Gül: Müzakereye başlamamız, dünyaya hediye

Güncelleme Tarihi:

Gül: Müzakereye başlamamız, dünyaya hediye
Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2005 16:56

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasının dünyaya verilen en büyük hediye olduğunu söyledi.

Gül, CNN Türk'te “Eğrisi Doğrusu” programına katılarak, Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasıyla ilgili süreci anlattı ve soruları yanıtladı. Bakan Gül, Türkiye'nin AB üyelik sürecini bütün Müslüman ve komşu ülkelerin desteklediğini gördüklerini belirterek, AB'ye sadece Türkiye olarak değil, bu ülkeleri temsilen de girileceğini kaydetti. Gül, “Onun için bu sadece Türkiye-AB olayı değil, dünyaya verilen en büyük hediyedir. Soğuk savaş döneminden beri dünyada hep ayrılmalar, çatışmalar oldu. İlk kez dünyanın nefes alacağı olumlu bir entegrasyonun adımı atıldı” diye konuştu. İngiltere'nin dönem başkanı sıfatıyla süreçte çok büyük bir rol oynadığını söyleyen Gül, İngiliz diplomasisinin becerisinin her zamanki gibi herkesi etkilediğini belirtti. Gül, çerçeve belgesinde Türkiye'nin üyeliğinin ucunun açık ve AB'nin hazmetme kapasitesine bağlı olduğu yönünde ifadelerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine de şunları söyledi: “Tam üyelik ne demektir? Tam entegrasyon büyük bir olaydır. Böyle olunca uyumun çok iyi olması, demokrasi ve ekonomik kalkınma gibi alanlarda aynı standartların geçerli olması gerekir. AB içinde demokratik sistemin bütün sınırlar içinde işlemesi gerekir. Biz eğer (bundan sonrası önemli değil, artık köprüyü geçtik) dersek ya da eskiden olduğu gibi bazı olağanüstü dönemler tekrar olursa tabii ki o zaman bu iş garanti değildir, tabii ki ucu açıktır, bunları böyle yorumlamak gerekir.” Gül, bu koşulların sadece Türkiye için değil, daha önceki ve şimdiki diğer adaylar için de geçerli olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bazı sıkıntılar ortaya çıkacaktır, bunlar siyasi olarak istismar da edilebilir. Ama Türkiye'nin her şeyi yaptığı noktada (ben girmiyorum) demeyi düşünecek kadar alternatifi olacak. Türkiye o noktaya geldiğinde, o günkü siyasetçiler kim olacaksa diyecekler ki; (acaba tam üye olalım mı olmayalım mı?) Bunu yapanlar oldu mesela, Norveç gibi. Biz de verebiliriz bu kararı.” Dışişleri Bakanı Gül, hedefin tam üyelik olduğu ibaresinin yer aldığı 1. maddeye ilişkin pazarlıklar sırasında, ilk olarak tam üyelik ifadesinin bulunmadığını, sonra bunu anlamsız hale getirerek koyduklarını, sonra özel nitelikli bir ortaklık lafına yer verildiğini, sonra alternatif ve ortak ibarelerinin kullanıldığını ve en sonunda da “hedef tam üyeliktir” dediklerini belirtti. Gül, bu süreçte gerek ipleri koparmanın gerekse sürdürmenin olumlu ve olumsuz neticelerini düşündüklerini söyleyerek, sürdürmenin olumlu yönlerinin daha çok olduğu kararını verdiklerini kaydetti. 7. MADDE Bakan Gül, çerçeve belgenin 7. maddesine ilişkin hassasiyeti de şöyle anlattı: “Biz günü gelince Rum kesimi (NATO'ya girmek istiyorum) derse, ki aslında orda solcu bir yönetim var, müracaatları da söz konusu değil ama teorik olarak bu mümkündür, müracaat ederlerse; biz yine veto hakkımızı kullanabilirdik. Ama biz veto edeceğiz deyince, (Ama siz bize söz vermiştiniz) diyebilirlerdi. Biz de sözünü tutmayan bir ülke konumuna düşebilirdik, bu duruma düşmemek için olmaz dedik.” Konseyin onayıyla yapılarak, çerçeve belgeye dahil edilen açıklamanın zabıtlara geçtiğini belirten Gül, 1999 yılındaki Helsinki zirvesinde Türkiye'nin adaylığı açıklanacağı zaman da Kıbrıs meselesinin büyük konu olarak Türkiye'nin önünde olduğunu ve Finlandiya Başbakanı Lipponen'in Türk hükümetine dönem başkanı olarak şahsi mektubunu verdiğini ve Kıbrıs'ın Türkiye'nin AB üyeliğinden ayrı bir mesele olduğunu söylediğini hatırlatarak, “Bu mektubun hukuki bir değeri olmadığı o gün de belliydi, sonradan da ortaya çıktı. Aklımıza (sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer) sözü geldi” diye konuştu. “BM'DEN GİRİŞİM İNTİBASI ALDIK”Müzakere sürecinde her konu başlığı açılıp kapanırken Rumların veto hakkını kullanabileceğinin anımsatılması üzerine Gül, bunu sadece Rumların değil başka ülkelerin de yapabileceğini söyledi. Gül, şunları kaydetti: “Eğer gerçekten objektif bir itiraz söz konusu ise o zaman tabii ki bu dikkate alınır. Ama alakası olmayan, tamamen birliğin çıkarları dışında, inadına bir itiraz olursa bunlar geçerli olmaz.” Gül, BM'nin Kıbrıs için yeniden devreye girip girmeyeceğinin sorulması üzerine de New York'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la yaptıkları görüşmede böyle bir intiba aldıklarını kaydetti. Rum kesiminin çözüm için nasıl istekli hale getirileceğinin sorulması üzerine de Gül, şunları söyledi: “AB'nin verdiği sözler var, kendini angaje etmiş, bunları yerine getiremiyor, bunların altında eziliyor, bundan kurtulması lazım. Ama KKTC ile ilişkiye geçecek başka ülkeler de vardır. Ya BM çatısı altında kapsamlı bir çözüm olacaktır ya da Kıbrıs Türkleri bağımsızlıklarını güçlendirerek, durumlarını sağlamlaştırıyor olacaklardır. Rumlar bunun ikisinden birini tercih edecektir.” AA
Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!