Görev yeri: DSP Görev: Ecevitler'le bayram izlenimleri

Güncelleme Tarihi:

Görev yeri: DSP Görev: Ecevitlerle bayram izlenimleri
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2001 02:02

Aldı mı beni bir telaş? Görevi ifa edemeden kapı önünden geri çevrilme olasılığı büyük. Ben olsam yaparım. ‘‘Ne yüzle geldiniz?’’ derim. Tek umudum beni okumuyor olmaları. Onca işin arasında, üstelik okunacak onca yazar varken... İnşallah Allah'ım. Ama basını tarayıp onları bilgilendiren biri vardır. Şimdi ya beni görünce, ‘‘İşte o kadın!’’ diye gösterirse...

Bu düşünceler içinde görev yerine vasıl oldum. Elimde, yaptığım istihbarat neticesinde öğrendiğim Rahşan Ecevit'in en sevdiği çiçek olan kokulu şebboylardan bir demet var.

* * *

Vatandaş, partililer ve gazeteciler davul zurna eşliğinde Genel Merkez'in kapısında bekliyoruz. Ama ne bekleme?.. Yağmur iliklerimize kadar işlemiş durumda.

Bir iki kişiyle konuşuyorum. Katılım azmış. Bakalım Ecevit bu azlığa ne diyecek? ‘‘Bence hava muhalefetine yorar.’’ Etrafıma bakıyorum, bir büfede DSP amblemli Ecevit'li hediyelikler satılıyor. Derken önce korumalar, arkasından Ecevit'in arabası görünüyor. Tam söyledikleri saatte, 14.00'te.

* * *

Ecevit malum kasketi ve kabanıyla iniyor arabadan. Aaa yanında bej rengi kapüşonlu yağmurluğuyla bir de çocuk var. ‘‘Kim acaba?’’ derken bir de bakıyorum ki Rahşan Ecevit'miş. Öyle ufak tefek ki.

İçeri geçmeden önce, Rahşan Hanım çantasından çıkardığı, 30 milyon lirayı Bülent Bey'e veriyor. Bülent Bey korumaya, koruma da davulcuya. Bu arada bekleyenler ‘‘Halkçı Ecevit’’ diye bağırıyorlar. Bunu duyunca neden kapıda ıslanarak beklediğimiz dank ediyor kafama. ‘‘Halkçı Ecevit’’ bizi kaloriferli bekleme salonunda bekletecek değildi elbet. Her şey mütevazı olmalıydı.

Uzatmayayım, sokaktan başlayan kuyruk bir evin salonu büyüklüğündeki kabul salonuna bir kapıdan girip, Ecevitler'le bayramlaştıktan ve şekerle çikolata dağıtan iki genç kızın önünde durakladıktan sonra öteki kapıdan çıkıp gidiyor.

Rahşan Hanım yağmurluğunu çıkarmış, siyah etek, siyah hırka ve çiçekli gömleğiyle kalmış. Ayağında siyah kalın çoraplar ve alçak topuklu siyah ayakkabılar var. Ben de sıram gelince çiçekleri takdim ediyorum. Korktuğum başıma gelmiyor. Gayet nazik davranıyorlar bana. Keşke o nezaketten korumalar da nasiplenselerdi biraz. Ben dahil, herkesi devamlı dürtüklüyorlar. ‘‘Çanakkale geçilmez’’ gibi bir durum sözkonusu.

* * *

Kapının önündeki fanatik kadın hayranları beni orada görmekten çok mutlu olduklarını söylüyorlar. ‘‘Ne olur hakkında kötü şeyler yazmayın Pakize Hanım’’ diye de ekliyorlar. Böyle zamanlarda kendimi kötü hissediyorum. ‘‘Ne haddime!’’, ‘‘Ben kimim?’’ gibi bir şeyler oluyor. Sonra geçiyor Allah'tan.

Netice olarak hepsi bu. Hava soğuk, tam duruma uygun. Anlarsınız!..
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!