Gençliğin sırrı

Güncelleme Tarihi:

Gençliğin sırrı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2001 00:00

Gençlik ve ihtiyarlık! Kim ihtiyar olmak ister ki? Ama herkes uzun yaşamak ister. Ve daha uzun yaşayabilmek için bilim adamları seferber olmuş durumda. Hem de en eski zamanlardan daha eski zamanlarda bile!Gençlik pınarlarından Lokman Hekim'e gelinceye kadar öyle çok reçete var ki, saymakla bitmez. Peki ya günümüzde gençleşmek için katlanılan sıkıntılardan haberiniz var mı?Mutlaka vardır. Mesela geçenlerde bir arkadaşım sırf genç görünüme sahip olabilmek uğruna Çin işkencelerini aratmayacak bir yöntemi denedi. Bana anlattığı zaman ağzım bir karış açık kalmış bir şekilde nutkum tutularak dinledim. Bacakları, karnı, kalçası, göğüsleri, kollarının üst kısmı, yüzü... Anlayacağınız komple bütün vücudunu doktorlara teslim etti. Kestiler, biçtiler, yağlarını aldılar, estetik yaptılar. Yani yapmışlar. Ne kadar hastanede kaldı bilmiyorum ama evine çıktığı zaman ziyaretine gittim. Kıpırtısız yatağında yatıyor. Doğrusu hayal kırıklığına uğradım. Ben onun en az bir yirmi yaş gençleşmiş, pür neşe beni karşılaşacağını bekliyordum. (Böylece beklememeyi bir kez daha öğrenmiş oldum.) Fakat, bedeni kırılmış biri görünümünde, mumyalar gibi sargılar içinde yatağa çakılı bulunca hayretimi gizleyemedim. Öylesine üzüldüm ki, bir an onun gençlik sevdasıyla yaptırdığı ameliyatı unutup 'ne oldu?' diyerek çığlık attım. Sevgili arkadaşım gülmesini zor zaptederek (çünkü sargı ve dikişleri izin vermiyor) merak etme, bir şey olmadı, sadece bir süre daha böyle yatmam gerekiyor, dedi. Ama ben rahatlayamadım. Bunun üzerine anlatmaya başladı. Ben de 'Hey yüce Allahım, sen nelere kadirsin, şu kuluna ne çeşit bir duygu verdin ki, sağlıklı ve dipdiriyken kendine eziyet ediyor' diye düşünmekten kendimi alamadım. Ama sonra gençlik için bütün zamanlarda insanların nelere katlanmış oldukları ve neler yaptıkları aklıma geldi. Böylece arkadaşıma anlayış gösterdim. Sonra ölümsüzler hakkında anlatılan efsaneleri hatırladım.Efsanelere tamamen masal olarak bakanlardan değilim. Eskilerin 'ateş olmayan yerden duman çıkmaz' düsturunu prensip edinenlerden olduğum için, pür dikkat ve düşünceyle mitolojileri okuyanlardanım. Ve gençleşmek üzerine bazı ezoterik örgütlerin gizli uygulamaları ve reçeteleri ile karşılaşmıştım. Hatta o zamanlardan beri insanların gençleşmek için feda etmeyecekleri bir şey yok, şeklinde bir düşünceye kapılmıştım. Bütün bunları hatırlayınca arkadaşıma bir kere daha anlayış gösterdim. Neticede o da bir insandı. Ve insan, dünya üzerinde var olduğundan bu yana gençliğin sırrını aramıştı. Mesela Keltler'de ölümsüzlük besininin bulunduğu efsane kazan, Çin simyasında ise bazı özel meyveler ve bitkilerle sonsuz gençliğin ele geçirilme sanatı çok ilginç örneklerdir. Taocu bir teknik olan 'Dölüt Soluğu' da gençliği hedeflemektedir. Bu tekniğe göre temele inerek ve kökene dönerek, ihtiyarlık kovulur. Yani dölüt konumuna dönülür. Bu uygulamanın Batı'daki öncüsü Paracelsus. Şöyle diyor; 'Tanrının krallığına ulaşmak isteyen kişi, önce bedeniyle annesine girmeli ve orada ölmelidir.' 18. yüzyıldan kalma bir metin ise; 'Eğer ikinci kez doğmazsam Tanrının krallığına giremem. Bu yüzden annemin karnına geri dönmek ve gençleşmek istiyorum' diyor.Anlayacağınız gençliğin sırrına ermek için yapmayacağımız fedakarlık yok. Ama sanırım gençliğin sırrını çözen, evrenin bilgilerine vakıf olacak, Yasemin'ce...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!