Güncelleme Tarihi:
Tüm Türkiye'yi yasa boğan ve 34 vatan evladının şehit olduğu CASA uçağının düşüşü, şimdiye dek gözden kaçmış birçok tüyler ürpertici gerçeği gözler önüne serdi. Hürriyet'in yaptığı kapsamlı araştırma, üzücü kaza öncesinde uçağın, neredeyse Diyarbakır'dan kendisini büyük riske sokan aşırı yükle ‘‘ölümüne kalkış’’ yaptığını ortaya çıkardı. Bu derece yüklü ve limitleri zorlayan bir uçağın, oraj yani elektrik yüklü bulutlar ve yoğun dolu yağışından kaçmak için rahat manevra yapamayarak ‘‘perdövites’’ olması ise şanssızlıklar serisinde, sonu hazırlayan önemli bir faktör oldu. Kule kayıtlarında yapılan incelemede, pilotların Esenboğa ile konuşmada son olarak, irtifa almak için izin istediği belirlendi, ancak bu girişim düşüşü hazırladı. Kule ile bundan başka da bir konuşma olmadı. Uçağın acil durumlarda, pilotlara ne yapılması gerektiğini ‘‘gerçek şartlarmış’’ gibi öğreten CASA yer simülatör merkezinin, 52 tane CASA uçağının bulunduğu Türkiye gibi bir ülkede bulunmaması ise kazada diğer bir ana neden olarak ortaya çıktı. FAA NE DİYOR Havacılıkta dünyada en saygın otorite olan ve standartları kontrol eden Amerikan Ulusal Havacılık Dairesi'ne (FAA) göre, CASA'nın maksimum kalkış ağırlığı -- ne olursa olsun -- 14 bin 400 kilogram. Bu rakam, az yakıt-çok yük veya bunun tersi olarak konfigüre edilebiliyor. Bu uçak için risk sınırı anlamına geliyor. Bundan sonra herhangi bir kötü hava, motor durması veya arızada uçak takatsiz kalarak rahatlıkla ciddi tehlike ile karşılaşıp, düşebiliyor. AŞIRI YÜK Bu çerçevede, tüyler ürpertici gerçek ise şu noktada ortaya çıkıyor: Uçağın boş ağırlığı 10 bin kilogram. Önceki gün Diyarbakır-Ankara gibi uzun olarak kabul edilebilecek bir mesafe için ise bu uçağa 2,5 ton civarında yakıt alınıyor. Standartlara göre ise her yolcu 100 kilo kabul ediliyor. Bu da 34 yolcu için 3 bin 400 kilogram anlamına geliyor. Uçağın bir de 1 tonluk malzeme taşıdığı dikkate alınırsa, önceki gün CASA'nın Diyarbakır'dan kalkışı tam tamına 16 bin 900 kilo ile oluyor. Bu da, tehlike sınırı kabul edilen FAA standardının çok üstünde kalıyor. Bu rakam, ABD'nin onaylamadığı, ancak ‘‘Türkiye'de dikkate alınan ve riskli CASA kalkış ağırlığını limitini 16.500 gösteren İspanyol standartlarına’’ göre bile yukarıda kalıyor. Bu da, uçağın kalkıştan itibaren direkt olarak Ankara'ya uçuşunda karşılaşılabilecek en ufak riskte ‘‘takatsiz uçan bir araç’’ anlamına geliyor. Önceki gün düşen uçak ise ‘‘en kötüsü’’ ile yani aşırı yükle yüksek irtifada kümülü-form (oraj) bulutları ile karşılaşıyor. Uçağın el kitabında ise aşırı yükte aşırı ve orta derece buzlanmada risk uyarısı yapılıyor. Ayrıca uzmanlar, geç olmadan CASA'ların uçuş mesafesi, kalkış ağırlığı ve yakıt miktarı gibi unsurlarının iyice analiz edilmesi gerektiğini söylüyor. Düşen CASA'nın kara kutusu da önümüzdeki günlerde Almanya'ya analiz için gönderilecek. 