Filme alınan vahşet

Güncelleme Tarihi:

Filme alınan vahşet
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 1998 00:00

Haberin Devamı

Emniyet, yetkisi olmadığı halde, her olayda ve kamera önünde tatbikat yaptırdığı için eleştiriliyor

ABD, bugün tarihi bir ‘ilk’i yaşıyor. ABD Başkanı Bill Clinton, kendisini cinsel tacizle suçlayan Paula Jones ile bugün Beyaz Saray'da yüzleşiyor. Clinton ve Jones, soruları birbirlerinin gözlerinin içine bakarak yanıtlayacaklar. Videoya kaydedilecek olan yüzleşme mahkemede izlenecek.

Doğrusu Jones, bu noktaya gelebilmek için az emek harcamadı. Clinton'ın cinsel organının ‘ayrıntılı’ bir tarifini bile mahkemeye verdi. Olay yeri keşfi ya da tatbikat yapmanın mümkün olmadığını gören yargıç, Başkan’ı, Jones ile yüzleştirmeye karar verdi. Bakalım, yüzleştirme, davanın çözümüne ne kadar katkıda bulunacak?

ABD mahkemelerinde yargıçlar, davaları çözmek için ilginç araştırma yöntemlerine başvurabiliyorlar. Bombalı mektuplarıyla üç kişinin ölümüne ve 23 kişinin yaralanmasına neden olan Theodore Kaczynski'nin yargılandığı davada da yargıç, bir ‘ilk’i gerçekleştirmişti. Kaczynski'nin bomba atölyesine dönüştürdüğü küçük kulübesi, jürinin, sanığın ruh halini anlayabilmesi için 1786 km. taşınarak mahkemeye çıkartılmıştı. 17 Temmuz 1996'da havada infilak eden TWA uçağıyla ilgili soruşturmada eşine az rastlanır bir yöntem izlenmişti. Uçağın binlerce parçası okyanus sularının derinliklerinden çıkarılarak birleştirilmiş; bir yıldan fazla zaman alan titiz soruşturma, uçağın roketle düşürülmediğini ortaya koymuştu.

Avrupa ülkelerindeki soruşturmalarda da zaman zaman tatbikatlara başvuruluyor. En önemli örnek, Fransız polisinin, Prenses Diana'nın ölümüne neden olan trajik kazanın üzerindeki sır perdesini kaldırmak amacıyla parçalanan aracı getirerek olay yerinde tatbikat yapmasıydı.

ABD ve Avrupa'daki bu örneklerin tümünün ortak özelliği, başka türlü aydınlatılamayan kritik davalar ya da soruşturmalar olması. Keşif ya da tatbikat, sıradan soruşturmalarda ‘otomatik’ olarak başvurulan bir yöntem değil. Her dava dosyasında yer gösterme tatbikatı tutanağı bulunması zorunluluğu yok...

BIÇAĞI NASIL SAPLADIN?

Türkiye'de ise durum farklı. Son yıllarda Türk polisi tam bir ‘tatbikat müdavimi’ oldu. Artık yakalanan suçlulara tatbikat yaptırıp, ‘Yer göstermeli keşif tutanağı’ hazırlamak polisin gündelik işlerinden biri. Tecavüz davalarında bile tatbikat sıradan bir uygulama!

‘‘Küçük kıza tecavüz edip öldüren katili halk linç etmek istedi.’’

Hemen her gün buna benzer bir başlık taşıyan haber görmek mümkün. Linç girişimlerinin son örneği, Gülşen ve Aydın Esen çiftinin Bağcılar'daki evlerinde öldürülmesiydi. Katil zanlıları Murat Karadeniz ve Abbas Kılıç, tatbikat sırasında cinayeti ayrıntılarıyla anlattılar. Komşular, kapının önüne birikmişti. Öfkelerine hakim olamadılar. Polis, sanıkların linç edilmesini ‘güçlükle’ önledi. Tatbikatın haberi, linç olayını duyuruyordu:

‘‘Canileri linçten polisler kurtardı.’’

