Fazla vakit yok...

Güncelleme Tarihi:

Fazla vakit yok...
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2005 00:00

BAKANLAR Kurulu’ndan nihayet hükümetin, terörle ve ülke huzurunu bozmayı -daha doğrusu ulusal birliğimizi parçalamayı- amaçlayanlarla mücadeleye karar verdiğini ifade eden güçlü bir ses geldi.Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çicek’in dün yaptığı açıklama eğer günlük yaşamımızda da yerini alırsa, iyimser olabiliriz.Gerçi Sayın Çiçek’in sözleri daha çok PKK terörüne ve onun sokaktaki uzantılarına dönük önlemler üzerinde durduklarını gösteriyor. Oysa dün bizzat Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i isyan ettiren türden olaylar da var:Fatih Camii’nin avlusunda bir adam, etrafına çocukları, kadınları, bir kısım genç kız ve erkekleri, tek tip kıyafet giyerek kendisini koruyan görevlileri alarak kameralar önüne çıkıyor, 24 sayfa (bir sayfa 3 dakikada okunacağına göre demek bir saati aşkın bir süre) bildiri okuyor. Cumhuriyet’e küfrediyor. Hilafeti istiyor. Tüm bunları İstanbul polisi boş ve ilgisiz gözlerle seyrediyor. Ve o adam hempalarıyla birlikte oradan ayrılıp kayboluyor.Mehmet Ali Şahin arkadaşımız Şükrü Küçükşahin’e dün:‘Bilirim, orası sivil polis kaynar. O an yakalamadılarsa takip edip daha sonra yakalamalıydılar’ demiş.Olay üzerinden günler geçtikten sonra İstanbul polisi lütfen harekete geçti... Asıl faili -bu satırların yazıldığı dakikaya kadar- bulamadı ama göstermelik de olsa birkaç kişiyi gözaltına aldı.Cemil Çiçek bu olayın veya bu tür olayların faillerine karşı da hükümetin duyarlı olduğunu söylüyor ama, nafile... Eğer hükümet etkin bir tavır koysaydı o adam Fatih Camii’nin bahçesinde bir saat süreyle Cumhuriyet’e küfredemezdi.Hükümetin bu tavrı bize 1970’li yılların olaylarını anımsatıyor:O tarihte de sokaktaki anarşistlerden bir kısmı, işbaşındaki hükümete sempatik görünürdü. Hükümet ötekileri düşman sayar, polisi sadece onların üzerine salardı.‘Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz’ diyen Sayın Süleyman Demirel hálá aramızda... Sadece sol kesim anarşistlerinin silahları kurşun sıkıyormuş, ötekiler kurusıkı tabancayla ortada dolaşıyormuş gibi görmek ve göstermek isteyenlerin ‘Tespih çeken elle tetik çeken el bir olamaz’ dediğini hepimiz anımsarız.Ama o yaklaşım Türkiye’yi aydınlığa değil karanlığa götürdü.Şimdi hükümetin Terörle Mücadele yasası başta olmak üzere, demokratik hukuk devleti kuralları içinde kalmak kaydıyla acilen önlem alması gereken bir döneme girdik. Türkiye’nin daha uzun süre beklemeye tahammülü yok. Çünkü karşımızda bulunan tehlike son derece örgütlü görünüyor.O nedenle hükümet hem hızlı davranmalı hem de başta muhalefet partileri olmak üzere toplumun bütününü yanına alan yaklaşımla bu problemi çözmeli.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!