52 uçak var simülatör yok Kazada ortaya çıkan bir diğer gerçek de, 52 uçağa sahip Türkiye'de bu uçakta yetişen pilotlara acil durum eğitimi verilmesi açısından hayati öneme sahip ‘‘simülatör’’ bulunmaması. Uzmanlar, bu kadar çok sayıda uçağa rağmen halen simülatör bulunmamasını hayati bir eksiklik olarak görüyor. CASA'da acil durum eğitimi pilotlara sadece havada verilebiliyor. Bazen de bunun telafisi olmuyor. Jet uçaklarında ise Türkiye'de simülatör etkin olarak kullanılıyor. Ocak ayındaki CASA kazasında da, eğitim amacı ile motorda düşük takat çalışması yapan pilotlar olumsuz ve gerçek şartta hava koşulları nedeni ile uçağı kurtaramıyor. CASA'ya yıllarını vermiş uzmanlar, iki kaza arasında büyük benzerlikler bulunduğunu ve simülatörün yanısıra düşmenin yorgun uçaklar, teknik arıza ve tecrübesizlik üzerinde yoğunlaştığını dile getiriyor. Bu kazada, kuledeki kayıtlı son ses ise, ‘‘uçağı tut, tut, tut’’. Ayrıca, CASA'larda yedek kumanda sistemi de bulunmuyor. Uçakta dehşet anı Hürriyet'in araştırmasına göre, uçaktaki dehşet anı ise şöyle gelişiyor: Diyarbakır'dan kalkıp Ankara'ya doğru giden uçak, 14 bin feet'te Malatya'ya yaklaşırken kötü hava koşulları ile karşılaşıyor. ORAJ ALARMI
SON SES
Pilotlar, hemen gaz koluna yüklenip uçağı tırmanışa geçiriyor. 15.300 feete geldiğinde uçaktan kuleye sonun başlangıcı olan şu ses geliyor: ‘‘dııt, dııt, dııt’’. Çünkü bu sırada, ‘‘hava-yakıt-ateşleme’’ ilkesine göre çalışan uçak motorlarından biri, yoğun dolu yağışı ve havayı karşıdan alamama sonucu ‘‘stall’’ oluyor, yani duruyor. Aşırı yüklü uçak, iyice hantallaştığı gibi, çaresiz bir şekilde bir kaç kez motor çalıştırmayı deniyor. Uçağın tırmanış açışı arttığı için sürat de düşüyor.
VE PERDÖVİTES
Bu da artık takatsiz kalan uçağın yükselemediği ve olduğu yerde yükselmek yerine aşağıya doğru burun vermesi anlamına geliyor. Havacılıkta ‘‘perdövites’’ denen ve düdükle uyarı veren bu durum, aslında sonun başlangıcı oluyor. Kumanda kontrolden çıkıyor. Bundan sonra, uçaktan ‘‘dııt’’ sesi haricinde acil durumu anlatan hiç bir ses alınamıyor. Uçak bu sırada, çaresiz bakışlar içinde kendi ekseni içinde dönerek virile giriyor. Kara Kuvvetleri mensubu olan pilotların tüm çabaları artık yetersiz oluyor ve uçak yere vuruyor. İnişten önce, uçaktan atladığı iddia edilen iki şehidin ise uçak kapılarından aşağı düştüğü dünkü ilk analiz raporlarının kayıtlarına geçiyor.
Uçağın taşıma limiti: 14.4 ton
Düşen uçaktaki gerçekler
Uçağın boş ağırlığı: 10 ton
Uzun uçuş için yakıt: 2.5 ton
34 yolcu (100'er kilo): 3.4 ton
Uçaktaki malzemeler: 1 ton
Uçağı düşüren ağırlık: 16.9 ton
Şehitlere DNA testi
Malatya'da 34 askerin şehit olması ile sonuçlanan uçak kazasının ardından cesetlerin kimlere ait olduğunun ortaya çıkarılması için DNA testi yapılıyor. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde yapılan testlerde, bulunan ceset parçalarından alınan örnekler, şehit yakınlarından alınan örneklerle DNA testi yoluyla karşılaştırılıyor. Bu yöntemle kimlikler tespit ediliyor. Testler sonucunda kimlikleri tespit edilen cenazeler yakınlarına teslim edildi. Şehitler, bugün çeşitli illerde yapılacak törenlerle toprağa verilecek.
• Malatya şehitleri toprağa veriliyor
• Listeden çizilen iki isim
• Şehit er, zam kurbanı
• Yine Casa faciası
• Dünyadaki 6 kazanın 3'ü Türkiye'de