Türk polisi vazifesini yapmış, kötü adamların hayatını kurtarmıştı. Peki, tatbikat davaya ne katmıştı? Cinayeti zaten önceden itiraf eden zanlılar, bir de kameraların önünde tekrarlayınca ne değişmişti? Aslında tatbikat diye yapılan, daha çok bir basın toplantısını andırıyordu. ‘‘Bıçağı nasıl sapladın?’’ Sanık işaret ediyor; ama kabul edilmiyor. ‘‘Göster bakayım göster. Nasıl sapladın?’’ Rol yapması isteniyor. Çaresiz suçlu, bıçağı kaldırıp indiriyor. Sorular birbiri ardına geliyor. Arada kimi haberciler de soru yöneltiyor. ‘‘Bıçağı kaç kez sapladın?’’ Başı önde yanıtlıyor....

ARTİST KATİLLER!

‘Cinayet tatbikatları’nda manzaralar hep aynı. Sanıklar, mahçup ama soğukkanlı anlatıyorlar. O nedenle ‘‘Soğukkanlı tetikçi’’ ve ‘‘Cinayeti anlattılar’’ haberleri şaşırtmıyor. Halkalı'da Orhan Cemal Fersoy lisesi edebiyat öğretmeni Burhan Hacısağıroğlu'nu öldüren Ahmet Solar ve Serkan Urfa adlı gençler, tatbikatta ‘‘Soğukkanlı tetikçiler’’ başlığına uygun davrandılar. Sabancı cinayetinin sanığı Mustafa Duyar ise tatbikat sırasında, yıllar önce oynadığı bir filmden bahsediyormuşcasına heyecansızdı. Ama hiçbiri altı ay içerisinde iki travestiyi öldürmekten yakalanan Osman Tosyalı kadar mutlu değildi! ‘‘Kadın diye alıyoruz erkek çıkıyor’’ derken gülüyordu. Bir gazeteci sordu. ‘‘Pişman mısınız?’’ Gülümsemesini bozmadan yanıtladı: ‘‘Üzüntüden kahroluyorum, belli değil mi?’’

Bu tatbikatlar, soruşturmaların aydınlatılmasına yardımcı oluyor mu? Polislere göre ‘‘Evet.’’ Emniyet yetkilileri, ‘‘Tatbikat yapmak gerekli’’ diyorlar: ‘‘Biz tatbikat yaptırmazsak olayları nasıl aydınlatırız? Buna mecburuz. Yoksa eksik soruşturma yapmış oluruz.’’ Hukukçular tatbikat konusuna daha farklı yaklaşıyor. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Nevzat Toroslu, her olayda tatbikat yapılmasının doğru olmadığını vurguluyor. ‘‘Her olayda neden tatbikat yapacaksınız? Herşey çok açık seçikse tereddüde yer vermeyecek durumda neden tatbikat yapılsın?’’ Toroslu, bir noktayı daha vurguluyor:

‘‘Keşif yetkisi mahkemelere aittir. Polis, ancak zorunlu hallerde yapabilir. Basın ve kameralar önünde tatbikat yapılması yanlış. İlkokul müsamerelerine çeviriyorlar.’’

Barolar Birliği eski Başkanı Turgut Kazan ise tatbikatların çoğu zaman gerektiği görüşünde. ‘‘Tatbikat gerekip gerekmediğine karar vermek için olaya bakmak gerekir. Büyük çoğunluğunda buna ihtiyaç duyulabilir.’’ Ancak Kazan da tatbikat konusunda asıl yetkinin mahkemelere ait olduğunu vurguluyor.

YETKİ POLİSİN DEĞİL

Gerçekten ünlü CMUK'a bu konuda açık hüküm konulmuş. ‘‘Olay yeri keşfi yapma yetkisi yargıç ya da savcınındır.’’ Yasaya göre, polis dilinde ‘tatbikat’ olan uygulamanın adı ‘‘keşif' ve polisin bunu yapmaya yetkisi yok. Mahkemelerden itiraz gelmeyince polis, tatbikatlara devam ediyor.

Zaten mahkemeler, tatbikat yapmak için gerekli donanıma sahip değil. Savcılıklar emrinde çalışan ‘adli polis' olmayınca mahkemelerin, keşif kararlarını uygulamaları zorlaşıyor. Metin Göktepe'nin öldürülmesi davasında mahkeme kararıyla keşif yapılırken, sanık polis Fikret Kayacan'ın tanık Deniz Özcan'ı tehdit etmesi de bu sorunların varlığına işaret ediyor.

