara sağladığı rantdır. Hayvanların kanına ekmek doğrayan bu. Koruyucu aşı 250 bin lirayken ısırılan bir insana yapılan aşının tanesi 6 milyon lira. Beş doz gerekiyor etti 30 milyon. Tak hemen reçete yazılıyor. Bu rant yüzünden yaygara koparılıyor. Bu yaygarayı koparan art niyetliler yüzünden de belediyeler halka hoş görünmek için kedileri köpekleri itlaf ediyor. İnsanımız AIDS'den korkmaz kuduzdan çok korkar. Tamam kuduz da korkunç bir hastalık ama AIDS daha korkunç. Ayrıca AIDS'lileri nasıl öldürmeyi düşünmüyorsak sadece potansiyeli var diye sokak hayvanlarını da öldüremeyiz.

Nedir çözüm?

- Kısırlaştırarak üremelerini önlemek. Ben bir de yetkili olsam, bu yurtdışından menşeisiz cins hayvan ithalatını anında durdururum. Eğer amaç hayvan sevgisiyse sokaktan bir tane alıp can kurtarsınlar. Moda olsun diye alıyor sonra sıkılıp bırakıyor. Yasada malesef yurtdışından hayvan getirmek konusunda birşey yok. Belki zamanla bastıracağız. Çünkü onların dili yok ve biz ancak onların dili olabiliriz.

Kanunlarla denetlenmiyor mu?

- İl Tarım Müdürlüğü genelgesinde diyorlar ki Pet Shop'lar, hayvan satış yerlerinde hayvanlar kuyruğunun iki üç katı genişliğinde dünya normlarına uygun kutular içerisinde satışa sunulacak. Artı bu kutuların içi fayans döşeli olacak ve mutlaka gideri olacak. Bakırköy ilçesinde bütün hayvan satış mağazalarını tek tek dolaştık ve uygun olmayanlara ruhsat için süre tanıdık, eksiklerinizi tamamlayın dedik. Tamamlamayanların ruhsatlarını alıp iptal edeceğiz. Bu konuda tehdit de edildik ama sonuna kadar mücadele edeceğiz.

EYLEMLERİMİZ DE VAR

Nasıl tehdit edildiniz?

- İşte asarım, keserim, Başkan'a çıkarım, Şöyle yaparım, bana dokunamazsın, kıl oldum falan gibilerinden. Biz devlet memuruyuz bize verilen yetki bu. Ne yaparsanız yapın diyoruz. Bu günlerde eylemlerimiz de var çeşitli belediyelerin önünde.

Amacı ne eylemlerin?

- İtlafları engellemek. Ölümü çözüm gören belediyelere tepkimizi gösteriyoruz.

Başka semtlerden yardım isteyen hayvanseverler var mı?

- Evet. Adam Küçükyalı'daki evinden arıyor gelin aşağıda köpekleri öldürüyorlar diye. Kendisini aşağıya inip kafalarını kırmıyor da Bakırköy'e telefon ediyor. Bir de son zamanlarda sokak köpeklerinin çokluğu dikkatimizi çekmeye başlamıştı. Böyle sürüler halinde dolaşıyorlar. Meğerse başka semtlerden geceyarısı kamyonetlere yükleyip Bakırköy'e bırakıyorlarmış.

Peki siz birisine sinirlenince hayvan, eşşoğlueşek gibi sıfatlar kullanıyor musunuz?

- O hatayı bir kere yaptım. Bir yöneticiyi mahkemede dövdüğümde gayri ihtiyari eşşoğlueşek demiştim, sonra bin kere eşeklerden özür dilerim. Ben tümüyle şiddetten yana olan insanlara insanoğluinsan diye hakaret edilmesi gerektiğine inanıyorum. Hayvanları niye karıştırıyoruz ki? Silahları hayvanlar üretmiyor, açlığı savaşları da hayvanlar çıkarmıyor. Aslan bile avını aradığı zaman sürüdeki en yaşlı, en hasta hayvanı seçiyor. Karnını doyuruyor, çekiliyor sonra geri kalanını başka hayvanların yemesine izin veriyor. Doğada böyle bir paylaşım var ama insanlarda yok.

Hayvan haklarıyla ilgili meclis katında girişimleriniz oldu mu?

- Tabii hayvan hakları yasasının çıkmasıyla ilgili girişimlerimiz oldu. Şu anda onuncu sırada yasa taslağı.

Peki Tansu Çiller'le zamanında bağlantı kurdunuz mu?

- Neden?

Kızınız Begüm Özbek, Mert Çiller'le birlikte ya, siz de dünür sayılırsınız artık.

- Hayır hayır ben Mert Bey'i bile tanımıyorum. Kızımla görüşüyorum sadece. Ama Tansu Çiller'le tanışmış olsaydım kesinlikle yasanın çıkmasını talep ederdim. Bana göre eksileri olan bir ilişki ama iki olgun insan, kendileri halletsin. Ben sadece kızıma düşüncelerimi söylerim gerisi onlara kalmış.

SAVAŞLARI HAYVANLAR ÇIKARTMIYOR

Bir yöneticiyi mahkemede dövdüğümde gayri ihtiyari eşşoğlueşek demiştim, bin kere eşeklerden özür dilerim. Ben tümüyle şiddetten yana olan insanlara insanoğluinsan diye hakaret edilmesi gerektiğine inanıyorum. Hayvanları niye karıştırıyoruz ki? Silahları hayvanlar üretmiyor, açlığı savaşları da hayvanlar çıkarmıyor.

Manken kızından konuşmadık!

Genelde, pazar gününüz neşeli geçsin diye bu sayfada eğlenceli röportajlar yayınlamaya çalışıyoruz. Ancak hayat o kadar da eğlenceli değil. Bu haftaki konumuz, yaşadığımız şehirlerde, ağaçlardan başka, doğadan geldiğimizi bize hatırlatan son unsurlar olan sokak hayvanları. Hayvanların dili yok ama Süsen Erkuş onların dili, kulağı ve gözü olmuş durumda. Süsen Erkuş aynı zamanda ünlü mankenimiz Begüm Özbek'in annesi. Ama bir tek soru hariç bu konuya hiç girmediğimizi peşinen söyleyelim ve sizi hayal kırıklığından kurtaralım. Süsen Erkuş, Bakırköy Belediyesi'nin açtığı Hayvan Müşahade ve Aşılama İstasyonu'nda görev yapıyor. O ve beraber çalıştığı insanlar için, can kurtarmak dışında başka hiç bir amaç kalmamış. Canla başla sabahtan akşama kadar sokak sokak geziyorlar, topladıkları hayvanları tedavi ediyor, aşılıyor ve kısırlaştırıyorlar. Ve çok insani bir felsefeleri var: ‘‘Onlar hep varlardı, beraber yaşamayı öğrenmek zorundayız.'' Öldürmeden önce ya da öldürülmesini savunmadan önce bir kez daha düşünün. Burada Tanrının verdiği bir can alınıyor. Masum değilsiniz!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!