GüneÅŸ batmadan oruç bozanlar

Güncelleme Tarihi:

Güneş batmadan oruç bozanlar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2001 00:00

Finlandiya'daki Müslüman Kazan Türkleri, oruç tutarken yazları batmak, kışları doÄŸmak bilmeyen güneÅŸi kaale almıyorlar. Oruçlarını kendi tespit ettikleri bir saate göre bozuyorlar. Ramazan her ülkedeki yaÅŸam biçimine göre deÄŸiÅŸiyor. Bence çocuklara anlamayacakları dualar yerine Ä°slamiyet'in güzel yaratıları olan sanatları öğretsek, Ä°slam dini için çok yararlı olacaktır.Eskiden camilerin iki minaresi arasına asılan mahyalar vardı ve yukarıdaki sözlere benzer kelimeler, kutsal ayımız Ramazan'ın hoÅŸ bir görüntüsüydü. Zira mahyacıların ipler üzerinde dizdikleri kandiller titreyerek yanar ve canlı bir varlığa baktığınızı hissedersiniz. Åžimdi ise bu iÅŸler elektrik ampulleriyle yapılıyor, mahyacılık ise öldü.Ben çocukluÄŸumda kendimi bilmeye baÅŸladığımda hatırladığım kadarıyla ramazanlar yaz aylarının en uzun günlerine rastlamaktaydı ve insanlar açlıktan ve sıcaktan bayılarak oruç tutmaktaydılar. Tabii çocuk olduÄŸumuz için bizlere yarım gün oruç tutma müsaadesi veriliyordu. Herhalde o zamanlar evin içinde bütün ev halkı oruç tuttuÄŸu için bizler de oruca heves ederdik.Geceler bitmek bilmezdi. Oruçlular sıcaktan bunalmış, açlıktan ölmüş halde iftar saatini bekler ve kalabalık halde iftar etmek üzere masaya oturulurdu. Uzaktan hoÅŸ bir top sesi gelir ve oruçlar bozulurdu. Yemekten sonra evdeki kalabalık tam rehavet içindeyken ‘‘Haydi teravi namazına’’ derlerdi. Eskiden teraviler hep evde kılınırdı. Sonra dondurmalar yenir, kahveler ve limonatalar içilirdi. Bu terane geç vakte kadar devam eder ve yatılır, sabaha karşı sahura kalkılırdı. Bu uzun günlerde dayanabilmek için bayağı bir sofra düzeniyle sahur edilirdi. Biz çocuklar oruç tutmadığımız halde muhakkak sahura kaldırılıp yarı uykulu, yarı uyanık halde her ne hikmetse o teraneye katılmaya bayılırdık. Babam iÅŸine kaçta giderdi, kaçta eve gelirdi hiç hatırlamıyorum.KUZEY KUTBUNDA ORUÇO devirlerde Direklerarası, eÄŸlence, meÄŸlence türünden hiç bir ÅŸey yoktu. Evdeki erkekler de öyle eÄŸlenceye, meÄŸlenceye gitmezlerdi. Arada bir baÅŸka evlere iftara gidilirdi ama oralara da bizleri götürmezlerdi.Halbuki ÅŸimdi oruç tutmak mesele deÄŸil, sahura kalkmaya da gerek yok. Hava erkenden kararıyor. Çay saatinde oruç bozulup iftar ediliyor, erkekler o saatte iÅŸte oldukları için devam eden bir yemek düzeni de yok. Ä°ftara davet edilmek erkekler için zor oluyor, hanımlar da bu trafik yüzünden neredeyse hemen öğlenden yola koyulmak durumunda kalıyorlar.Finlandiya'da Müslüman Kazan Türkleri yaÅŸarlar. Oruç tutuyorlar. ‘‘Yazları batmak, kışları doÄŸmak bilmeyen güneÅŸi nasıl ayarlıyorsunuz?’’ diye sorduÄŸumda bana güneÅŸi kaale almadıklarını ve oruçlarını tespit edilmiÅŸ bir saatte bozduklarını söylemiÅŸlerdi. Dolayısıyla ramazan dünyanın her tarafında yaÅŸam biçimine göre de deÄŸiÅŸebiliyordu ve çok mantıklıydı.Dinde mantığa uyan her ÅŸeye tamam ama mantıksızlıkları kabul edemiyorum. Bir arkadaşımın NiÅŸantaşı'nda oturan kayınvalidesi, burnunun dibinde atan topun kuvvetli sesinden korkmuÅŸ ve kalbi durarak vefat etmiÅŸti. Belediyelerin bu gibi konulara dikkat etmeleri gerekiyor.Çocukken bizleri teravi kılmaya mecbur ederlerdi, biz de yan gözle yanımızda namaz kılanlara bakarak eÄŸilip kalkardık. Biraz büyüdüğümüz zaman bizlere bakan gençleri ani namaz hareketleri yaparak yanıltır, sonra da gülerdik. Çocuklar bazen ne kadar da gaddar olabiliyorlar.Gene çocukluÄŸumuzda aileler yaz tatillerinde bizlere Kur'an derslerini mecbur tutarlardı. Sabahları bir hoca gelir, hiç anlamadığımız bir dilde ve yazı karakteriyle Kur'an öğretmeye çalışırdı. Ne kadar büyük bir gaddarlık.. O zamanlar yeni harflerle Kur'an yok muydu, anlamları ne diye bizlere vaaz edilmezdi, hiç bir zaman anlayamamıştık. Herkesin çocuÄŸu denize girerken, bizler hiç anlamadığımız bir dilde ve yazı karakterleriyle bu derslere mecbur bırakılırdık. Bir keresinde kuzenlerim evdeki hocaya ‘‘tuvalete gidiyoruz’’ diyerek mayolarını giymiÅŸler ve önünden mayo ile geçerek denize kaçmışlardı. Hocanın aklına böyle ÅŸeytanlıklar gelmediÄŸi için saatlerce tuvaletten dönecek çoçukları beklemiÅŸti. Çocukları böyle maymunluklara mecbur etmemek lazım.Ä°SLAM SANATLARI ÖĞRETÄ°LSEDünya yaratıldığından beri gerek putperestlik ve gerekse daha sonra doÄŸan dinler sanatı etkilemiÅŸtir. Neredeyse bütün sanat mistik dünyadan çıkmıştır. Her dinin yaratısı olan bir sanat biçimi vardır. Dini bütün bir aileden geldiÄŸim halde bana dinimizin yaratısı olan bu sanatlar hiç bir zaman öğretilmedi. Ben, bütün bu güzel yaratılardan ancak bir müze sahibi olduktan sonra haberdar olabildim. Ä°slami sanatlar, özellikle de Türk hat sanatı bence dünyadaki en güzel ve en önemli yerini hala korumaktadır. Türk hattatlarınca yazılan Kur'anlarımız ve levhalarımız, tesbih yapma sanatı, güzel iÅŸlemeli seccadeler, iÅŸlemeli baÅŸ örtüleri, sedef kakma rahleler, abdest alırken giyilen nalınlar, seccade sarılan bohçalar, Türk musikisini yaratan ilahiler ve bunlar gibi pek çok sanatımız mevcuttur. Halbuki ÅŸimdi nispetsiz ve taklit camiilerimizden tutun da abdest alırken giydiÄŸimiz plastik tokyolara kadar her ÅŸey yozlaÅŸtı ve bu arada dinimiz baÄŸnazlaÅŸtı.Bence çocuklarımıza anlamadıkları duaları açıklayacak öğretsek ve Ä°slamiyetin güzel yaratıları olan yukarıda saydığım sanatları da belletsek, memleketimiz ve Ä°slam dini için çok yararlı olacaktır.Bu vesile ile bütün okuyucularımızın ramazanını tebrik ederim. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!