Birçok davada keşif sorunu yaşanıyor. Keşifler, çoğu kez tarafları tatmin etmiyor. Oğlu öldürülen Nazire Dedeman, cinayet davasında uğruna büyük mücadeleler verdiği keşfin ‘‘alel usul yapıldığını’’ savunuyor. Dedeman, bıkmadan sürdürdüğü hukuk savaşında, ‘keşif' konusunun ciddi biçimde tartışılmasını istiyor...

Vatandaş, tatbikatların sorgulanmasını istemekte haksız mı? Bir yanda keşif yetkisini polise bırakan mahkemeler. Öbür yanda kocasını nasıl boğduğunu gösteren kadınların, kulak koparttığı kavgayı tekrarlayan erkeklerin başrolünü oynadığı tatbikatlar. Vahşetin sergilenmesi bu kadar doğal sayılmamalı...

Polis de medyatik oldu

Prof. Nevzat Toroslu, her olayda ve kameralar önünde tatbikat yapılmasının doğru olmadığını belirtirken, ‘‘Polisimiz de medyatik oldu’’ diyor. Haksız sayılmaz. Polisin suçluya tatbikat yaptırma alışkanlığı giderek yayılıyor. Jandarma, yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalanan Kuzey Iraklılara kamyonette nasıl saklandıklarının tatbikatını yaptırıyor! Polis, yakaladığı iki İranlının bileğini bir de kameralar önünde büküyor. TEM Mahmutbey çıkışında 1200 kg. uyuşturucu ile yakalanan TIR'daki tatbikat sırasında polis rolüne kendini iyice kaptırıyor: ‘‘Bingo!’’ Bu çığlık, soruşturmanın selameti açısından zorunlu muydu acaba? Ona aldırmıyor. Tatbikatlara iyice alışan polis, askeri tatbikatlara da özenmeye başladı. Polislerin, kamera önünde gerçekleştirdiği ‘‘izinsiz gösterileri önleme tatbikatı’’ da bunlardan biriydi. O ne güzel manzaraydı öyle! Polisler, ‘izinsiz gösterileri dağıtma tatbikatı' yapıyor; sivil giyimli polis arkadaşlarını dağıtıyorlardı. Doğrusu iyi rol yapıyorlardı. ‘Katil polis' sloganının da ‘Ya Allah Bismillah Allahü Ekber' sloganının da hakkını veriyorlardı. Tatbikat sonunda otobüslere doluşurlarken sloganları değiştirdiler: ‘‘Polise zam’’, ‘‘Polise askerlik yok.’’

Polis amirleri, ‘‘izleyenleri büyüleyen’’ gösteriye hiç ses çıkarmadılar. Olağan karşıladılar. Sadece bundan sonra eylemcilere karşı ‘biberli gözyaşartıcı sprey' kullanılacağını açıkladılar. Kültüre acılı bir katkıda bulundukları için mutluydular..

İtirafsız tatbikat yok!

Cumhuriyetçi Kadınlar Vakfı Başkanı ve avukat Şenal Sarıhan, tatbikat sorununu ‘‘tutuklu ve hükümlülerin haklarının gaspı’’ olarak nitelendirdi. Sarıhan, polisin tatbikat yaparak mahkemelerin yetkisine müdahale ettiğini vurgulayarak, polis tatbikatları konusunda çarpıcı bir örnek verdi: ‘‘Mustafa Kutan adlı müvekkilime zorla beş ayrı hırsızlık olayı kabul ettirilmişti. Keşif tutanaklarında beş olayı da kendisinin yaptığını kabul etmiş. Ancak bu olayların dördünden beraat etti, sonuncu dava da bitmek üzere. Özellikle hırsızlık davalarında bu olaylara sık rastlanıyor.’’ Anlaşılan, polisteki tatbikatlar, poliste alınan ifadelerden farksız. İtirafsız ifadeye, itirafsız tatbikata rastlamak çok zor...






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!